DAVA: Taraflar
arasındaki "Haksız rekabetin önlenmesi ve tazminat" davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince davanın
reddine dair verilen 06.10.2005 gün ve 2004/540 E. 2005/804 K. sayılı kararın
incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk
Dairesinin 10.04.2008 gün ve 2006/12365 E.-2008/4796 K. sayılı ilamı ile;
(... Davacı vekili,
müvekkili şirketin Galatasaray Spor Kulübü Derneği ile imzalamış bulunduğu
sözleşme ile Galatasaray Futbol Takımına ilişkin her türlü marka, amblem, ad,
unvan, logo, renk, slogan, işaret, imaj gibi tanıtım vasıtalarının kullanılması
konusunda 30 yıllığına münhasır lisans sahibi olduğunu, davalıların üç büyük
kulübün renklerini taşıyan 6.lı ve sadece sarı/kırmızı renkleri taşıyan 2. li
yüz boyası üretip pazarladıklarını, 2.li yüz boyası ambalajının Galatasaray
Spor Kulübü'nün çubuklu formasını andırır şekilde dizayn edildiğini üzerine "taraftar"
ibaresinin yazıldığını, bu şekilde ürünün Galatasaray Kulübü ve onun taraftar
kitlesi ile ilişkilendirilerek haksız rekabette bulunulduğunu ileri sürerek,
davalıların haksız rekabet yaratan eylemlerinin tespiti ile önlenmesine,
müvekkili şirketin haksız rekabete konu eylemler nedeniyle mahrum kaldığı kar
ve kazanç kaybı ile uğradığı fiili zararın tazmini amacıyla fazlaya ilişkin
hakları saklı kalmak kaydıyla (50.000) YTL. maddi ve uğranılan itibar kaybı
için (10.000) YTL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline, kararın basın yolu
ile ilanına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekilleri,
müvekkillerinin üretip satışa sunduğu hiçbir üründe TTK'nun 57/5. maddesinde
gösterilen Galatasaray'ın adı, markası, logosu, işareti ve benzeri tescil
edilmiş yada çağrıştıran şekilde bir ibaresinin olmadığını, renklerin ise
evrensel değerler olup, sarı-kırmızılı renklerin kullanımının Galatasaray'a
hasredilmiş olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosyadaki
kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, renklerin bağımsız olarak marka tesciline
konu olmalarının Mümkün bulunmadığı ve davalıların kullandığı bu renklerin
davacı ile doğrudan ilişkilendirmedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Karar, davacı
vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, TTK' nun 56 ve
57/5 maddesine dayalı haksız rekabetin önlenmesi ve maddi/manevi tazminat
istemine ilişkindir.
Mahkemece, iktisadi
alanda, renklerin sınai mülkiyete konu edilemeyeceği gerekçesiyle dava
reddedilmiş olup, bu gerekçe doğru olmakla birlikte davacının konumu ve dosyaya
sunulu deliller itibariyle davanın özüne uygun bir gerekçe olarak kabulü mümkün
değildir.
TTK' nun 56.
maddesine göre, aldatıcı hareket veya iyi niyet kurallarına aykırı her türlü
şekilde iktisadi rekabetin kötüye kullanılması haksız rekabet olarak
tanımlanmıştır.
TTK nun 57.
maddesinde ise iyi niyet kurallarına aykırı hareketler örnekseme kabilinde
gösterilmiş olup, 5 fıkra ile de özellikle başkasının haklı olarak kullandığı
ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma araçlarıyla iltibas oluşturacak surette
aynı nitelikteki tanıtma araçlarını veya iltibasa meydan veren malları, durumu
bilerek/bilmeyerek satışa sunmak veya şahsi gereksinimden fazlasını elinde
bulundurmak eylemlerinin iyiniyet kurallarına aykırı hareketlerden olduğu
belirtilmiştir.
Davacı yan,
Galatasaray Spor Kulübü ile imzaladığı lisans sözleşmesi gereğince, kulübün
imajını oluşturan bayrak, flama marka, amblem vs.nin kullanım hakkını 30 yıl
süre ile devralmıştır. Lisans sözleşmesi ile devralınan hakların iktisadi
olarak değeri, lisans veren kulübün taraftar kitlesinin yoğunluğu göz önünde
bulundurulduğunda oldukça önemli bir müşteri kitlesine muhatap olacak nitelikte
ve değerde olup, başkalarının aynı imajdan yararlanarak iktisadi faaliyette bulunması,
TTK. nun 56.maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına aykırı iktisadi
rekabetin her türlü kötüye kullanılması sonucunu doğurur.
Somut olay
gözetildiğinde, sarı-kırmızı komposizyonundan oluşan renkler Türkiye spor
sektörünün en büyük üç kulübünden birisi olan Galatasaray Spor kulübü ile
özdeşleşmiş renklerdendir. Davalının ürettiği yüz boyası emtiası, sarı ve
kırmızı iki ayrı tüplerde bir paketin içinde ve yine tüplerin konulduğu ambalaj
zemini de aynı renklerin çubuklu biçimde dizaynı ile boyanmış ve üzerine de
spor kulübü taraftarlığını çağrıştıracak biçimde "Taraftar" ibaresi
de yazılarak piyasaya sürülmüştür. Ürünün bu şekilde pazarlanması TTK'nun 57/5.
maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına aykırı hareketlerden olup, haksız
rekabetin varlığı aşikardır.
O halde mahkemece,
davacının maddi manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi gerekirken,
davanın tümüyle reddedilmiş olması doğru görülmediğinden kararın bozulması
gerekmiştir...)
gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca
incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; Türk Ticaret
Kanunu'nun (TTK.) 56 ve 57/5. maddesine dayalı haksız rekabetin önlenmesi ve
maddi/manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın
reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece
yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel mahkemece, önceki kararda
direnilmiştir.
Direnme hükmünü
davacı vekili, temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk
Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; Davalıların eylemlerinin TTK.'nun 56
ve 57/5.maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı, noktasında
toplanmaktadır.
Öncelikle yukarıda
bozma ilamında belirtilen maddi olgu karşısında konunun hukuki boyutuna da
değinmekte yarar vardır.
TTK.'nun Dördüncü
Faslında düzenlenen "Haksız rekabet", 56. maddesinde "Haksız
rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle
iktisadi rekabetin her türlü suiistimalidir." şeklinde tanımlanmıştır.
Bu maddeye göre,
iktisadi rekabetin varlığı ya da yokluğunda alınacak ölçü, özellikle objektif
iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığıdır.
Eğer bir olayda,
objektif iyiniyet kurallarına aykırılık varsa, burada hakkın kötüye kullanımı
söz konusudur. Objektif iyiniyet kurallarını, her olayda geçerli kabul
edilebilecek bir ölçü bulmak mümkün değildir. Dolayısıyla her somut olayda,
iyiniyet kurallarına aykırılığın olup olmadığının kendi şartları içerisinde
değerlendirilmesi gerekir.
Kanun koyucunun
buradaki amacı, ekonomik alanda dürüstlük ilkesini hakim kılarak, bunun ihlal
edilmemesini sağlamaktır.
Ekonomik ve ticari
hayatta herkes, ahlak ve objektif iyiniyet kurallarına uygun bir şekilde
hareket ederek, ancak kendi emek ve gayreti ölçüsünde bir kazançla
yetinmelidir. Bir tacirin, kendi emek ve gayretine dayanan kazancı, gerek
ahlaki gerekse kanuni yönden meşrudur. Fakat, bir kimsenin en ufak bir
yorgunluğa ve zahmete girmeden bir başkasının yıllar yılı didinip alın teri ve
göz nuru dökmek suretiyle ancak meydana getirdiği ve tamamen kişisel emek ve
gayretinin ürünü olan çalışmasına ortak olması hali, hem ahlak kurallarına bir
aykırılık oluşturur ve hem de haksız rekabeti meydana getirir. Bu şekildeki bir
haksız rekabet, "parazit-tufeyli" rekabet olarak nitelendirilir. Bir
başkasının yıllarca çalışmak suretiyle ancak elde edebildiği emek ve şöhretine
elatmak suretiyle -deyim yerindeyse- onun sırtından para kazanmak isteyen
kimsenin hareketi, kendi emeğine dayanmadığı için, ahlak kurallarına ve kanun
hükümlerine göre, haksız rekabettir (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu
Şerhi, 3.Baskı, Cilt I, Ankara 1990, Sahife 314-318).
Diğer taraftan,
TTK.'nun 57.maddesinde ise, yukarıda belirtilen objektif iyiniyet kurallarına
aykırı davranışların neler olduğu on bent halinde sayılmış; anılan hükmün
"Hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler hususiyle şunlardır:"
ibaresinden sonra gelen 5.bendinde ise aynen; "Başkasının emtiası, iş
mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye
çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının
haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle
iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma
vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya
bilmiyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa
olsun elinde bulundurmak" şeklinde beliren eylemlerin objektif iyiniyet
kurallarına aykırı hareketlerden olduğu belirtilmiştir.
Belirtilen bu
eylemler sınırlı olmayıp, kanunda sadece başlıca haksız rekabet hallerine yer
verilmiş olmakla birlikte, kanunun ifade şeklinden başkaca haksız rekabet
hallerinin de bulunabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Uygulamada, haksız
rekabetin en çok rastlanan şekli iltibasa meydan vermek suretiyle başkalarının
emek ve masrafıyla elde ettiği haklı şöhrete ortak olmaktır. İltibasın varlığı için,
genel olarak normal ve orta seviyedeki bir alıcının piyasaya sürülmüş malı
alırken aldanıp aldanmayacağının tespiti gerekir.
Diğer taraftan,
haksız rekabet için iltibas tehlikesinin bulunması bile yeterli kabul
edilmektedir.
Bu arada yeri
gelmişken, gelişen sosyo-ekonomik hayatın bir sonucu olarak ortaya çıkan haksız
rekabetin bir türüne de, değinmekte yarar vardır.
Türkiye'deki
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor gibi futbol kulüplerinin
uzunca bir süreye ulaşan geçmişleri nedeniyle, bu süre içerisinde kazandıkları
başarılarla günümüze kadar gelen bir şöhretleri vardır. Bu spor kulüplerinin bu
tanınmışlıkları yurt dışına da, taşmıştır.
Belirtilen kulüpler,
toplum nezdindeki bu tanınmışlık sayesinde gelirlerini arttırmak için, ticaret
şirketleriyle lisans anlaşmaları yapmaktadırlar. Bu anlaşmayla şirketler,
ürettikleri mal ve hizmetlerinde spor kulübünün logosunu, işaretini, futbol
takımıyla özdeşleşmiş renklerini, coşturma sloganını, sembolünü, markasını
kullanmak suretiyle, anılan kulüplerin imajından oluşan tanınmışlığından
yararlanmaktadırlar. Takımlarını destekleyen taraftar kitlesi de, bu tür
ürünleri tercih ederek satın almaktadır.
Böylece spor kulübü
taraftarının yaptığı bu tercih, anlaşma yapan şirket ürünlerinin satışını arttırmakta,
özellikle yeni bir müşteri çevresine ulaşmasına yardımcı olmaktadır.
Spor kulübüne mal
olmuş yukarıda belirtilen özellikler, ürünlerin satışını arttırmada
kullanılmakla adeta bu imaj ya da oluşan karakter ticarileştirilmektedir.
Belirtilen bu imaj ya
da marka, bir mal veya hizmet ile özdeşleşmeden kullanılabileceği gibi, onun
markası olmadan da, kullanılabilir. Buradaki markanın ayrıca tescil edilmiş
bulunması gerekmeyip, tanınmışlığının ispatı yeterlidir.
Belirtmek gerekir ki,
iktisadi alanda, renklerin tek başına sınai mülkiyete konu olamayacağı her
türlü duraksamadan uzaktır.
Renklerin tek başına
kullanımını yasaklayan bir kanun hükmü de, yoktur. Bu renklerin, tanınmışlık
düzeyi yüksek bir spor kulübüne ait olması da, sonucu değiştirmez.
Ne var ki, piyasaya
sürülen bir mal veya hizmettin sunumunda, belli bir spor kulübüne mal olmuş
renkler kullanılmakla birlikte bu spor kulübünü anımsatacak, çağrıştıracak veya
intiba bırakacak şekilde, "taraftar, futbol, spor kulübü, şampiyon"
vb. ibarelerin de kullanılarak, oluşan kompozisyonun, o spor kulübünün taraftar
kitlesi nezdinde iltibasa veya iltibas tehlikesine neden olacağı anlaşılıyorsa,
artık bu durumda haksız rekabetin oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Yukarıda yapılan
açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı Polisan Boya
A.Ş.'nin ürettiği yüz boyası emtiasının, sarı ve kırmızı iki ayrı tüplerde bir
paketin içinde ve yine tüplerin konulduğu ambalaj zemini de aynı renklerin
çubuklu biçimde dizaynı ile boyanmış ve üzerine de spor kulübü taraftarlığını
çağrıştıracak biçimde "Taraftar" ibaresi de yazılarak diğer davalı
tarafından piyasaya sürüldüğü taraflar arasında çekişmesizdir.
Hukuk Genel
Kurulu'ndaki görüşme sırasında ürünün üzerindeki "taraftar"
ibaresinin çıkartılması halinde, spor kulübünün kullandığı renklerin tek başına
başkaları tarafından kullanımının haksız rekabet oluşturmayacağı üzerinde görüş
birliğine varılmıştır.
Ne var ki, eldeki
davaya konu üründe sadece renkler kullanılmamış; taraftar ibaresi de
kullanılarak piyasaya sürülmüştür.
Çoğunluk ile azınlık
arasındaki uyuşmazlık; taraftar kelimesi ve renklerin birlikte kullanılmış
olmasının, bu renkleri başka spor kulüplerinin de kullanıyor olması karşısında
sadece Galatasaray Spor Kulübünü çağrıştırıp çağrıştırmayacağı, dolayısıyla da
haksız rekabetin bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Çoğunluk; bu haliyle,
ürünün kompozisyonu bakımından açıklanan şekilde üretilip, piyasaya
sürülmesinin Galatasaray Spor Kulübünü anımsatarak, adeta ürünün bu kulübe ait
olduğunu çağrıştırdığı görüşüne varmış; yukarıda da ifade edildiği gibi,
davalıların, spor kulübünün haklı olarak edindiği şöhretten yararlanarak,
ürünlerinde bu kulübü çağrıştıran unsurları kullanmaları nedeniyle, sonuçta bu
imajı ticarileştirdikleri; böylece, uzun yıllar emek ve masrafla kazanılmış
olan haklı şöhretten -spor kulübüne ait olan imajdan- davalıların hiçbir
karşılık ödemeksizin yararlanarak iltibas tehlikesine neden oldukları kabul
edilmiştir.
Sonuçta, davalıların
eylemleri objektif iyiniyet kurallarına aykırılık oluşturmakla haksız rekabetin
gerçekleştiğinin kabulü ile, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire
bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
aykırıdır.
Direnme kararı bu
nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel
Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi
gereğince BOZULMASINA, 07.07.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
(Kaynak:Gökhan
Bayrak-Hakim-Siirt)
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
İş kazası nedeniyle açılan davada ihtiayati haciz kararı verilebilir mi?
DAVA VE KARAR:
Davacı, dava sonuçlanıncaya kadar tazminat alacağının teminat altına alınması
için davalıya ait taşınmazlar ile trafik siciline kayıtlı araçların kaydına
ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında
belirtildiği şekilde
NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ • ÖZEL VEKALETNAME KOŞULU
1- Davacı vekili, davacının nüfus kütüğünde yazılı 20.05.1970 olan doğum tarihinin 10.09.1969 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece adı geçenin doğum tarihi 10.09.1969 olarak düzeltilmiştir. Uşak Devlet Hastanesi'nden alınan 22.07.2003 tarihli sağlık kurulu raporu düzeltilmek istenen doğum tarihi
Malların teslimi usulen kanıtlanmadan faturaların davacının kendi defterlerinde kayıtlı olması tek başına malın teslim edildiğinin kanıtı olarak kabul edilemez.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vek
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?