Borçlu ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu, takip alacaklısının kişiliğinin bolunmadığını ve borcunun bulunmadığını iddia ederek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece tebligatta usulsüzlük bulunmadığı mermis adresine yapıldığı gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği görülmüştür.2709 Sayılı 1982 Anayasası'nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesine göre; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun Bilinen Adreste Tebligat başlıklı 10/1. maddesine göre “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir.”, 11.01.2011 tarihinde 6099 Sayılı Kanun'un 3. maddesiyle eklenen 10/2. maddesine göre; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” Aynı yasanın Tebliğ İmkansızlığı ve Tebellüğden İmtina başlıklı 21. maddesine 6099 Sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen 21/2. maddesine göre; “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” Aynı yasa'nın Usulüne Aykırı Tebliğin Hükmü başlıklı 32.maddesine göre “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.”Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in Bilinen Adreste Tebligat başlıklı 16/2. maddesine göre “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.6099 Sayılı Kanun'un genel gerekçesinde; “..Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere Tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25.04.2006 tarihli ve 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda kabul edilen “adres kayıt sistemi”nin Tebligat Kanunu'na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilanen tebligatın gerektirdiği istisnai haller hariç) en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir.Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine ek fıkra eklenmesiyle ilgili 6099 Sayılı Kanun'un 3. maddesinin gerekçesinde “Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkra ile tebligata ilişkin sorunların belki de en önemli kısmının çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır. Yapılan yeni düzenlemeyle, önce yine bilinen en son adrese tebligat yapılacaktır. Böylelikle, muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres biliniyorsa oraya tebligat yapılması imkanı açık tutulmuştur. Ancak, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın 5490 Sayılı Kanun'a göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek, tebligat buraya yapılacaktır. Hiç kimse, adres değişikliğini bildirmemek suretiyle ihmali veya adresini belirsiz hale getirecek kötü niyetini korumaz. Adres kayıt sistemi dışında ayrıca bir adres araştırması yapılmayacaktır. Bu açıdan, adres kayıt sistemindeki adres, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edilmiştir. Bu durumda, ne tebligatı çıkartan merciin ne de posta memurunun başkaca bir adres araştırması yapmasına gerek bulunmamaktadır. Adres kayıt sistemiyle ilgili olarak yapılan bu düzenlemenin sonucu olarak gereksiz zaman, işgücü ve maddi kaybın önüne geçmek için, bilinen adrese yapılan tebligatın karşılıksız kalması halinde adreskayıt sistemindeki adrese yapılan tebligatın geçerli sayılacağı kabul edilmiştir. “21. maddeye ek fıkra eklenmesiyle ilgili 4. maddesinde; “Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi çok sık uygulanan bir hükümdür. Bu maddede, muhatap veya kendisine tebliğ yapılabilecek kimselerden hiçbiri tebliğ adresinde bulunmaz veya bulunduğu halde tebellüğden imtina ederse, hangi yolun izleneceği belirtilmiştir. Bu durumda maddenin birinci fıkrayla adres kayıt sistemindeki adrese tebligat yapılması halinde izlenecek yöntem belirtilmiştir. Zira, 10. maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adres esas alınacak, başkaca araştırma yapılmadan tebligat o adrese yapılacaktır.” Denilmiştir.Tebligat Kanunu'nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkrasında gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi takip alacaklısı (veya davacı) tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. İlk defa bildirilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Her iki adreste Tebligat Kanunu'nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır. Tebligat Kanunu'nun 10/2 ve 21/2.maddeleri farklı şekilde yorumlayarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine başka adresi bilinmiyor diyerek doğrudan doğruya 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması doğru olmaz. Bu davranış Anayasanın 36.maddesine aykırı olur ve muhatabın savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. Tebligat Kanunu'nun 21/2.maddesi aynı zamanda özünde cezalandırmayı da amaçlayan bir düzenleme içermektedir. Yasa koyucu 5490 Sayılı Kanun'a göre doğru adresini zamanında Nüfus Müdürlüğü'ne bildirmeyen vatandaşı cezalandırmak amacını gütmüştür. Tebligat Müdürlüğü'ne bildiremeyen veya önemli bir mazereti nedeniyle (yatarak hastanede tedavi gören hasta gibi) bir kaç aylığına adresinden ayrılmak zorunda kalan vatandaşın cezalandırılmasına neden olur. Yasa'nın yorumunda yardımcı kaynak olan madde gerekçeleri bu konuda bize ışık tutmaktadır. Tebligat Kanunu'n-da değişiklik getiren madde gerekçelerinden açıkça anlaşılacağı üzere iki veya üç tebligatla sorun çözülmek istenmiştir. Hem yasa metninde, hem yasanın uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde muhatabın sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeni adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan doğruya 21/2'ye göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 21/2'ye göre tebligat yapılacağı önemli vurgulanmıştır. Ayrıca Tebligat Yönetmeliği'nin 79. maddesinde TK'nın 21/2. maddesine göre çıkarılacak tebligatların açık mavi renkli zarflarla yapılacağının belirtilmesi bu usulün hemen başvurulacak bir yol olmadağı, istisna olarak ve belirli şartların oluşması halinde başvurulacak bir tebligat şekli olduğunu da göstermektedir. İlk defa bildirilen adres kayıt sistemindeki adres, tebligat şekli olduğunu da göstermektedir. İlk defa bildirilen adres kayıt sistemindeki adres, tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için öncelikle normal bir tebligat çıkartılarak Tebligat Kanunu'nun 21/1.maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30. maddesinde muhatap lehine olan araştırmaların yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir. Tebligatın anlamı bildirimdir. Tebligatın yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tebligat savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.12.2009 tarihli 2009/12-563 E. 2009/600 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itiraların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak, tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Zira, takip borçlusunun hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir.Somut olayda; ödeme emri tebligatının üzerine mernis adresi şerhi verilerek çıkarıldığı, dağıtıcı tarafından “M.D.'ye soruldu muhatap ayrılmış olup 6099 Sayılı Yasa gereğince adres kayıt sistemindeki adres olduğundan muhtara haber verildi haber kağıtı kapıya yapıştırıldı” denilerek tebliğ işleminin tamamlandığı, TK'nın 23/9. maddesi gereğince mazbataya muhtarın imzasının alınmadığı, dağıtıcının isminin ve soyisminin yazılmadığı, şikayet konusu yapılan tebligatın TK'nın 10/2. maddesi göz ardı edilerek borçluya önceden hiçbir tebligat çıkarılmadan ve yasal şartları oluşmadan doğrudan doğruya TK'nın 21/2. maddesine göre çıkartıldığı ve bu tebligatın yukarıda anlatılan nedenlerle usule aykırı bir tebligat olduğu görülmüştür.O halde mahkemece TK'nın 32. maddesi gereğince tebliğ tarihinin borçlunun öğrenme tarihi olarak bildirdiği 03.01.2013 tarihi olarak düzeltilmesi gerekirken usulsüz tebligat şikayetinin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.Öte yandan 6100 sayılı HMK'nın 50. maddesi gereğince hukuk davalarında olduğu gibi, icra takibinin taraflarının da taraf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçekve tüzelkişi icra takibinde taraf olma ehliyetine de sahiptir. Taraf ehliyeti olmayanların talebi üzerine veya taraf ehliyeti olmayanlara karşı başlamış veya devam edilmiş icra takipleri ve takip işlemleri geçersizdir. Bu işlemlerin geçersizliği her zaman (süresiz) şikayet yolu ile ileri sürülebilir. İcra müdürü ve icra mahkemesi bu işlemlerin geçersizliğini kendiliğinden (re'sen) gözetmelidir. Yine icra takibinin esas bakımından başarı elde edebilmesi için, takip talebinde alacaklı ve borçlu olarak gösterilen kimselerin (İİK.58/1,2) o takipte gerçekten alacaklı ve borçlu sıfatına haiz olmaları öncelikli şarttır.Alacaklının genel haciz yolu ile başlattığı örnek 7 nolu ilamsız takipte borçlu, takip talebinde alacaklı olarak görülen “Kurtköy Vadi Yediemin Otoparkı” nın gerçek ya da tüzel kişi olmadığından takip yapamayacağını beyanla takibin iptalini istediği anlaşılmıştır. Taraf ehliyeti ile ilgili olan bu husus kamu düzenine ilişkin olup süresiz şikayete tabidir ve mahkemece re'sen nazara alınmalıdır.O halde mahkemece re'sen ve her safhada taraf ehliyeti hususunun ele alınıp incelenmesi gerekirken, şikayet niteliğindeki başvurunun itiraz olarak değerlendirilip, itirazın takip şekli itibariyle İcra Müdürlüğü'ne yapılması gerektiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru görülmemiştir.SONUÇBorçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK'un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliginden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.