Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3451 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4434 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetvelindeki sıraya itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vekili, sıra cetvelinin birinci sırasında davalı ...'dan temlik alan diğer davalı ...'ye ayrılan payın gerçek bir alacağa dayanmadığını ileri sürerek, davalı ...'ye ayrılan payın müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur..... İcra Hukuk Mahkemesi'nce şikayetin reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 31.05.2012 tarih ve 2012/1837 E., 3855 K. sayılı ilamıyla, davaya bakmakla görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu belirtilerek verilen görevsizlik kararı sonrasında, yargılamayı yapan .... Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, davacı takibine dayanak bonoların düzenlenme tarihlerinin 20.05.2006 olduğu, davalı tarafın takibine dayanak bononun düzenlenme tarihinin ise 30.04.2006 olduğu, yani, davalı taraf borçlandırıcı işleminin davacı borçlandırıcı işleminden önceki tarihli olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir.Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Diğer anlatımla, muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler, faturalar ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakatı bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamaz. Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.Somut olayda, davacı takibine dayanak bonoların 20.05.2006 tarihinde düzenlendiği, davalı takibine dayanak bononun ise 30.04.2006 tarihinde düzenlendiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Yukarıda izah edildiği üzere, bono her zaman düzenlenebileceği nazara alınarak, yine yukarıda izah edilen ilke doğrultusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.