Kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan sanıkların mahkumiyetlerine
ilişkin hükümler, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya
incelenerek gereği düşünüldü: Sanıkların üzerlerine atılı kişilerin
huzur ve sükunu bozma suçundan yapılan yargılamaları sonunda, sanıklara
yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığının kabulüyle sanıklar
hakkında kurulan beraat hükümlerinin temyiz edilmediği ve anılan beraat
hükümlerinin kesinleştiği belirlenerek yapılan incelemede: Yapılan
yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin
kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine,
incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiinin takdiri indirim
maddesinin uygulanmamasına, hükmedilen cezaların ertelenmemesine ilişkin
yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, hukuka
aykırı olarak kaydedilmesi, TCK'nın 135. maddesinde “Kişisel verilerin
kaydedilmesi” başlığı altında suç olarak tanımlanmış olup, eylemin; kamu
görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya
da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak
suretiyle gerçekleşmesi hali, aynı Kanunun 137. maddesinde cezada
artırım nedeni olarak öngörülmüştür. Kişisel verilerin kaydedilmesi
suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin,
yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka
kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus
bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne
ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu,
mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta
adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak
gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri,
etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi
kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda
yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya
elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir;
ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve
bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri”
olarak değerlendirilemez, aksinin kabulü; anılan maddenin uygulama
alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve
hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu
nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda “kişisel veri” kabul
edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate
alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka
aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da
tespit edilmesi gerekir. Ayrıca; bir özel hayat görüntüsü ya da
sesinin, “kişisel veri” olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, kişinin
özel hayatına ilişkin görüntüsü ya da sesinin, bilgisi dışında, resim
çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik,
dijital, manyetik yere sabitlenmesi TCK'nın 134/1. maddesinin 2.
cümlesinde; rızası dışında ifşa edilmesi; yani, yayılması, açığa
vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması,
aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan
kişi veya kişilerin bilgisine sunulması TCK'nın 134/2. maddesinde özel
hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında düzenlendiğinden, kişinin özel
hayatına ilişkin görüntüsü, fotoğrafı ya da sesi, yasal anlamda,
TCK'nın 135. maddesi kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilemez.
Kişinin özel yaşam alanı içerisinde yer almayan görüntüsü, fotoğrafı ya
da sesinin rızaya aykırı olarak kaydedilmesi veya kullanılması ise,
kişilik hakkının ihlali olarak değerlendirilebilir ve sanığın suç
oluşturmayan eylemi özel hukuk yaptırımlarına konu olabilir. Bu
açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; katılan F..ile
sanık A.. aynı mevkide eczane işletmekte olup, sanık A.. eşi olan diğer
sanık A.. işyerinde işçi olarak çalıştığı ve sanıklarla katılan
arasında ticari rekabet ve önceye dayalı husumet bulunduğu, sanıkların,
katılan F..eczanesini hangi saatte açıp, hangi saatte kapattığı, hafta
sonu çalışıp çalışmadığı, gelen müşterilerinin sayısı ve kim oldukları,
hangi arkadaşlarının onu ziyaret ettiği gibi hususları tespit etmek
amacıyla, iş yerinin çatı katına yerleştirdikleri güvenlik kamerasının
yönünü, katılan F.. işlettiği eczaneye doğru çevirip, sürekli çekim
yaparak elde ettikleri görüntüleri, kameranın bağlı bulunduğu
bilgisayara kaydettikleri iddia ve kabulüne konu olayda, Şikayete
konu görüntülerin kaydedildiği bilgisayara ait hard disk üzerinde
yapılan inceleme sonucu hazırlanan 07.09.2010 tarihli bilirkişi raporu
ve dosya içeriğine göre; sanıklar tarafından iş yerine yerleştirilen iki
adet güvenlik kamerasının 01.07.2008 tarihinden itibaren kendi
eczanelerinin iki farklı alanındaki görüntüleri çekmeye başladığı,
katılan F..eczanesini açtığı 07.11.2008 tarihinden 13 gün sonra ise
kamera sayısının üçe çıktığı, üçüncü kameranın yönünün, önceleri yüksek
bir yerden, daha sonra ise daha düşük bir konumdan, katılan F..
tarafından işletilmekte olan karşı eczaneyi görecek şekilde ayarlandığı
anlaşılmakta ise de, Katılanın işlettiği eczanenin dış kısmını,
zaman zaman eczane önünde duran ya da eczaneye giriş-çıkış yapan
insanlarla ve zaman zaman kepenkleri indirilmiş halde gösteren
görüntüler, katılana ait “kişisel veri” olarak kabul edilemeyeceği gibi,
söz konusu görüntülerin, katılanın özel yaşam alanına ilişkin ve özel
hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmadığı da nazara
alındığında, sanıkların üzerlerine atılı kişisel verilerin kaydedilmesi
suçundan beraatlerine karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli
olmayan yazılı gerekçelerle, sanıklar hakkında mahkumiyet kararı
verilmesi, Kabul ve uygulamaya göre de: 1- Hükümlerin esasını
teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında,
sanıklara hükmedilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesine
karar verilirken, sanıklar hakkında belirlenen tam gün sayısının
gösterilmemesi suretiyle TCK'nın 52/3. maddesine aykırı hareket
edilmesi, 2- Katılanın maddi bir zararının tespit edilmediği
olayda, kişilik özellikleri olumlu değerlendirilerek, hükmedilen 1 yıl
hapis cezaları adli para cezasına çevrilen ve dosya içeriğindeki
delillere göre olumsuz bir kişiliği belirlenemeyen sabıkasız sanıklar
hakkında, 6008 sayılı Kanunun 7. maddesiyle CMK'nın 231. maddesinin
altıncı fıkrasına eklenen, “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” düzenlemesi de nazara
alınıp, sanıkların kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve
davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip
işlemeyecekleri hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına ilişkin düzenlemenin uygulanıp uygulanmamasına karar
verilmesi gerekirken, “Sanıkların dosya kapsamına göre yeniden suç
işlemeyecekleri konusunda mahkememizde olumlu kanaat oluşmaması
nedeniyle suç işleme eğilimlerinin olumsuz olarak değerlendirilmesi
nedeniyle” şeklindeki soyut ibarelere dayalı olarak sanıklar hakkındaki
hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmamasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla
yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı
Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un
321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 17.02.2014
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.