MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı,davalının vekaletini üstlenerek boşanma ve nafaka davası açtıığını,davalının maddi durumunun iyi olmaması nedeniyle kendisinin masrafları karşılayacağı,vekalet ücreti olarak 1.500 TL nakit para ile mahkemece hükmedilecek maddi ve manevi tazminat miktarının %15'nin vekalet ücreti olarak ödeneceği,yargılama aşamasında nafaka bağlanması halinde nakit ödeme ile masrafın bu nafaka ödemesinden karşılanacağının kararlaştırıldığını,bu kapsamda mahkemece hükmedilen tedbir nafakasını icra takibi yaparak karşı taraftan tahsil ettiğini, bu durumu davalıya aktardığında davalının bu parayı talep ettiğini,aralarındaki anlaşmayı hatırlatmasına rağmen kendisini şikayet etmekle tehdit ettiğini,sonrasında yapılan haksız azil ile vekalet ücretinin ödenmediğini,bu ücretin tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi yaptığını,itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek; icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı, maddi durumunu iyi olmaması nedeniyle davalı ile vekalet ücreti olarak üzerinden anlaştıklarını başkaca bir ücretin kararlaştırılmadığını ayrıca davacıya 250 TL tanık ve tebligat ücretlerini elden verdiğini,davacı tarafından tedbir nafakasının tahsil edilerek ücrete mahsubu üzerine haklı olarak davalıyı azlettiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece azlin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile,icra dosyasına yapılan itirazın iptaline karar verilmiş,hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacı, icra dosyasından vekil olarak tahsil ettiği meblağları ücret ve masraf alacaklarına mahsuben yedinde tuttuğunu, hukuki tanımıyla Avukatlık Kanunu'nun 166. maddesi gereğince “hapis hakkı”nı kullandığını ileri sürdüğüne göre, davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durulmalıdır.Hemen belirtmek gerekir ki, Avukatlık Kanunu'nun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunmaktadır.Öte yandan avukat, ancak muaccel olan vekalet ücreti alacakları yönünden hapis hakkını kullanabilir. Yasada avukatlık ücretinin ne zaman muaccel olacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamakla beraber, Avukatlık Kanunu'nun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi”nin 2. maddesinde düzenlenen “ ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır” hükümleri gereğince vekalet ücreti alacağının, üstlenilen işin bitmesi ile muaccel hale geldiğinin kabulü gerekir. Bu kabule göre avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini isteyemeyeceği gibi bu noktada hapis hakkını da kullanamaz.Avukatlık Kanunu'nun 173.maddesinde “..Avukata tevdi edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için gerekli bütün vergi, resim, harç ve giderler iş sahibinin sorumluluğu altında olup, avukat tarafından ilk istekte avukata veya gerektiği yere ödenir. Bu harcamaların avukat tarafından yapılabilmesi için, yeteri kadar avansın iş sahibi tarafından verilmiş olması gerekir. Avukatın iş için yapacağı yolculuk masrafları ve bulunduğu yerden ayrılma tazminatı, anlaşma gereğince iş sahibi tarafından ayrıca ödenir. Bu giderler peşin olarak ödenmedikçe avukat yolculuğa zorlanamaz. Bu hükmün aksine sözleşme yapılabilir.” hükmünü içermektedir. Buna göre, davacı avukatın dosya masraflarını davalı müvekkilinden aldığı avans ile karşıladığı hususu karine teşkil etmekte olup bu karinenin aksinin davacı avukatça ispatlanması gerekir.Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Hapis hakkının kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanılmaması halinde ise yapılan azlin haklı olduğunun kabulü gerekir.Hapis hakkı ve azille ilgili bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasında yazılı bir avukatlık ücret sözleşmesi bulunmadığı, davalı tarafından davacı avukata verilen vekaletname uyarınca boşanma davası açtığı bu boşanma davasında nafaka verilmesine ilişkin ara karar uyarınca nafaka alacağının tahsili amacıyla davalı adına icra takibi yaptığı,bu icra dosyasından davalı adına 1.888,00 TL tahsil ettiği ve 26.11.2009 tarihli azilname ile azledildiği hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı avukatın takip ettiği boşanma davasının sonuçlanmadığı ve tahsil tarihi itibariyle muaccel olan bir vekalet ücreti alacağının bulunmadığı dolayısıyla davacı avukatın hapis hakkını Avukatlık Kanunu ve meslek kuralları hükümlerine uygun olarak kullanmadığı anlaşılmaktadır. Davacı avukat tarafından yapılan tahsilatın vekalet ücretine mahsuben uhdesinde tutulmasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Davalı müvekkil tarafından icra dosyasından yapılan tahsilatın davalıya ödenmemesi nedeniyle yapılan azil işleminin haklı olduğu ve davacı avukatın Avukatlık Kanununun 174. maddesine göre vekalet ücretini talep edemeyeceğinin kabulü gerekirken yazılı şekilde azlin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup,bozmayı gerektirir.2-Dava dilekçesinde, dava konusu edilen dava ve icra dosya masraflarına ilişkin talepler yönünden yapılan incelemede;davacı avukat boşanma davası ve nafaka talebine ilişkin icra dosya masraflarını kendisinin karşıladığını iddia ederek,bu bedellere ilişkin itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş olup,davalı ise savunmasında davacıya 250 TL masraf ödemesi yaptığını beyan etmiştir. Kural olarak davacı avukatın dosya masraflarını davalı müvekkilinden aldığı avans ile karşıladığı hususu karine teşkil etmekte ise de ,davalının savunmasında sadece 250 TL ödediğini beyan ettiği gözetildiğinde bunun dışında kalan dosya masraflarından davalı müvekkilin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Davacı avukatın icra dosyasından tahsil ettiği nafaka alacağının niteliği itibariyle bu bedeli dosya masrafına mahsuben hapis hakkı kapsamında uhdesinde tutması mümkün değildir. Hal böyle olunca mahkemece davacının icra takibine konu edilen miktar içindeki dosya masraf miktarına ilişkin talebi açıklattırılarak,bu miktardan davalının ödediğini savunduğu 250 TL mahsup edilmek suretiyle bakiye dosya masrafı miktarını talep edebileceği gözetilerek hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup,bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 30.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.