Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29.01.2013 tarih ve 2011/506-2013/43 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin 100 hisse üzerinden 28.125 hisseye sahip ortağı olduğunu, toplantı nisaplarına uyulmadan karar alınan ve toplantıya katılmamış ortaklar yerine sahte imza atılmış olan 04.05.2010 tarihli Olağanüstü, 07.06.2010 tarihli Olağan ve 06.07.2010 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantıları ile bu toplantılarda alınan kararların iptaline, 2007-2008-2009 ve 2010 yıllarına ilişkin yasal defter ve belgelerin bilanço ve muhasebe kayıtlarının birbirine uyumu ile ortaklara dağıtılan karlar ile yapılan giderlerin gerçeği ihtiva edip etmediğinin bilirkişi marifeti ile incelenmesi sureti ile ortaklara dağıtılması gereken gerçek kar payının tespiti ile şimdilik 5.000,00 TL kar payının müvekkiline ödenmesine, yargılama sonuna kadar şirket yönetiminin şirket dışında bir kayyuma devredilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, iptal davasının süresinde açılmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına, toplanan delillere ve düzenlenen bilirkişi kök-ek raporlarına göre, davalı şirket defterlerinin incelenmesi sonucu 2007-2008-2009 yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısının yapıldığı, 07.06.2010 tarihli genel kurulda hissedarlara kar dağıtımı yapılacağına ilişkin karar alınmadığı, 2007 yılında şirketin 10.402,35 TL, 2008 yılında 1.838,12 TL, 2009 yılında 9.687,10 TL zarar ettiği, 2010 yılında 2.052,95 TL zarar ettiği, genel kurullarda kar dağıtımı konusunda bir karar alınmadığından ana sözleşme ve TTK hükümlerine göre davacının kar payı isteminin yerinde olmadığı, alınan kararlarda kanuna, esas sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırılık bulunmadığı; 6762 sayılı TTK'nın 381. maddesine göre; genel kurul kararları aleyhine genel kurul tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal davası açılabileceği, bu düzenlemedeki üç aylık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece resen gözetilmesi gerekeceği, davaya konu genel kurullar 04.05.2010, 07.06.2010 ve 06.07.2010 tarihlerinde yapılmış olduğu, davanın ise 22.07.2011 tarihinde açılmış olduğu, üç aylık hak düşürücü süre fazlası ile geçmiş olduğu; davacı taraf davaya konu genel kurul toplantılarına ortaklardan Asiye ve Atilla katılmadığı halde, katılmış gibi imza atılmak sureti ile toplantı ve karar nisabına uyulmadan kararlar alındığını iddia ederek, kararların yokluğunun tespitini talep etmiş ve yokluğun tespiti davası herhangi bir süreye tabi olmadan açılabilir ise de, dava, hükümsüzlük yönünden incelendiğinde, dava dışı olan Asiye ve Atilla'nın imzalarının kendisine ait olmadığı yönünde bir beyanı bulunmadığı dikkate alındığında davacı tarafın adı geçen şahıslar adına imzaların sahte olduğuna ilişkin iddialarının dinlenmesi mümkün bulunmadığı gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Mahkemenin davalı şirketin talep edilen dönemlerde kâr elde etmediğine ilişkin gerekçesi alınan bilirkişi raporları karşısında yerinde değil ise de, yerinde olan diğer gerekçeyle kâr payı talebinin reddine ilişkin karara yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının ve aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava, davalı anonim şirketin 04.05.2010 tarihli Olağanüstü, 07.06.2010 tarihli Olağan ve 02.07.2010 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantıları ile bu toplantılarda alınan kararların iptali, bir kısmının yok hükmünde olduğunun tespiti ve kâr payı istemlerine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı davaya konu genel kurul kararlarının toplantı ve karar nisaplarına uyulmadığından yok hükmünde olduğunu iddia etmiş, mahkemece yerinde bulunan gerekçeyle, yokluk iddiasına dayalı davaların genel kurul iptal davalarının süresine tabi olmadığı belirtilmiştir. Ancak davacı, ortaklardan bir kısmının genel kurul toplantılarına katılmadıkları halde sahte imzalarla katılmış gibi gösterilip, toplantı ve karar nisaplarının oluşturulduğunu iddia etmiş, mahkemece sahtelik iddiası konusunda inceleme yapılmadan yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı davalı şirketin ortağı olup, toplantı ve karar nisabının sahtecilik nedeniyle oluşmadığını iddia etmekte hukuki yararı vardır ve davacının bu iddiasının araştırılması gerekir. Ayrıca davacı sahte imzalar nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı şikayet üzerine 2012/154509 Esas numaralı hazırlık evrakının bulunduğunu iddia etmiş olup, bu hazırlık evrakı da getirtilip neticesi değerlendirilmeden, imzaların sahteliği sabit olduğu takdirde toplantı ve karar nisabının sağlanıp sağlanmadığı araştırılmadan, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.