Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.Taraflar arasındaki “Menfi Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 5.Ticaret Mahkemesi tarafından davanın kabulüne dair verilen 12.11.2009 gün ve 2009/511 E-2009/506 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 08.02.2011 gün ve 2010/14496-2011/1421 sayılı ilamı ile;("...Davacı vekili, müvekkili aleyhine davaya konu senetten dolayı icra takibi yapıldığını, takibin kesinleştiğini, takibe dayanak senedin ciro silsilesinin kopuk olduğunu ve senedin hamil tarafından protesto ettirilmediğini iddia ederek borçlu olmadıklarının tespiti ile davalının tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında, davacı aleyhine yaptıkları icra takibinin kesinleştiğini, davacının verdiği mal beyanı dilekçesinde borcun tamamını kabul edip, taksitlerle ödeyeceğini taahhüt ettiğini, senet arkasındaki ciro silsilesi incelendiğinde, davacının müracaat borçlularından biri olduğunun görüleceğini, davacının kötüniyetle dava açtığını savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata hükmolunmasını istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre icra takibine dayanak senedin lehtarı H. Yemek Gıda Ltd. Şti. olduğu halde ilk cironun adı geçene ait olmayıp, davacıya ait olduğu, lehtar tarafından yapılmış bir ciro bulunmadığı için davacının cirosu ile senedi ele geçiren davalının yetkili hamil olmadığı, ciro zincirinin kopuk olduğu, dosyada davalı alacaklının ödememe protestosu çektiğine dair bir belge bulunmadığı gibi davalı vekilinin de 13.12.2007 günlü celsede dava konusu senedin protesto edilmediğini bildirmiş olmakla takip alacaklısı davalı, keşideci dışındaki diğer müracaat borçlularına karşı başvuru hakkını TTK.'nun 642.maddesi gereği yitirdiği, davalının icra takibine geçmekte haksız ise de kötüniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, tarafların tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekil tarafından temyiz edilmiştir.Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda davacının icra dairesine gönderdiği 29.05.2007 tarihli mal beyanı dilekçesinde "Bu borcumu ileride kazancım olduğunda ödeyeceğim" şeklindeki beyanının üzerinde durulup, değerlendirilmeden eksik inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmeyip karar bozulmuştur.Mahkemece bozma kararına uyulmuş, davacının icra dosyasına sunduğu mal beyanı dilekçesinin verilmesinin kanuni zorunluluk olduğu, bu dilekçede borcu kabul ettiği şekildeki beyanının borcu kabul sayılamayacağı gerekçesiyle daha önce verdiği karar gibi davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Gerekçeli kararda her ne kadar davacı tarafça icra dosyasına verilen mal beyanı dilekçesinde "...borcumu ödeyeceğim..." ibaresinin borcu kabul anlamına gelmediği belirtilmişse de, İİK'nın 74.maddesinde mal beyanının borca yetecek mal,alacak ve haklarını göstermekten ibaret olduğu ve davalının bununla yetinmeyip kanuni bir zorunluluk yokken açıkça "...bu borcumu ileride ödeyeceğim..." demek suretiyle dava konusu icra takibinde talep edilen borcu açıkça kabul ve ikrar ettiği bir gerçektir.Bu nedenle Mahkemece anılan beyanın değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...")gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, hükmün tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.06.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi..KARŞI OY YAZISI İİK 72.maddesi uyarınca borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında menfi tespit davası açabileceği gibi, icra takibine itiraz etmemesi veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden, borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kalan şahıs da, ödemeden sonra genel hükümlere göre, süresi içerisinde istirdat davası açabilir.Davacının dava konusu bononun arkasında ilk ciro eden olarak imzası olup, bono lehdarının davacıdan önce imzası mevcut değildir. Dolayısıyla ciro silsilesi bozuktur. Dava konusu bononun ciro silsilesinin bozuk olduğu ve süresinde keşideciye ödememe protestosu gönderilmediği, bu nedenle davacıya karşı bu bonoya dayalı takip yapılamayacağı konusunda ihtilaf da bulunmamaktadır. Özel Daire ile Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, davacının İcra Dairesine verdiği mal beyanı dilekçesindeki “Bu borcumu ileride kazancım olduğunda ödeyeceğim” şeklindeki beyanının, borcu kabul veya ikrar anlamına gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır.Yüksek 19.H.D.'nin bozma ilamında, İİK 74. maddesine göre mal beyanının, borca yetecek mal, alacak ve haklarını göstermekten ibaret olduğu, davalının bununla yetinmeyip, kanuni bir zorunluluk olmadığı halde "...bu borcumu ileride ödeyeceğim..." demek suretiyle, dava konusu icra takibinde talep edilen borcu açıkça kabul ve ikrar ettiği belirtilmiştir.Mal beyanının neleri kapsayacağını gösteren, Beyanın muhteviyatı başlıklı, İcra ve İflas Kanunu'nun 74.maddesi “Mal beyanı, borçlunun gerek kendisinde ve gerek üçüncü şahıslar yedinde bulunan mal ve alacak ve haklarında borcuna yetecek miktarın nevi ve mahiyet ve vasıflarını ve her türlü kazanç ve gelirlerini ve yaşayış tarzına göre geçim membalarını ve buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini yazı ile veya şifahen icra dairesine bildirmesidir.” hükmünü amirdir. Mal beyanında bulunmamak, dosyamız davacısının mal beyanı dilekçesini verdiği 29.05.2007 tarihinde yürürlükte bulunan İİK. 337.maddesinde cezai müeyyideye bağlandığından, yasaya uygun mal beyanının ne şekilde olması gerektiğine ilişkin olarak, İcra ve İflas Kanunu'ndan kaynaklanan suçlara bakmakla görevli Daireler ile Ceza Genel Kurulu'nun mal beyanının yapıldığı tarihten önceki uygulamalarına bakmak gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 27.09.2005 tarih 17 H.D. 109/105 sayılı kararında, Yasaya uygun bildirimden söz edilebilmesi için, borçlunun beyanında, borcu ne suretle ödeyebileceğini de bildirmiş olması gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay 16.H.D.'nin 17.04.2007 tarih 1639 – 1338 sayılı kararında da, “sanık, borcunu ne şekilde ödeyeceğini bildirmediği gibi, sadece evinde borcunu karşılamaktan uzak miktardaki haczi kabil mobilyalarını göstermekle yetindiği, mal beyanı dilekçesinin İİK.'nun 74. maddesi unsurlarını taşımaması sebebiyle, sanığın eyleminin İİK 337.maddesine göre suç teşkil ettiğini belirtmiştir.Davacı, takibin yapıldığı Ankara 10.İcra Müdürlüğüne gönderilmek üzere, Biga İcra Müdürlüğüne sunduğu “MAL BEYANIDIR” başlıklı dilekçesi ile borcunu ileride kazancı olduğunda ödeyeceğini beyan ederek, İİK. 74. maddesi ve yukarıda belirtilen içtihatlara uygun olarak mal beyanında bulunmuştur.İkrar, bir tarafın, diğer tarafın ileri sürdüğü maddi olayın doğru olduğunu kabul etmesidir. Mal beyanının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan HUMK.'nun 236. maddesine göre, ikrar eden taraf aleyhine kesin delil teşkil eder. HMK 188.maddesi de benzer düzenleme getirmiştir.Kabul ise, HUMK.'nun 92.maddesine göre, iki taraftan birinin, diğerinin neticei talebine muvafakat etmesidir. HMK.'nun 308.maddesi de, “Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir.” şeklinde tanımlamış, madde gerekçesinde de, 1086 sayılı Kanunun 92'nci maddesindeki düzenlemenin hatalı olarak, iki tarafça yapılması mümkün bir işlem olarak tanımlandığını, davayı kabulün, ancak kendisine karşı bir talepte bulunulan davalı tarafından yapılabilecek bir işlem olduğu açıklanmıştır.Görüldüğü gibi, ikrar ile kabul birbirinden tamamen farklı kavramlardır. İkrarın konusu maddi olaylardır. Kabul ise, talep sonucuna ilişkindir. Kabul, talep sonucuna ilişkin olduğu için, kabul edilen dava sona erer. İkrar maddi olaylara ilişkin olduğundan, ikrar ile dava sona ermez. Sadece ikrar edilen maddi olayların doğru olduğu kabul edilir. Dolayısıyla, ikrar olunan bir maddi olayın ayrıca ispatına gerek kalmaz. Ancak yargılamaya devam edilir ve sonucuna göre karar verilir.Bu açıklamalardan sonra somut olayı değerlendirdiğimizde, davacı, hakkında yapılan bir icra takibi sebebiyle, yasal olarak zorunlu olduğu mal beyanını, İİK 74.maddesi ve bu konudaki içtihatlara uygun olarak, “Mal Beyanıdır” başlıklı dilekçe ile yapmıştır. Mal beyanı dilekçesindeki “Bu borcumu ileride kazancım olduğunda ödeyeceğim” şeklindeki ifade de, yasada belirtilen borcunu ne suretle ödeyebileceğini bildirmesinden ibarettir. Bu ifadenin kabul olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığı gibi, açık ve net bir ikrar da söz konusu değildir. Aksinin kabulü, İİK. 74.maddesine uygun olarak yapılan bir mal beyanının, kabul veya ikrar olarak değerlendirilmesi anlamına gelir. Bu da, yasaya ve hakkaniyete uygun bir sonuç değildir. Belirtilen gerekçelerle usul ve yasaya uygun yerel mahkemenin direnme kararının uygun olduğu ve diğer hususların incelenmek üzere dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz. 06.06.2012 KARŞI OY YAZISI Yerel mahkeme ile Yüksek Yargıtay 19.Hukuk Dairesi arasındaki uyuşmazlık, icra dosyasına borçlu tarafından sunulan 29.05.2007 tarihli mal beyanı dilekçesinde yer alan “Bu borcumu ilerde kazancım olduğunda ödeyeceğim” ifadesinin borç ikrarı olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.İcra dosyalarına sunulan mal beyanı dilekçeleri bilindiği üzere İcra İflas Yasası 74.maddesi gereği düzenlenmektedir. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu madde 74’te mal beyanı “borçlunun gerek kendisinde ve gerek üçüncü şahıslar yedinde bulunan mal ve alacak ve haklarında borcuna yetecek miktarın nevi ve mahiyet ve vasıflarını ve her türlü kazanç ve gelirlerini ve yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve buna göre borcunu ne surette ödeyebileceğini yazı ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmesidir” düzenlemesi yer almıştır.Bu yasal düzenlemeye göre borçlu mal beyanı dilekçesinde borcunu ne suretle ödeyebileceğini de bildirmek zorundadır.Bu yasal zorunluluk nedeniyle borçlular mal beyanı dilekçelerinde borcun ne şekilde ödenebileceğine dair anlatımlarda bulunmaktadırlar.Somut olayda borçlunun “ileride kazancım olduğunda borcu ödeyeceğim” şeklindeki ifadesini yasal düzenlemenin getirdiği zorunluluk çerçevesinde değerlendirmek gerekir.Bu ifadeyi borç ikrarı olarak kabul etmek mümkün değildir. Borç miktarı veya borcun kaynağı konularında hiçbir açıklama içermeyen bu ifadenin borç ikrarı olarak kabul edilmesinin isabetli olmadığı kanısındayım.Bu düşünce ile yerel mahkemenin direnme kararının yerinde olduğu ve Özel Daireye gönderilmesi gerektiği kanısında olduğumdan bozma yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Avukatın yapamayacağı işler- ortak çalışan avukatlar da işi yasal olarak reddetmek zorundadır.
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 38.maddesinde avukatın işi ret mecbureyetinde olduğu haller gösterilmiş, aynı maddenin (c) bendi; “Avukatın evvelce hakim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak görev yapmış olmasını” işi reddetme sebebi olarak kabul etmiş, aynı maddenin son fıkrasın
EMSAL ÜCRET ARAŞTIRMASI • SENDİKALAR MESLEK KURULUŞLARI
4857 sayılı İş Kanunu'ndan 32.maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir.Kanun'un kabul ettiği sınırlar içinde tarafl
Tecdit (yenileme) nedir? Borcun senetlerle ödeneceğine ilişkin protokol yenileme sözleşmesi midir?
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?