20. Hukuk Dairesi 2014/682 E. , 2014/3412 K.UYGULAMASINA İTİRAZ HUSUMETORMAN KANUNU (6831) Madde 11KADASTRO KANUNU (3402) Madde 17
"İçtihat Metni"Davacı
Orman Yönetimi, yörede 2013 yılında yapılan ve 25.4.2013 tarihinde ilân
edilen aplikasyon ve 2/B uygulaması sırasında orman niteliğiyle tapuda
kayıtlı olan K... Köyü 104 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 31.12.1981
tarihindinden önce orman niteliğini yitirmediği halde, hatalı işlemle
2/B uygulaması sonucu orman sınırları dışına çıkartıldığını ileri
sürerek, 2/B uygulamasının iptali ile taşınmazın orman niteliğiyle
tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.Mahkemece, davalı K.. K..
hakkındaki davanın husumetten reddine, diğer davalılar hakkındaki
davanın kabulü ile dava konusu taşınmaz hakkındaki 2/B işleminin
iptaline, taşınmaz orman niteliğiyle Hazine adına tapuda kayıtlı
olduğundan yeniden sicil oluşturulmasına yer olmadığına karar verilmiş,
hüküm davalı K.. K.. tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 2/B uygulamasına itiraza ilişkindir.Yörede
2005 yılında yapılan kadastro sırasında dava konusu taşınmaz,
kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle K.. K.. adına tesbit
edilmiş, bu tesbite karşı Orman Yönetiminin açtığı davada Hendek
Kadastro Mahkemesinin 2005/1060 - 2006/774 sayılı kararı ile kadastro
tesbitinin iptali ile taşınmazın orman niteliğiyle tesciline karar
verilmiş, karar kesinleştirilerek tapuda infazı sağlanmıştır. Belirtilen
dosyada alınan orman bilirkişi raporunda, taşınmazın 1959 tarihli
memleket haritası ve 1947 tarihli hava fotoğraflarında orman sayılan
yerlerden olduğu, eylemli 15-25 yaşlarında fındık ağaçları ile kaplı
olduğu bildirilmiş, mahkemece de orman bilirkişi raporu doğrultusunda
eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılan
yerlerden olduğu gerekçesiyle taşınmazın orman olarak tesciline karar
verilmiştir. Tesbit tarihinde taşınmaz, eylemli fındık bahçesidir. Daha
sonra 2013 yılında yapılan 2/B uygulaması sırasında taşınmazın orman
sınırları dışına çıkartılmasına karşı davacı Orman Yönetimi tarafından
açılan bu dava sırasında alınan orman bilirkişi raporunda, taşınmazın
1982 tarihli memleket hartasında fındıklık olarak görüldüğü, 31.12.1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak
yitirdiği rapor edilmiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın hükmen orman
olması nedeniyle 2/B uygulamasına konu edilemeyceği gerekçesiyle Hazine
ve Orman Su İşleri Bakanlığı hakkındaki dava kabul edilmiş ise de,
mahkemenin kabulü bu konudaki mevzuata ve dosya kapsamına uygun
düşmemektedir. Şöyle ki; 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan
Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin 30. maddesi hükmüne
göre;“(1) 2/B uygulamalarında belde, mahalle veya köy sınırları esas alınmak suretiyle çalışma yapılır.(2)
Bir belde, mahalle veya köyde başlatılan çalışmalar o belde, mahalle
veya köyün sınırları içinde kalan bütün Devlet Ormanlarını kapsayacak
şekilde ve eksiksiz olarak yapılır.(3) Bu yönetmelik hükümlerine
göre işlemleri tamamlanmış ve kesinleşmiş belde, mahalle veya köylerdeki
Devlet Ormanlarında bu amaçla tekrar çalışma yapılamaz.(4) Ancak;a)
Kadastro uygulamaları yapılmış, ilân edilmiş ve kesinleşmiş, belde,
mahalle veya köyde kesinleşmiş orman sınırlarına göre orman sayılmayan
alanlar içinde kalan taşınmaz iken, herhangi bir nedenle mülkiyet
anlaşmazlığının yargıya intikal etmesi ve niza konusu taşınmaz hakkında
mahkeme kararı ile ilk defa ve hukuken orman sayılan yer kararının
verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi ile orman niteliğini kazanmış,
ancak 6831 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
araştırması ve uygulaması yapılmamış yerlerde,b) 6831 sayılı Kanunun
1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi ve 2896 sayılı Kanunla değişik
2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince orman sınırları
dışına çıkartılıp orman sınırları dışına çıkarma işleminin iptali için
dava açılmış, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2.
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uygulaması sırasında yargılama
devam ettiği ve yapılan uygulama iptal edilmiş olmadığından
değerlendirilmemiş, uygulama sonrasında yargılaması tamamlanıp
kesinleşmiş yargı kararı ile orman sınırları dışına çıkarma işlemi iptal
edilmiş yerlerde,c) Tapuda orman vasfıyla tescilli olup da 6831
sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uygulaması sırasında orman sınırları içinde
değerlendirilmemiş olması nedeni ile 2/B araştırmasına konu edilmeyen
yerlerde,ç) Çalışma alanı sınırlarındaki kenarlaşma hataları ile
fenni hatalardan kaynaklanan nedenlerle 2/B araştırmasına konu edilmeyen
yerlerde,d) Tapulama veya kadastro çalışmaları sırasında davalı
olması nedeniyle malik tesbiti yapılmayan ya da gerçek veya tüzel
kişiler adına tesbit edilen ancak bu tesbite karşı açılan davalar veya
tapu iptal davası nedeniyle mahkemeye intikal ettirilen ve davası devam
ederken 2/B uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılan ancak mahkemece 6831 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmaksızın
orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilen yerlerde,Bölge
Müdürlüğünce durum tesbiti yapılır. Sonuç ayrıntılı bir rapor ile Genel
Müdürlüğe intikal ettirilerek Komisyon görevlendirilmesi talep edilir.
Görevlendirilen Komisyon bu Yönetmeliğin ilgili hükümleri doğrultusunda
2/B uygulamalarını yapar.” Özellikle maddenin 4. bendi (a) fıkrasında
açıkça mahkeme kararı ile orman sayılan alanlarda da 2/B uygulamasının
yapılabileceği kabul edilmiştir. Ancak bunun için, taşınmazın dava
tarihindeki eylemli durumuna göre orman sayılmış olmaması gerekir. Somut
olayda, Hendek Kadastro Mahkemesinin 2005/1060 - 2006/774 sayılı kararı
ile taşınmazın 1959 tarihli memleket haritası ve 1947 tarihli hava
fotoğraflarında yeşil alanda gözükmesi nedeniyle orman sayıldığı, tesbit
tarihinde ve taşınmazın eylemli fındık bahçesi olduğu, bilirkişi
raporlarına göre de, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından
orman niteliğini tam olarak yitirdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle,
mahkemenin davayı kabul gerekçesi yerinde değildir. Diğer taraftan,
davalı K.. K.. hakkındaki dava husumetten reddedilmiştir. 6831 sayılı
Kanunun 11. maddesinin üçüncü fıkrasında, Orman Yönetimi tarafından
orman kadastrosu ve 2/B uygulamalarına karşı açılacak davalarda hasım,
hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler olarak gösterilmiştir. Eldeki davada
davalı K.. K..'ın taraf sıfatının bulunup bulunmadığı, kanundaki “hak
sahipliği” kavramının şerh edilmesiyle açıklığa kavuşturulabilir.6831
sayılı Kanunun 11. maddesinin ikinci fıkrasında, “hak sahibi gerçek ve
tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım
Orman Genel Müdürlüğü; 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma
işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Hazine ve Orman
Genel Müdürlüğüdür.” denilmektedir. Bu maddedeki “hak sahipliği”
kavramı yerleşmiş Yargıtay uygulaması ile, tapulu taşınmazlarda tapu
sahipliği, tapusuz yerlerde ise 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinde
öngörülen 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği bulunan gerçek ve
tüzel kişiler olarak kabul edilmiştir. Başka bir ifade ile, bir taşınmaz
üzerinde lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşulları
gerçekleşmiş olan kişiler tarafından sınırlamaya itiraz davalarının
açılabileceğidir. Bu durumda, evrensel hukukun genel ilkelerinden olan
silahların eşitliği ilkesinden hareketle, aktif dava ehliyeti için
taşınmaza zilyet olmak kabul edildiğine göre, pasif dava ehliyeti için
zilyetliğin öncelikli olarak kabulü gerekir. Bu durumda pasif husumet
yönünden bir taşınmaza zilyet olmak yeterli kabul edilmelidir. Kaldı
ki, 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve
2/B Uygulama Yönetmeliğinin, “2/B uygulama tutanaklarında yer alacak
hususlar” başlıklı 31. maddesinin (d) bendinde, “orman sınırları dışına
çıkarılacak yerlerin ormana bitişik sınırlarında kalan kısımlarının
halen ve fiilen kimlerin işgali altında bulunduğu”nun tutanaklarda
gösterileceği düzenlenmiştir. 2013 yılında yapılan 2/B uyglaması
sırasında, 2/B çalışma tutanağında halen K.. K..'ın işgalinde olduğu
belirtmesi yapılarak orman sınırları dışına çıkartılmıştır. Bu durumda,
taşınmazın orman olarak tapuda kayıtlı olduğu dönemdeki zilyetlik kabul
edilmese dahi, 2/B ile orman sınırları dışına çıkartıldıktan ve çalışma
tutanağında da zilyet belirlemesi yapıldıktan sonra, yönetmelik
hükümleri ile 6831 sayılı Kanunun 2. ve 3. bentlerinde ifade edilen hak
sahipliği statüsünün şartlarının oluştuğunun kabulü gerekir.Somut
olayda, çekişmeli taşınmaz, 2005 yılında yapılan kadastro sırasında
kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresi 20 yılı geçtiği kabul edilerek
davalı adına tesbit edilmiştir. Bu tesbite karşı Orman Yönetimince
açılan dava üzerine taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava
fotoğraflarında orman olması nedeniyle tesbit iptal edilmiştir. Daha
sonra 2013 yılında yapılan 2/B uygulaması sırasında, taşınmazın
31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam
olarak yitirdiği belirlenerek ve 2/B çalışma tutanağında halen K..
K..'ın işgalinde olduğu belirtmesi yapılarak orman sınırları dışına
çıkartılmıştır. Taşınmazın eylemli olarak 25-35 yaşlarında fındık
ağaçları ile kaplı olduğu ve davalının bu yerdeki zilyetliğinin fındık
ağaçlarının yaşından daha fazla olması gibi olgular karşısında davalının
taşınmazda hak sahibi olduğu açıktır. Şüphesiz buradaki zilyetlik,
özellikle taşınmazın orman olarak tescil edildiği 2006 yılından sonra
hukukî temeli olmayan bir zilyetlik olsa da, sosyolojik olarak geçerli
ve meşru bir zilyetliktir. Zira, davalının bu taşınmaza zilyet olduğu
yaklaşık 50 yıllık dönemde, yöre halkının taşınmaza herhangi bir
müdahaleleri olmadığı gibi, bu yerin davacıya ait olduğunun da kabul
edildiği ve bu durumun tanındığı görülmektedir. Benzer durumların
oldukça yaygın olduğu hususu da ülkemizin bir gerçeğidir. Bütün bu
olgular karşısında, davalı gerçek kişinin bu taşınmaz üzerinde hak
sahibi olmadığını iddia etmek, açık ve somut gerçekliğe aykırı düşer.
Her ne kadar 2B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkartılan yerler
Hazine adına çıkarılmakta ise de, özellikle 6292 sayılı Kanunun
yürürlüğünden sonra, 2/B alanlarının kullanıcılarına satılması ve/veya
bedelsiz iadesi (tapulu alanlar için) sözkonusu olduğundan, bu yerin 2/B
ile orman sınırları dışına çıkartılmasında davalı olan zilyedin hukukî
yararının bulunduğu da tartışmasızdır. Bu nedenlerle, davalı gerçek kişi
aleyhine açılan davanın husumetten reddi de doğru görülmemiştir. SONUÇ;
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının kabulü
ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine
24/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.