...Y A R G I T A Y İ L A M IMAHKEMESİ : ...Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 22/10/2013NUMARASI : 2...DAVACI : ...DAVALI : ...Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olan davalının vekili olarak ... Asliye Hukuk Mahkemesinin ...sayılı dosyasında kendisini temsil ettiğini, davanın lehe sonuçlanması üzerine toplam 93.217,83 TL üzerinden icra takibi başlattığını, davalının bu takip dosyasından 2010 yılının 11. ayından itibaren 2011 yılı Mayıs ayına kadar değişik tarihlerde toplam 52.923,00 TL tahsil etmesine karşın kendisine tahsilat yapmadığı yönünde bilgi verdiğini, 2011 yılı Mayıs ayında bu durumu öğrendiğini ve davalıyı azlettiğini, davalının uhdesinde bulunan paradan davalının haketmiş olduğu vekalet ücreti miktarını düşerek davalı hakkında 32.460,00 TL üzerinden başlattıkları icra takibinin davalının itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.Davalı, tahsil etmiş olduğu para hakkında davalıyı bilgilendirmek istediğini ancak kendisine ulaşamadığından bilgilendiremediğini, azlin haksız olduğunu, vekalet ücreti ve masraf olmak üzere davacıdan 40.403,40 TL alacağı olduğunu, tahsil ettiği miktarın bakiyesini de davacıya gönderdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile itirazın iptaline, takibin 12.932.34 TL asıl alacak ve 683,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 13.616,18 TL üzerinden devamına, şartları oluşmadığından inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmişir.1-Davacı eldeki dava ile vekil sıfatıyla davacı adına takip etmiş olduğu icra dosyasından davalının tahsil ettiği halde ödemediği 32.460,00 TL alacağın tahsili istemiyle başlatılan takibe vaki itirazın iptalini istemiş, davalı ise, sözü edilen icra dosyasından takip konusu alacağı tahsil ettiğini kabul etmekle birlikte, davacıya ulaşamadığı için tahsilatlar hakkında bilgi veremediğini, tahsil ettiği paranın bir kısmını ücret ve masraf alacaklarına mahsup ettiğini, bakiyesini ise davacıya gönderdiğini belirterek, borçlu olmadığını savunmuştur. Davalı, vekil olarak tahsil ettiği dava konusu alacağı, ücret ve masraf alacaklarına mahsuben yedinde tuttuğunu, hukuki tanımıyla Avukatlık Kanununun 166. maddesi gereğince “hapis hakkı”nı kullandığını savunduğuna göre, davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durularak, daha sonra ise somut olay itibariyle bu hakkın, kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanılıp kullanılmadığı incelenmelidir.Hemen belirtmek gerekir ki, Avukatlık Kanununun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve ... belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, .... Kurallarının 43. maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” Hükmü bulunmaktadır.Hapis hakkı ile ilgili bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Davalı avukatın, müvekkili olan davacının vekili sıfatıyla takip dosyası üzerinden 52.924,41 TL tahsil ettiği halde, yedinde tuttuğu anlaşılmakta olup davalı, yargılama sırasında savunduğu gibi, tahsilatla ilgili müvekkiline ulaşamadığından müvekkilini haberdar edemediğini kanıtlayamamıştır. Kaldı ki davalı avukatın, tahsilat sırasında muaccel olan bir miktar vekalet ücreti alacağı bulunduğu kabul edilmiş olsa dahi, alacağından daha fazla bir miktarı alıkoyduğu da anlaşılmakta olup, davacıya ancak azil tarihinden sonra bir miktar ödeme yapmıştır. O halde dava konusu olayda hapis hakkının, Avukatlık Kanunu ve meslek kuralları hükümlerine göre, usulüne uygun olarak ve gerektiği gibi kullanılmadığı açıktır. Tahsil etmiş olduğu miktarı müvekkiline iade etmeyen davalı avukatın, tahsilatı tesadüfen öğrenmesinden sonra iş sahibi davacı tarafından 03.05.2011 tarihli ihtarla azledilmiş olması da, haklı azil niteliğinde olup, avukat bu durumda sadece azil tarihi itibariyle tamamlanmış işlere ilişkin vekalet ücretlerinin ödenmesini isteyebilecektir. Mahkemece bu husus göz önüne alınarak azil tarihi itibariyle tamamlanmış işlere ilişkin olarak vekalet ücreti hesabı yapılarak buna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.2-Avukatlık Kanununun 173/2. maddesinde, “Avukata tevdi edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için gerekli bütün vergi, resim, harç ve giderler, iş sahibinin sorumluluğu altında olup, avukat tarafından ilk istekle avukata veya gerektiği yere ödenir. Bu harcamaların avukat tarafından yapılabilmesi için yeteri kadar avansın iş sahibi tarafından verilmiş olması gerekir.” hükmü mevcut olup, bu hüküm gereğince, işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların iş sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmeli, bunun aksini ileri süren, başka bir ifade ile müvekkilinden masraflar için avans almadığını iddia eden avukatın da, bu iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu kabul edilmelidir. Dava konusu olayda davalı avukat, “masrafların işin başında alınmadığı” konusundaki bu ispat yükümlülüğünü yerine getirmediğinden, takip ve davalara ilişkin masrafların işin başında avukata verildiğinin kabul edilmesi gerekirken, mahkemece bilirkişi tarafından hesap edilen masrafların da davacı alacağından mahsubuna karar verilmiş olması, ayrıca usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.3-Bozma nedenine göre, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle, temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 465,50 TL harcın davalıya, 25,20 TL harcın davacıya iadesine, 11/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.