Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 374 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 255 - Esas Yıl 2014





Kasten öldürme suçundan sanık S.. C..'un 5237 sayılı TCK'nun 81/1, 53/1, 58/6 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, mahsuba, hak yoksunluğuna ve hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.11.2009 gün ve 489-394 sayılı resen temyize tâbi olan hükmün, sanık müdafii ile katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.04.2011 gün ve 5851-2052 sayı ile;"Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,Oluşa ve dosya kapsamına göre, olaydan dört ay önce, satın aldığı koltuğun arızalı çıkması üzerine koltuğun değiştirilmesini isteyen maktul ile koltuğu satan sanığın kardeşi Rıfat arasında çıkan kavgada sanığın kardeşinin diz kapağının kırılmasına bağlı olarak sanık Selim hakkında tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin düşünülmemesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Bozmaya uyan Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince 08.09.2011 gün ve 212-305 sayı ile; sanığın ilk hükümde olduğu gibi cezalandırılmasına ve şartları oluşmadığından haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.Resen temyize tâbi olan bu hükmün, sanık müdafii ile katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.12.2012 gün ve 4826-9340 sayı ile;"Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;Oluşa ve dosya kapsamına göre; olaydan dört ay önce satın aldığı koltuğun arızalı çıkması üzerine değiştirilmesini isteyen maktul ile koltuğu satan sanığın kardeşi arasında çıkan kavga nedeniyle sanığın kardeşi hakkında maktule karşı yaralama ve hakaret suçundan kamu davası açıldığı, aynı kavga olayında maktulün, sanığın kardeşinin diz kapağını kırdığı, ancak ölüm nedeniyle hakkında takipsizlik kararı verilmiş olduğu, ilk haksız hareketin sanık Rıfat'tan geldiği kabul edilse dahi, etki tepki dengesi de dikkate alındığında, sanığın kardeşi Rıfat'a yönelik eylemin etkisiyle kasten öldürme suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında, hakkında tahrik nedeniyle asgari oranda bir indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi ise 05.03.2013 gün ve 45-78 sayı ile;"Sanık Selim'in kasten öldürme suçunu işlediği, maktul ile aralarında bir husumetin bulunmadığı, olay tarihinde aralarında herhangi bir tartışma geçmediği, yanındaki kişiler ile birlikte maktulü benzin istasyonunda gördüklerinde saldırıp bıçakla öldürdüğü, maktulden sanığa sadır herhangi bir haksız hareketin tespit edilemediği, bozma ilamında belirtilen dört ay kadar önce sanığın kardeşi ile maktul arasında meydana gelen kavgada, sanığın kardeşi Rıfat'ın ayağının kırılmasının, sanığın öldürme eyleminde tahrik oluşturmayacağı, zira hem dört ay gibi bir süre geçtiği, hem de sanığa değil, kardeşine yönelik bir eylem yapıldığı ve ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı anlaşılamamıştır. Dolayısıyla somut olayda tahrikin uygulanması tahrik hükümlerinin geniş yorumlanmasına yol açacaktır. İlk olayı tahrik olarak değerlendirmek gerekirse eylemin tasarlayarak öldürme olarak kabul edilmesi gerekecektir" gerekçesiyle direnerek sanığın ilk hükümde olduğu gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.Resen temyize tâbi olan bu hükmün, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.04.2014 gün ve 181009 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.Sanık R.. C.. hakkında kasten öldürme suçuna azmettirmekten kurulan beraat ve sanık F.. C.. hakkında suç üstlenme suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, inceleme; sanık Selim hakkında kasten öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.Sanık S.. C..'un kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilen ve suçun sübutu ile fiilin vasıflandırılmasına ilişkin bir tartışma bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespitine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamına göre;Hakkındaki beraat hükmü onanmak suretiyle kesinleşip incelemeye konu olmayan Rıfat Coşkun'un ikinci el mobilya alım satımı yaptığı, olay tarihinden dört ay önce maktulün söz konusu dükkândan koltuk satın aldığı, bir süre sonra arızalı olduğunu söyleyerek koltuğu değiştirdiği, akabinde aldığı koltuğun da amortisörünün bozuk olduğunu belirterek iade etmek istediği, koltuğun amortisörünün değiştirildiği, ardından bu koltuğun da arızalı olduğunu ileri sürerek parasını geri istediği, işyeri sahibinin kabul ederek parasını verdiği, maktulün bu sefer fikir değiştirip işyeri sahibinin oturduğu koltuğu almaya kalkışıp, işyerinden çıkmak istediği sırada, aralarında çıkan kavgada R..C...'un dizinin kırıldığı, olaydan bir gün sonra sanığın yeğeninin maktulü dövdüğü, bir hafta sonra maktulün, arkadaşının kamyonetinden inip kendi aracına bineceği sırada sanık Selim ve yanında bulunan bir kişinin sopalı saldırısına uğradığı, arkadaşının kamyonetinin kasasına binerek kurtulabildiği, maktulün işyerinin camının kırıldığı ve yakılmak istendiği, ancak kimin yaptığının tespit edilemediği, olay günü de benzin istasyonunda iken iki kişinin saldırısına uğradığı ve sanığın bıçak darbeleri neticesinde hayatını kaybettiği, saldırganların birinin kimliğinin tespit edilemediği, kimlikleri tespit edilen sanıkların kaçtıkları, incelemeye konu olmayan sanıkların bir hafta sonra teslim oldukları, sanık S.. C..'un iki ay sonra yakalandığı, olay tarihi itibarıyla onsekiz yaşından küçük olan sanığın yeğeni Ferhat'ın suçu üstlendiği, yerel mahkemece olay yerinde bulunan tanık beyanları ve teşhis tutanakları göz önüne alınarak sanık Ferhat hakkında suç üstlenmekten mahkûmiyet kararı verildiği ve hükmün onanmak suretiyle kesinleştiği,Adli Tıp Kurumu raporunda; maktulün vücudunda yedi adet kesici ve delici alet yarası bulunduğu, göğüs kısmında kalbe nafiz yaranın tek başına ve kısa sürede ölüme neden olabilecek nitelikte olduğu, diğer yaraların ise ölüme sebebiyet vermelerinin beklenmediği görüşüne yer verildiği,Anlaşılmaktadır.Katılan D.. G..; maktulün oğlu olduğunu, sanığın kardeşinin diz kapağı kırıldığında ağabeyinin kendisini hastaneye götürdüğünü ve ilgilendiğini, ertesi gün oğlunun dükkanının camlarının kırıldığını, daha sonra yakıldığını, sanığın kardeşinin devamlı telefon açıp para istediğini ve tehdit ettiğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu belirtmiş,Katılan P.. Y...; maktulün eşi olduğunu, sanığın kardeşinin diz kapağının kırılmasından sonra eşinin tehdit edildiğini, eve tehdit telefonları geldiğini, tedirgin oldukları için işyerinden kendisini eşinin aldığını, ölüm olayından üç gün önce işyerlerini yaktıklarını, şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini söylemiş,Tanık İ.. Ç..; maktulle birlikte çalıştıklarını, bir buçuk ay önce sanığın kardeşi Rıfat'ın dükkânından bilgisayar masası koltuğu satın aldıklarını ancak arızalı çıktığını ve geri vermek için götürdüklerini, aralarında kavga çıktığını, sanığın kardeşinin dizinin kırıldığını, olaydan sonra sanık ve akrabalarının maktule saldırdıklarını duyduğunu, ertesi gün işyerinin camlarının kırıldığını, sanığın kardeşinin, maktulün ortağı olması nedeniyle kendisini arayıp zararının karşılanmasını istediğini, ancak rakam söylemediğini, maktulün amcasının sanığın kardeşini hastanede ziyaret ettiğini, tedavi masraflarının bir kısmını karşıladığını, aralarında barış sağlanması için girişimde bulunduğunu, maktulün tehdit edildiğinden bahsetmediğini, ancak tedirgin olduğunu, ölüm olayından üç gün önce atölyelerinde yangın çıktığını, maktul ile atölyeye gittiklerini, dönerken arabasını bıraktığı yerde maktulün indiğini, bu sırada sanık ve yanında bulunan bir kişinin demir sopalarla maktule saldırdıklarını, olaydan üç gün sonra da kamyoneti ile işyerinden ayrıldığını, ardından öldürüldüğünü duyduğunu ifade etmiş,Tanık İ.. G...; maktulün amcası olduğunu, sanığın kardeşinin diz kapağının kırılmasının ardından hastaneye gidip özür dilediğini, üzerlerine düşeni yapacaklarını, olayın büyümemesi gerektiğini, ilgileneceklerini söyleyerek işin uzmanı bir doktora yönlendirdiğini, S.. C..'un ise; "olay burada kalmaz, öldüreceğim keseceğim" diye bağırdığını, sonraki günlerde telefonla tehditlerin devam ettiğini, maktule karşılık vermemesini, olaylardan uzak durmasını, hatta birkaç gün işe gitmemesini söylediğini, ancak işinin yoğun ve süreli olması nedeniyle çalışmak zorunda kaldığını, maktulün dükkânının camlarının kırıldığını, bir başka gün yakıldığını, her seferinde durumun polise bildirildiğini, sanığın kardeşinin kendilerinden 40.000 Lira isteyip, verilmemesi durumunda akrabalarını zapt edemeyeceğini ve kötü şeyler olacağını söylediğini, kendisinin de istenilen paranın fazla olduğunu ifade ettiğini, yaralama olayından sonra devamlı tehdit ve olaylar olduğu için barışma yolunda başka bir girişimde bulunmadığını beyan etmiş,Tanık N.. Ş..; maktulün akrabası olduğunu, sanığın kardeşinin diz kapağının kırılmasının ardından hastanede kendisini ziyaret ettiğini, hastaneden çıktıktan sonra evine de gittiğini, olayı büyütmemesi gerektiğini söylediğini, sanığın kardeşinin öfkeli ve olayın etkisi altında olduğunu, tedavi masraflarını istediğini duyduğunu anlatmış,Tanık D..C..; Rıfat'ın oğlu olduğunu, babasının diz kapağının kırıldığı gün maktulün iki kişiyle dükkâna geldiğini, babasının maktule; "elimde koltuk yok, yarın yenisini vereyim" dediğini, öğleden sonra yeniden gelip koltuk almaktan vazgeçtiklerini söylediğini, babasının da parasını verdiğini, bu kez parayı değil babasının oturduğu koltuğu istediklerini, koltuğun satılık olmadığını ifade ettiklerini, buna rağmen koltuğu alıp götürmeye çalıştığını, maktulün babasının bacağına vurduğunu, babasının yere düştüğünü, kendisini ve ablasını da dövdüğünü söylemiş,Tanık F.. C...; Rıfat'ın yeğeni olduğunu, amcası ile maktul arasında meydana gelen kavga neticesi amcasının diz kapağının kırıldığını, ertesi gün işleri nedeniyle maktulün dükkânının olduğu yere gittiğini, göz göze geldiklerinde maktulün "ne bakıyorsun" şeklinde tahrik edici sözler söylediğini, maktulün üzerine yürüdüğünü ve eline bir sopa alarak maktule vurmaya başladığını, maktulün önce kaçtığını, ardından onun da kendisine vurduğunu, daha sonra meydana gelen olayları bilmediğini dile getirmiş,Tanık M..N.. K..; R..C..'un sanığın kardeşi olduğunu ve ikinci el mobilya sattığını, alışveriş yapmak amacıyla dükkânına gittiği bir gün maktulün de geldiğini, aralarında bir kavga yaşandığını, maktulün sanığın kardeşine tekme attığını, sehpayı kaldırıp vurmak istediğini, maktulü engellediğini ve kavgayı ayırdığını anlatmış,Hakkındaki beraat hükmü onanmak suretiyle kesinleşip inceleyeme konu olmayan R..C.. soruşturma aşamasında; ikinci el eşya alım satımı yaptığını, maktulü tanıdığını, haziran ayında işyerine gelip bilgisayar koltuğu satın aldığını, on gün sonra bozuk olduğunu söyleyerek değiştirdiğini, yedi gün geçince bu kez amortisörünün arızalı olduğunu belirtip tekrar değiştirmek istediğini, bir başka koltukta bulunan amortisörü söküp maktulün getirdiği koltuğa taktığını, maktulün aynı gün koltuğu geri getirdiğini, önce parasını, ardından kendi oturduğu koltuğu istediğini, kabul etmemesi üzerine koltuğu alıp dışarıya doğru yöneldiğini, koltuğu elinden almaya çalıştığı sırada maktulün kendisine tekme atıp diz kapağını kırdığını, dükkânda bulunan kızına da vurduğunu, bir gün sonra akrabalarının bilgisi dışında maktulü dövdüklerini, olay günü kardeşi ile yeğenini benzin almak amacıyla istasyona gönderdiğini, bir saat sonra yanında çalışan işçisinin maktulün öldürüldüğünü söylediğini, akabinde yeğeni Ferhat'ın telaşlı şekilde gelip istasyonda maktulle karşılaştıklarını, maktulün aracından aldığı sopayla amcasına vurduğunu, tüfeğini almak istediğini, bunun üzerine maktulü bıçakladığını söylediğini, tehdit telefonları aldığını, bu nedenle kaçtığını, bir hafta sonra teslim olduğunu, kardeşinin neden kaçtığını bilemediğini, kavga olayından sonra maktul ile defalarca görüşüp 35.000 Lira masrafı bulunduğunu ve karşılaması gerektiğini söylediğini, maktulün amcasının kendisi ile görüşeceğini belirttiğini, ancak kimsenin gelmediğini, barışmak için çalıştığını, maktule "olayı kapatalım," akrabalarına da "sakin olun" dediğini, ancak uzlaşamadıklarını, öldürme konusunda kimseyi azmettirmediğini,Duruşmada; maktul ile ortağının kendisinden bilgisayar koltuğu satın aldıklarını, üç, yedi ve on gün arayla arızalı olduğunu söyleyerek değiştirdiklerini, koltuğu geri alıp parasını ödemek istediğini, ancak maktulün kendisinin oturduğu koltuğu aldığını, aralarında tartışma çıktığını, maktulün kendisine ve kızına vurduğunu, tekme atıp diz kapağını kırdığını, bir süre çalışmadığını, zararının karşılanmasını istediğini, barışmak için çaba sarf ettiğini, öldürmeye azmettirme suçlamasını kabul etmediğini ifade etmiş,Hakkında suç üstlenme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü onanarak kesinleşen F.. C..; Rıfat'ın yeğeni olduğunu ve yanında çalıştığını, olay günü diğer amcası sanık Selim ile birlikte benzin istasyonuna gittiklerini, istasyonda amcasıyla kavga edip dizini kıran Fatih ile karşılaştıklarını, maktulün kendilerini görünce arabasından aldığı bir sopayla amcası Selim'e saldırdığını, arkasına geçip sopayı elinden aldığını, yeniden arabasına doğru gitmeye çalıştığını, aracında tüfek olduğunu gördüğünü, amcasının maktulü tuttuğunu, maktulün kendilerini vuracağını düşünerek kendisini savunmak maksadıyla üzerinde taşıdığı bıçağı beş altı kez sapladığını, maktulün hastane tarafına doğru koştuğunu, amcasıyla birlikte olay yerinden ayrıldıklarını, işyerine gidip durumu bildirdiklerini, endişe ettiği için kaçtığını, bir süre sonra teslim olduğunu, maktulü amcasının değil kendisinin bıçakladığını anlatmış,Sanık S.. C..; olay günü yeğeni ile birlikte benzin istasyonuna gittiklerini, şişeyle benzin alacağı için kimliğini göstermek üzere binaya doğru yürüdüğü sırada maktulün elinde sopayla üzerine geldiğini, yeğeninin; "amca sana vuracak" dediğini, maktulün aracına yöneldiğini; "tüfeğimi alıp sizi delik deşik edeceğim" şeklinde sözler söylediğini, arkasından sarılarak maktulü engellemeye çalıştığını, bu sırada yeğeninin maktule vurmaya başladığını, önce yumruk vurduğunu zannettiğini, ancak daha sonra elinde bıçak olduğunu gördüğünü, suçlamayı kabul etmediğini, maktulü kendisinin değil yeğeninin bıçakladığını savunmuştur.5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 29. maddesinde tahrik; "haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir, diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde düzenlenmiştir.Türk Ceza Kanununda ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler arasında düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder ki, bu durumda fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında oluşturduğu karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.Haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden birisidir. Başka bir anlatımla, tahrik halinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmektedir. Böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddetin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, s. 412)Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumun tepkisi olmalı,d) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.Haksız fiilin doğrudan failin kendisine karşı gerçekleştirilmesi zorunlu değildir. Failin yakını veya değer verdiği diğer kişilere ya da faile tamamıyla yabancı kimselere karşı işlenmiş haksız fiillerin de belli şartlarda haksız tahriki oluşturacağı gerek öğretide, gerekse yargısal kararlarda kabul edilegelmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2009 gün ve 141-229 ile 06.06.1983 gün ve 43-275 sayılı kararları da benzer niteliktedir.Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da maktulden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hallerde, haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gereklidir. Öte yandan eylemin tahrik nedeni sayılabilmesi için haksız olması yeterlidir. Ayrıca ceza kanunlarında öngörülen bir suç kalıbına uyması, başka bir deyişle suç oluşturması gerekli değildir. Bu nedenle, tahrik teşkil eden fiilin faili, bu eylemi nedeniyle yargılanarak mahkum olmuş ve cezası infaz edilmiş olsa bile, haksız fiilin doğurduğu öfke ve şiddetli elemin etkisi altında kalıp bu ruhi durumun tepkisi ile suç işleyen kimse hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 11.05.2004 gün ve 74-118 ile 10.06.2003 gün ve 143-183 sayılı kararlarında, üzerinden uzun zaman geçmesi, taraflar arasında önceden gerçekleşmiş bulunan olayın yargılamaya konu edilmesi ve hatta mahkumiyetle sonuçlanıp cezanın infaz edilmesi ya da fiilin suç oluşturmaması nedeniyle kişinin beraat etmesi, dava veya cezanın afla ortadan kalkması gibi durumların, haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği vurgulanmıştır.Yargısal kararlarda kabul edildiği üzere; gerek fail, gerekse mağdur ya da maktulün karşılıklı haksız davranışlarda bulunması halinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağdur ya da maktulü tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, gerçekleştirdiği fiille karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Maktul ile sanık arasında önceye dayalı herhangi bir husumetin bulunmadığı, ancak olay tarihinden dört ay önce maktulün, sanığın ağabeyi Rıfat'ın ikinci el eşya mağazasından bilgisayar masası koltuğu satın aldığı, bir süre sonra arızalı olduğunu söyleyerek değiştirdiği, ardından yeni aldığı koltuğun amortisörünün bozulduğunu belirttiği, koltuğun amortisörünün yenilendiği, bu koltuğun da bozuk olduğunu ileri sürerek parasını istediği, sanığın ağabeyi Rıfat'ın da bu isteği kabul ederek maktulün parasını geri verdiği, ancak maktulün işyeri sahibinin oturduğu koltuğu talep ettiği ve koltuğu alıp götürmeye çalıştığı, aralarında çıkan tartışma esnasında tekmeyle sanığın ağabeyinin dizine vurup kırılmasına neden olduğu gibi tedavi masraflarını da karşılamadığının anlaşılması karşısında, bu olayın etkisi altında bulunan sanığın, olay günü benzin istasyonunda karşılaştığı maktulü, ağabeyinin dizinin kırılmasının verdiği hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında kalarak bıçakla öldürdüğünün, dolayısıyla hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasında zorunluluk bulunduğunun kabulü gerekmektedir.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararının, kasten öldürme suçundan sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; "sanık hakkında haksız tahrik hükümlerini uygulamayan yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinin 05.03.2013 gün ve 45-78 sayılı direnme kararının, kasten öldürme suçundan sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.09.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.