Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3683 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 26701 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : İcra Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi .... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçluya örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine, borçlunun 5 günlük yasal sürede icra mahkemesine başvurarak, sair itiraz nedenleri ile birlikte imzaya itiraz ettiği, mahkemece imzaya itirazın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.Mahkemece yaptırılan inceleme sonucunda, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi–Adli Belge İnceleme Şubesi'nce düzenlenen 04.12.2014 tarihli raporda; inceleme konusu senette ... adına atılı imzaların sınırlı sayıda harften oluşan, titrek ve yeterli tanı unsuru içermeyen imzalar olması nedeni ile imzanın ...'ın eli ürünü olup olmadığı hususunun tespit edilemediği belirtilmiştir.Alacaklı vekilinin 05.02.2015 tarihli duruşmadaki talebi üzerine, mahkemenin 1 nolu ara kararı ile Adli Tıp Kurumu Başkanlığına müzekkere yazılarak 04/12/2014 tarihli raporun 1 nolu maddesinde belirtilen eksikliğin, incelemeye konu senet aslından mı yoksa imza örneklerinden mi kaynaklandığı konusunda mahkemeye bilgi verilmesinin istenilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.Bunun üzerine Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi–Adli Belge İnceleme Şubesi'nce düzenlenen 05.05.2015 tarihli raporda; aynı mukayese belgelerin esas alınarak mahkemenin ara kararındaki talep aşılmak sureti ile sözkonusu imzaların ...'ın eli ürünü olduğu belirtilmiştir.Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 04.12.2014 tarihli raporda; imzanın borçluya ait olduğu konusunda olumlu veya olumsuz bir tespit yapılamamış ise de, sonuç itibariyle raporda bir görüş belirtildiği ve bu şekilde belirtilen görüşün borçlu lehine sonuç doğurduğu, 05.05.2015 tarihli ikinci raporda ise; imzanın borçlunun elinden çıktığının belirtildiği, anılan raporun alacaklı lehine bulunduğu görülmektedir.Mahkemece Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan 05.05.2015 tarihli rapor hükme esas alınarak itirazın reddine karar verilmiş ise de, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından bu rapora itibar edilerek sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-282 sayılı kararı).Bu durumda imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı konusunda görüş bildirmeyen Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince düzenlenen 04.12.2014 tarihli rapor ile kesin kanaat bildiren Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince düzenlenen 05.05.2015 tarihli rapor arasında çelişki meydana gelmiş olup, borçlu tarafın 05.06.2015 havale tarihli dilekçesinde yeniden rapor alınması talebi de bulunduğu dikkate alınarak, iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden ve Adli Tıp Kurumu dışında ehil bilirkişilerden oluşacak başka bir kuruldan rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.