Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 18.03.2008 tarihli harici sözleşme ile vekil edeni ile davalıya ait taşınmazların karşılıklı takas edildiğini, vekil edeninin edimini yerine getirerek taşınmazının davalıya tapuda devrettiği halde davalının vekil edenine devretmesi gereken taşınmazın 2/3 payını tapuda devrettiğini açıklayarak 639 ada (..) parseldeki (.) nolu dubleks meskenin davalı adına, diğer 1/3 paya ait tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, sözleşmenin trampa niteliğinde olduğunu, resmi şekle tabi olup geçersiz bulunduğunu, dayanılan sözleşmenin daha sonra iki ayrı sözleşme ile tadil yapıldığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davacının dayandığı 18.03.2008 tarihli trampa niteliğindeki sözleşmenin şekil şartından yoksun olması sebebiyle geçersiz ise de, davalının edimini yerine getirmemek için şekil noksanlığı savunmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, davalının irade fesadı hallerinden birine tutunarak dava açması gerekirken bu şekilde savunmasına değer verilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne, 639 ada (..) parselde (.) nolu dubleks meskenin davalı adına bulunan 1/3 payına ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı taraf dosya arasında bulunan 18.03.2008 tarihli sözleşmeye dayanmış, davalı taraf ise bu sözleşmenin tadiline ilişkin olduğunu iddia ettiği 24.03.2008 ve 14.04.2008 tarihli sözleşmelere göre karşılıklı edimlerin yerine getirildiğini savunmuştur. Mahkemece, davacının dayandığı 18.03.2008 tarihli sözleşmenin trampa niteliğinde olduğunu kabul ederek yazılı şekilde hüküm kurmuştur. Adi yazılı şekilde düzenlenen 18.03.2008 tarihli sözleşmede, davacıya ait Ankarada bulunan 26347 ada (..) parseldeki (.) nolu meskenin, davalıya ait Üsküdar da 639 ada (..) parseldeki (.) nolu dubleks mesken ile karşılıklı takas edileceği yazılıdır. Tadile ilişkin olduğu ileri sürülen sözleşmelerin ise davalının dubleks meskenin tapusunu devrinde davacının ödeyeceği bir miktar bedel ve senetlerden sözedilmekte olup, incelendiğinde Ankara 26347 ada (..) parseldeki (.) nolu meskenin 22.2.2001 tarihinde davacı S.A. adına tapuda kayıtlı iken 19.03.2008 tarihinde davalı E.M'ye satıldığı, yine Üsküdar 639 ada (..) parseldeki (.) nolu dubleks meskenin E.M. adına tapuda kayıtlı iken 24.04.2008 tarihinde 2/3 payının davacı S.A. satıldığı, 1/3 payın ise davalı E.M. üzerinde bırakıldığı görülmektedir.13.08.2008 tarihli sözleşme tarihinde dava konusu 639 ada (..) parseldeki (..) nolu meskenin davalı E.M. adına tapuda kayıtlı olduğu açıktır. TMK.nun 706, Borçlar Kanunu'nun 213, 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26 ve Noterlik Kanunu'nun 60 ve 89. maddeleri gereğince tapuda kayıtlı taşınmazın satışı resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz ve alıcıya herhangi bir hak bahsetmez. TMK.nun 706/1.fıkrasında açıklanan şekil bir kanıtlanma şekli olmayıp bir geçerlilik koşuludur. Eldeki davada dayanılan sözleşme mahkemenin de kabulünde olduğu gibi trampa sözleşmesi niteliğinde olup Borçlar Kanunu 232. maddesine göre satım sözleşmesi hükümleri trampa sözleşmeleri hakkında da uygulanır. Bu sebeple trampa sözleşmeleri de resmi şekle tabidir. Resmi şekilde yapılmayan trampa sözleşmesi geçersiz olup geçersiz sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescile karar verilmesi mümkün değildir. Geçersiz sözleşmelerde ancak taraflar verdiklerini geri isteyebilirler. Somut olayda verilenlerin geri iadesine ilişkin bir istek de bulunmamaktadır.Diğer yandan 25.01.1984 tarih ve 3/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında ifade edildiği üzere Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde hüküm verme imkanını sağlamaktadır. Bu istisnai durum, adalete uygun düşecek hüküm kurmanın zorunlu olduğu durumlarda kendini gösterir ve talidir. Orta yerde şekle aykırı bir akit varken ve bu akit Borçlar Kanunu'nun 11. maddesinin 2. fıkrasına göre batıl iken, yasanın emredici ve hakimin resen gözetmesi zorunlu hükmünü bertaraf edecek şekilde hakkın kötüye kullanılması kuralından söz etmek hukuka uygun olmaz. Aksi halde bu sonuç emredici kuralları tali, hakkın kötüye kullanılması kuralını da öncelikli hale getirir. Kaldı ki, taraflarca sunulan sözleşme içerikleri gözetilerek karşılıklı edimler tapuda resmi şekilde yerine getirilmiş olup, bunun dışında dava konusu 1/3 payın devredilmesini gerektiren hukuki sebep olmadığı gibi davacı tarafından tapuda yapılan devirlerde irade fesadı halleri bulunduğu iddiası ileri sürülmediği gibi bu konuda bir dava da açılmamıştır. Yapılan bütün bu açıklamalardan sonra, tarafların hür irade ve arzuları ile tapuda yerine getirdikleri edimlere değer verilerek davacının geçersiz sözleşmeye dayalı isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken biçim koşuluna uygun yapılamayan sözleşmeye dayanılamayacağı göz ardı edilerek hakkın kötüye kullanılması kuralından söz edilmek suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve 1130,75 t peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 28.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.