Mahkemesi : OLTU Ağır Ceza Günü : 12.03.2009 Sayısı : 62-17
Sanık P.. C..’in resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK’nun
204/1 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis; bankanın araç olarak
kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık
suçundan ise aynı kanunun 149/1-f, 52 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl
hapis ve 30.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak
yoksunluğuna ilişkin, Oltu Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.03.2009 gün
ve 62-17 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı
inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 02.10.2013 gün ve 805-14619 sayı
ile; “Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık
suçundan cezalandırılmasına karar verilirken kısa kararda ve gerekçeli
kararda dayanılan kanun maddesi 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f maddesi
yerine aynı kanunun 149/1-f maddesi olarak yazılması mahallinde
düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir. Tekerrüre esas
mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 58. maddesinin
uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. ...Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık
fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu
faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması
veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş
oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız
çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak
kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır. Katılanın sahibi
olduğu 50 adet küçükbaş hayvanı 2.000 TL kısmını peşin vermek, 10.000 TL
kısmı için ise çek keşide etmek üzere toplam 12.000 TL'ye satın almak
konusunda sanık Paşali C..le katılan N.. T..’in anlaştıkları, akabinde
sanığın Mera Hayvancılık Tarım Ürünleri Ticaret Ltd. Şirketi'ne ait
Akbank Beykoz Şubesi nezdindeki 0019307-8 numaralı hesaptan şirket
yetkilisine atfen Z3913484 numaralı çeki, kendi yazısının çirkin
olduğunu söyleyerek boş kısımlarını katılana yazdırdıktan sonra kendisi
imzalayarak sanığa verdiği, bilahare 50 adet hayvanı sanığa teslim
ettiği, sanığın ilerleyen tarihlerde anlaşma gereğince pesin olarak
vermesi gereken 2.000 TL tutarı katılana vermemesi üzerine katılanın söz
konusu çekin sağlam olup olmadığını araştırdığı ve bankasından çekin
çalıntı olduğunu öğrendiği olayda; 10.01.2007 keşide tarihli 10.000 TL
bedelli çalıntı çekin 6762 sayılı TTK'nın 692/5. maddesinde öngörülen
zorunlu biçimsel ögelerden "keşide yerini" içermeyen; dosyadaki mevcut
çek fotokopisinde keşidecinin ismi yanında da herhangi bir yer
belirtilmemesine göre; resmi belge niteliğini taşımayan belgeyi sanığın
aldığı hayvanlara karşılık imzalayıp vermesi eyleminin özel belgede
sahtecilik ve 5237 sayılı TCK'nun 157/1 maddesinde tarif edilen dolandırıcılık suçlarını oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından hüküm verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına, sahtecilik suçu yönünden oybirliğiyle, dolandırıcılık suçu yönünden ise oyçokluğuyla karar verilmiş, Daire üyesi O.Baş dolandırıcılık
suçu yönünden;“...Çek kullanımının ticari hayatta bir güven unsuru
taşımasının yanında, banka, keşideci, hamil ve cirantaya bir takım hak
ve sorumluluklar yüklemesi nedeniyle 5941 sayılı Çek Kanununda ayrıntılı
düzenlemelere yer verilmiş, anılan Kanunun 2. maddesinin 5. fıkrasında
ise ‘çek defterleri bankalarca bastırılır’ hükmü yer almıştır. Bu yasal
düzenleme karşısında, banka tarafından bastırılan çek defterinin
bankanın maddi varlığı olduğu konusunda bir kuşku bulunmamaktadır. Çek
yaprağının doldurulması sırasında Türk Ticaret Kanundaki unsurlardan
birinin eksik olması bu belgeye çek vasfı kazandırmaz ise de; bu
belgenin bankanın maddi varlığı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu
itibarla sanığın banka tarafından bastırılmış olan ve bu nedenle
bankanın maddi varlığı olan boş çek yaprağını sahte olarak düzenleyip,
aldığı mal karşılığı katılana vermesi nedeniyle, sanığın bankayı aracı
kılmak suretiyle dolandırıcılık
suçundan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkemenin kararı isabetli olup,
‘Hükümde uygulanan kanun maddesinin TCK'nun 158/1-f yerine 149/1-f
olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası kabul
edildiğinden bozma nedeni yapılmamıştır’ eleştirisi ile hükmün onanması
gerekmektedir” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.11.2013 gün ve 266531 sayı ile;
“...Dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olan 5237 sayılı TCK'nun
158/1-f maddesinde düzenlenen 'bilişim sistemlerinin, banka veya kredi
kurumlarının araç olarak kullanılması' suretiyle dolandırıcılık suçuna baktığımızda; dolandırıcılık
eylemlerinde banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması
nitelikli bir unsur olarak tanımlanmıştır. Bu hüküm 765 sayılı TCK'nun
504/3. maddesinin karşılığı olarak yeni kanun metnine aynen alınmıştır.
Burada araç olarak kullanılan kurumlar, işlenen dolandırıcılık
suçundan doğrudan doğruya zarar gören kurumlar değildir. Banka, faizle
para alıp veren, kredi, iskonto, kambiyo işlemleri yapan, kasalarında
değerli değerli belge, eşya saklayan ve daha başka ekonomik
etkinliklerde bulunan kuruluştur. Eğer suç, banka veya kredi
kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle değil de banka veya
kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını
sağlamak maksadıyla işlenmişse bu durumda 158/1-f bendinin değil 158/1-j
bendinin uygulanması gerekir. Çek Türk Ticaret Kanunun da tanımlanmıştır ve unsurları sayılmıştır. TTK'nun 692. maddesine göre; '1. 'Çek' kelimesini ve eğer senet Türkçe'den başka bir dille yazılmış ise o dilde 'Çek' karşılığı olarak kullanılan kelimeyi; 2. Kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödenmesi için havaleyi; 3. Ödeyecek kimsenin "muhatabın" ad ve soyadını; 4. Ödeme yerini; 5. Keşide gününü ve yerini; 6. Çeki çeken kimsenin (Keşidecinin) imzasını; ihtiva eder.' hükmünü içermektedir. TTK'nun 693 maddesine göre;'
Yukarıki maddede gösterilen hususlardan birini ihtiva etmiyen bir senet
aşağıdaki fıkralarda yazılı haller dışında, çek sayılmaz.Çekte
sarahat yoksa muhatabın ad ve soyadı yanında gösterilen yer, ödeme yeri
sayılır. Muhatabın ad ve soyadı yanında birden fazla yer gösterildiği
takdirde çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir sarahat ve başka
bir kayıt da mevcut değilse çek muhatabın iş merkezinin bulunduğu yerde
ödenir. Keşide yeri gösterilmemiş olan çek, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde çekilmiş sayılır.' hükmünü içermektedir.
Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde somut olayda çekin keşide
yerininin bulunmaması nedeniyle, resmi belge statüsünde olmadığı, özel
belge statüsünde olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Yüksek
Yargıtay 11 ve 15. Ceza Dairelerinin zorunlu unsurları bulunmayan çekin
özel belge sayılacağına ilişkin pek çok kararına rastlamak mümkündür.
Unsurları eksik olan çek özel belge olsa da; banka tarafından bastırılan
çek karnelerinin bankanın maddi varlığı olduğu konusunda bir kuşku
bulunmamaktadır. Unsurları eksik olan çekin dolandırıcılık
suçunda kullanılması durumunda bankanın maddi varlığı olan çek
kullanılmak suretiyle TCK'nun 158/1-f maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğunun kabulü gereklidir.
Tüm bu nedenlerle sanığın bankanın maddi varlığı olan çek yaprağını
sahte olarak düzenleyip, aldığı mal karşılığında katılana vererek
dolandırması eylemini, banka aracı kılınarak dolandırıcılık olarak kabul eden yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Dairesince
04.12.2013 gün ve 29343-19132 sayı ile; itiraz nedenlerinin oyçokluğuyla
yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına
gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan
gerekçelerle karara bağlanmıştır. İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Suçun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık bulunmayan olayda, Özel Daire
çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza
Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; keşide yerinin
gösterilmemesi nedeniyle yasal unsurları eksik olan sahte çek
kullanılmak suretiyle işlenen dolandırıcılık suçunun “banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu mu yoksa “basit dolandırıcılık” suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından;Sanığın
olay tarihinde katılandan 2.000 Lirasını nakit olarak ödeyeceğini
söyleyip kalanı için ise keşide yeri gösterilmeyen, düzenleyenin adı
yanında yazılı bir yer de bulunmayan 10.000 TL bedelli çeki vererek
toplam 12.000 Liraya 50 adet küçükbaş hayvan satın aldığı, söz verdiği
tarihte nakit parayı ödemeyince, katılanın çekin durumunu araştırdığında
çalıntı ve sahte bir çek olduğunu öğrendiği, yapılan imza incelemesi
sonucunda çekteki keşideci imzasının sanığın eli ürünü olduğunun tespit
edildiği, sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas olabilecek
nitelikte mahkûmiyetlerinin bulunduğu, mahkemece eylemin “Banka veya
kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu kabul edilmesine karşın, hükümde uygulama maddesinin “TCK’nun 149/1-f” olarak gösterildiği, Anlaşılmaktadır.
Dolandırıcılık suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK’nun 157. maddesinde;
“Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının
zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir
yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası
verilir” şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise bu suçun nitelikli
halleri sayılmıştır. Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık
suçu da TCK’nun 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde;
“(1)Dolandırıcılık suçunun;... f-...banka veya kredi kurumlarının araç
olarak kullanılması suretiyle, … işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla
kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak,
(e), (f), (j) ve (k) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt
sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen
menfaatin iki katından az olamaz” şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin
bu bölümüne ilişkin gerekçesinde ise; “...Birer güven kurumu olan banka
veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık
suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Banka ve
kredi kurumları açısından dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumları
temsilen, bu kurumlar adına hareket eden kişilerin başkalarını
kolaylıkla aldatabilmeleridir” açıklamalarına yer verilmiştir.
Dolandırıcılık suçunun bu nitelikli halinin kabulü ilk defa 5237 sayılı
TCK ile olmamıştır. 765 sayılı TCK’nun 504/3. maddesinde de aynı şekilde
dolandırıcılığın banka veya kredi kurumlarının vasıta olarak
kullanılması suretiyle işlenmesi cezayı ağırlaştıran bir neden olarak
kabul edilmiştir. Bu ağırlaştırıcı neden 765 sayılı TCK'na 21.11.1990
günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3679 sayılı Kanunun
16. maddesiyle eklenmiş, değişiklik gerekçesinde de; “Dolandırıcılık
fiilin...banka veya kredi kurumunun...vasıta olarak kullanılması
suretiyle işlenmesi halinde kandırıcı niteliği fazla olacağından, bu
durum nitelikli hal olarak kabul edilmiş bulunmaktadır” açıklaması
yapılmıştır. Görüldüğü üzere gerek 765 gerekse 5237 sayılı TCK
bakımından kanun koyucu banka veya kredi kurumlarına duyulan güven
nedeniyle, bunlar aracı kılınarak gerçekleştirilen eylemlerde, hilenin
daha kolay gerçekleşmesi bankaya duyulan güvenden mağdur ya da
mağdurların araştırma eğiliminin azalması ya da tümü ile ortadan
kalkması nedeniyle, eylemlerin aldatıcı niteliklerini göz önüne alarak
nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlemiş ve daha ağır bir yaptırıma tâbi tutmuştur. Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık
fiili gerçekleştirilirken banka veya diğer kredi kurumunun mutad
faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerinden yararlanılması
ya da banka ve kredi kurumlarının mutad faaliyetleri nedeniyle üretmiş
oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılması
gerekmektedir. Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet
konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 4. maddesinde sayılmış olup
bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo
senetlerinin iştirası (alım satımı), kredi kartları, banka kartları ve
seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili
faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür.
Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; adı geçen
kurumlara ait dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi,
giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi ilgili kurumda etkin
işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge
niteliğinde bulunması şart olmayıp belge niteliğinde olanların da özel
belge niteliğinde olması ile resmi belge niteliğinde olması arasında bir
fark bulunmamaktadır. Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık
suçunun unsurları ile alakalı bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık
konusu "çek" ile ilgili olduğundan, çekin hukuki niteliği ve yapısının
irdelenmesinde de yarar bulunmaktadır. Çek, gerek mülga 6752 sayılı,
gerekse mer'i 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunlarımızda poliçe ve bonodan
sonra üçüncü bir kambiyo senedi türü olarak kabul edilmiştir. Çek
hukuki niteliği itibariyle, poliçe gibi bir havaledir, ancak bu
havalenin çek olarak vasıflandırılabilmesi için aynı zamanda bir banka
üzerinde çekilmiş olması zorunludur. Bankada hesap bulundurmak mücerret
çek keşide hakkını vermeyeceğinden, ayrıca önceden bu hesap üzerinde
çek keşidesi suretiyle tasarruf edebileceğinin de kararlaştırılmış
olması gerekir. Genellikle “çek anlaşması”, “çek sözleşmesi” olarak
adlandırılan bu akit ile muhatap banka, keşideciye, üzerine çektiği
çekteki miktarı ödemeyi vaad ederken, keşideci ise muhatap bankanın
ödediği meblağları kendisine tediyeyi taahhüt etmektedir. Böylece,
muhatap banka meşru hamil veya cirantaya kendi mal varlığından ancak
keşidecinin şahsında hukuki sonuç doğurmak üzere ödemede bulunma
yetkisini elde etmektedir. Bir senedin "çek" niteliğine haiz olabilmesi için taşıması gereken bazı zorunlu yasal unsurlar bulunmaktadır. Buna göre, çek;
1- Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir
dille yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
2- Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, 3- Ödeyecek kimsenin “muhatabın” ad ve soyadını (ticaret ünvanını), 4- Ödeme yerini, 5- Keşide tarihini ve yerini, 6- Keşidecinin imzasını, ihtiva etmelidir.Bu
unsurlardan birini taşımayan bir senet çek sayılmayacaktır. Ancak çekte
açıklık yoksa, muhatabın adı ve soyadı (ticaret unvanı) yanında
gösterilen yer ödeme yeri kabul edilecek, muhatabın ad ve soyadı
(ticaret unvanı) yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk
gösterilen yerde, böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa, çek
muhatabın iş merkezinin bulunduğu yerde ödenecektir. Keşide yeri
gösterilmemiş olan çek, düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde
düzenlenmiş sayılacaktır. (6752 sayılı Kanunun 693/2-3, 6102 sayılı
Kanunun 781/2-3. maddeleri) Öte yandan Türk Ticaret Kanunu dışında
"çek"e ilişkin çıkarılan özel kanunlarla da ayrıntılı düzenlemelere
gidilmiştir. Bu kapsamda suç tarihinde yürürlükte bulunan Çekle
Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki 3167
sayılı Kanunda bankaların çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup
olmadığını araştıracakları, ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal
durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterecekleri, çek
defterlerinin bankalarca bastırılacağı, çek defterlerinin baskı şeklini
belirleyen esasların Türkiye Bankalar Birliğinin görüşü alınarak,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenerek Resmî Gazete’de
yayımlanacağı, bankaların çek hesabı açtıranların açık kimlik ve
adreslerini belirlemek için fotoğraflı nüfus cüzdanı örnekleri ile
yerleşim yeri belgelerini, tacir olanların ayrıca ticaret sicili
kayıtlarını almak, bunların açık kimliklerini, adreslerini, vergi kimlik
numaralarını ve çek hesabının kapatılma hallerini onbeş gün içinde
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirmek ve bunlara ilişkin
belgeleri hesapların kapatılmalarını izleyen beşinci yılın sonuna kadar
saklamak zorunda oldukları, çek karşılığının tamamen veya kısmen
bulunmaması halinde hamilin talebi üzerine keşidecinin bankaca bilinen
adresleri kendisine verileceği kabul edilmiştir. Bu açıklamalar ve
belirtilen kanuni düzenlemeler karşısında çekin bankanın maddi
varlıklarından olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle
tüm unsurlarını havi bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık
suçunun 5237 sayılı TCK’nun 158/1-f. maddesi kapsamında olduğunun
kabulü gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin
duraksamasız uygulamaları da bu doğrultudadır. (Örneğin; Ceza Genel
Kurulu'nun 28.12.2004 gün ve 173-228, 11 CD'nin 21.01.2014 gün ve
22187-1123, 15 CD'nin 03.03.2014 gün ve 10228-3826 sayılı kararları)
Ancak Türk Ticaret Kanununda öngörülen yasal unsurları eksik olan,
örneğin somut olayda olduğu gibi keşide yeri gösterilmeyen ya da tümüyle
sahte oluşturulmuş bir çek kullanarak işlenen dolandırıcılık
suçunun da 5237 sayılı TCK’nun 158/1-f. maddesi kapsamında kabul edilip
edilmeyeceği hususu uyumazlığın konusunu oluşturmaktadır. Çekin
hile unsuru olarak kullanılmasının daha ağır bir cezayı gerektirmesinin
nedeni mağdura bakan yönüdür. Yasal unsurları eksik ya da tümden sahte
oluşturulmuş bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık
suçlarında da, bankanın bir maddi varlığı veya böyle bir maddi varlığın
bulunduğu algısı hile olarak kullanılmakta, mağdur "çek"e güvendiği
için daha kolay aldatılmaktadır. Kaldı ki çekin unsurlarının eksik
olması bankanın maddi varlığı olduğu olgusunu da değiştirmemektedir. Bu
nedenle iğfal kabiliyetini haiz olması şartıyla çekin tümden sahte
olarak oluşturuşmuş olması veya unsurlarının eksik olmasının suçun bu
nitelikli halinin oluşumu bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Çekin belgede sahtecilik suçu bakımından resmi belge niteliğinde kabulü ile dolandırıcılık
suçunda hile unsuru olarak kullanılması aynı esaslara dayanmamaktadır.
Çek esasında özel bir belgedir. Ancak kanun koyucu ticarî hayatta büyük
yer tutan ve ciro ile veya buna bile gerek görülmeksizin tedavül eden
çekleri ve diğer kambiyo senetlerini daha ciddî bir şekilde korumak
istemiş ve bunlarda sahtecilik yapılması hâlinde, resmî belgede
sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmiştir. Bu
itibarla çekin resmi belge olarak kabulünün nedeni topluma bakan yönü
olup, unsurları eksik olan çek bir taraftan özel belge olarak kabul
edilirken, diğer taraftan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturması arasında bir çelişki bulunmamaktadır.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın keşide yeri gösterilmeyen çalıntı sahte bir çek vermek
suretiyle katılandan mal aldığı somut olayda, bankanın maddi
varlıklarından olan çekin suçta araç olarak kullanılması nedeniyle
eylemin 5237 sayılı TCK'nun 158/1-f madde ve fıkrasında yazılı banka
veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.Öte
yandan, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK'nun 58.
maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından, hükümde uygulama
maddesinin TCK’nun 158/1-f yerine, 149/1-f olarak gösterilmesi ise
mahallinde düzeltilebilir yazım hatası niteliğinde olduğundan bozma
nedeni sayılmayıp, ancak eleştiri konusu yapılabilecektir. Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden kaldırılmasına ve eleştiri dışında usul ve kanunu uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün nitelikli dolandırıcılık suçu yönüyle onanmasına karar verilmelidir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 02.10.2013 gün ve 805-14619 sayılı bozma kararının nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden KALDIRILMASINA, 3- Oltu Ağır Ceza Mahkemesinin 12.03.2009 gün ve 62-17 sayılı hükmünün, dolandırıcılık
suçuna ilişkin olarak, "Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında
TCK'nun 58. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından,
hükümde uygulama maddesinin TCK’nun 158/1-f yerine 149/1-f olarak
gösterilmesi ise mahallinde düzeltilebilir yazım hatası niteliğinde
olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır" eleştirisi ile ONANMASINA, 4-
Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.07.2014 günü yapılan müzakerede oybrliğiyle
karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
İşçi alacağı ilamda brüt olarak belirtilmiş ise, alacaklı vergi ve sigorta primlerini indirdikten sonra net miktar üzerinden takip yapabilir
Borçlu itirazında; alacaklı vekili tarafından Karacabey Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/896 Esas, 2011/607 Karar sayılı ilamının dayanağının işçi alacağı olup hükmedilen kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının net ya da brut olduğunun belirtilmediği, takibe konu ilama esas teşkil eden bilirkişi raporu
VEKALET ÜCRETİ ALACAĞININ TAHSİLİ
Davacı, avukat olduğunu, davalıyı bir icra dosyasında alacaklı vekili olarak ve buna bağlı tasarrufun iptali davasında davacı vekili olarak temsil ettiğini ancak müvekkili olan davalının karşı taraf ile anlaşarak sulh olduğunu, 25/08/2010 tarihli azilname ile kendisini haksız olarak vekaletten azlet
Haciz ihbarnamesine karşı gerçeğe aykırı beyanda bulunmak - tazminat davası
Y A R G I T A Y İ L A M ITaraflar arasındaki “tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.03.2012 gün ve 2011/441 Esas, 2012/112 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?