MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu İptali, Tescil ve Muhdesatın Tespiti... ve müşterekleri ile ... Bankası A.Ş., ... ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde muhdesat tespiti davasının kısmen kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen ... gün ve ... sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... Bankası vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı ... ve müşterekleri vekili, ... ada ... parsel üzerindeki belli bölümlerin tapu dışı yollarla kayıt malikinden satın alındığını ve üzerine bina yapıldığını, bina değerinin açıkça arsa değerinden fazla olduğunu ileri sürerek, yapıların bulunduğu bölümlerin tapu kayıtlarının iptaliyle müvekkilleri adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde üzerindeki muhdesatların tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalılar ... ve ... ile davalı ....vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın kabulüne, teknik bilirkişi raporunda gösterilen yapıların davacılara ait olduğunun tespitine, karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan ... Bankası vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; TMK'nun 724 ve devamı maddeleri uyarınca temliken tescil, olmadığı takdirde muhdesat tespiti isteğine ilişkindir.Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez..//..Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1 -h, 115 m.)Dava konusu ... ada ... parsel, paylı mülkiyet şeklinde davalılar ... ve ... adına kayıtlı olup, davalı banka lehine ipotek tesisi mevcuttur. Davacılar, taşınmaz üzerinde kayıt maliki ya da paydaş durumunda değildir. İddiada ileri sürülen maddi olgulara ve hukuki nitelendirmeye göre, kural olarak bu tür muhdesatın tespiti davaları, paylı mülkiyet ya da elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazlarda, tapu paydaşları arasında hukuki yararın bulunması durumunda görülen bir davadır. Malik olmayan davacıların, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunması mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yararları bulunmamaktadır.Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.O halde; güncel hukuki yarar yokluğu nedeniyle muhdesatın tespiti davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Temyiz edenin sıfatına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 4.124,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 01.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.