Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3788 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1097 - Esas Yıl 2010





Ali adına vasisi Lale ile Nurten aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dair (Ankara Onbirinci Aile Mahkemesinden verilen 14.03.2008 gün ve 402/315 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı Ali adına vesisi tarafından usule uygun şekilde görevlendirilen vekili, evlik birliği içinde edinilen 9203 ada 27 parselde 5 no.lu bağımsız bölüm nedeniyle fazlaya dair hakları saklı tutularak 2.000 TL katılma alacağının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı Nurten vekili, niza konusu taşınmazın vekil edeninin boşanma nedeniyle önceki eşinden aldığı tazminat ve birikimi ile satın alındığını, davacının katkısı olmadığını açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, uyuşmazlık konusu taşınmazın davacıya bağlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar 10.04.2001 tarihinde evlenmiş, Ali vasisi tarafından 06.01.2006 tarihinde açılan boşanma davasının yargılama safhasında davacının 07.01.2009 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları tarafından takip edilen davada Ankara Dokuzuncu Aile Mahkemesi’nin 25.03.2009 tarih ve 2009/256 Esas, 370 Karar sayılı hükmüyle “. Davacının ölümü nedeniyle boşanma hususunda karar verilmesine yer olmadığına, davalının kusurlu olması nedeniyle TMK’nın 181/2. maddesi gereğince davacının mirasçısı olamayacağının tespitine.” karar verilmiş, hüküm redecattan geçerek 14.09.2009 tarihinde kesinleşmiştir. TMK’nın 225/1. fıkrası hükmüne göre eşler arasındaki mal rejimi ölüm ile son bulmuştur.Taraflarca aksi ileri sürülmediğine göre; başka mal rejimi seçildiğinden eler arasında evlilik tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TMK m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği kocanın ölüm tarihine kadar ise yasal edinimli mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK m. 225/1, 202). Tapu kayıtları ve dosya içeriğine göre; dava konusu 9203 ada 27 parselde 5 no.lu bağımsız bölüm 27.04.2004 tarihinde davalı Nurten adına satın alma yoluyla kayıtlıdır.Dosya kapsamına göre; 1913 doğumlu davacının emekli hakim olduğu, ilk eşinin 1998 yılında ölümünü takiben o dönemde dava dışı 3. kişi ile evli olan 1952 doğumlu davalının ev işlerinden sorumlu olmak üzere hizmet akdi ile davacının evinde işe başladığı, davalının önceki evliliğinin 2000 yılı sonlarında 743 Sayılı MK’nın 134/3. maddesi gereği boşanmayla son bulduğu, davacı ve davalının 10.04.2001 tarihinde evlendikleri, bilahare davacının Ankara Onüçüncü Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2005/1254 Esas, 1292 Karar sayılı ilamı ile demans tanısıyla TMK’nın 405. maddesi gereğince kısıtlanarak kızı Lale’nin vasi tayin edildiği, ilgili mahkemeden dava açmaya izin karır alan vasinin vesayetli adına, ev işlerine yardımcı olarak çalıştırılan davalının önceki eşinden danışıklı olarak boşanarak davacı ile evlendiği, ancak gerçekte evlilik yaşamı kurulmadığı, davalının kendi evine gidip gelmek suretiyle yaşamını sürdürdüğü, bu evlilikten yakın zamanda haberdar oldukları, davacının bir süredir rahatsız olduğu, davalının bu durumdan yararlanarak davacının gerek banka hesapları üzerinde tasarrufta bulunma yetkisini içerir vekaletname düzenletme, gerekse sair şekilde davacıyı ekonomik konularda istismar ettiği iddiasıyla boşanmalarına karar verilmesi için boşanma davasının, bilahare eldeki katılma alacağına ilişkin davanın açıldığı anlaşılmıştır.Davacı tanıkları, davacının hesabından çekilen yüksek meblağların davalı tarafından alınarak, niza konusu taşınmazı satın alındığını, tapuya davalının önceki soyadı ile tescil edildiğini; davalı tanıkları ise davalını eski kocasından ayrılması nedeniyle aldığı tazminat ve tasarrufları ile dava konusu taşınmazı aldığını açıklamıştır. TMK’nın 219. maddesi 1. fıkrası hükmüne göre her şeyin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değerleri edinilmiş maldır. TMK’nın 222/1. maddesine göre belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispatla yükümlüdür. Somut olayda; dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olduğu kanıtlanamamıştır. Her ne kadar davalı önceki evliliğinin boşanmayla sonuçlanması üzerine aldığı tazminat ve evlenmeden önce çalışması karşılığı birikimi ve yakın akrabalarının katkısı ile taşınmazın satın alındığını ileri sürmeşse de, dosya kapsamı ile bu yön somut delillerle ispatlanamamıştır. TMK’nın 222. maddesi son fıkrası hükmüne göre bir eşin bütün mallan aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir. Buna göre, dava konusu taşınmazı sürüm değerinin verilecek karar tarihine yakın bir tarihte (TMK m. 235/1) belirlenerek hesaplanacak artık değerin yarısı karşılığı bedelin katılma alacağı olarak belirlenmesi ve taleple bağlı kalınarak hüküm kurulması gerekirken, hatalı niteleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş bulunması doğru değildir.Her ne kadar davacı temyiz incelemesine konu dosyanın hüküm ve temyiz tarihinden sonra 07.01.2009 tarihinde ölmüş ise de, bu husus temyiz incelemesinin görüşülmesine engel teşkil etmemektedir. Ancak, HUMK’un 429. maddesi gereğince Yargıtay ilamının mirasçılarına tebliği ile katıldıkları takdirde davanın mirasçıları tarafından yürütülmesi gerekir.Davacı vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin harcı istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 08.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.