Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3400 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 27956 - Esas Yıl 2012





Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından borçlu aleyhine 4 adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurusunda usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte imza itirazında bulunduğu, mahkemenin örnek 10 ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olduğu gerekçesi ile imza itirazının süre aşımından reddine dair kararının, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 12.05.2010 tarih ve 2010/419E.-2010/12104K. sayılı kararı ile örnek 10 ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğu ve işin esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, bozma kararı uyarınca yapılan yargılama sonunda imza itirazının dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Dava 28.11.2007 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK'nda) gider avansı alınmasına yönelik bir düzenleme mevcut değildir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 114/g maddesinde ise, gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. HMK’nun harç ve avans ödenmesi başlıklı 120. maddesinde; “(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. (2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir” hükmü getirilmiştir.Maddede, 1086 Sayılı Kanunda yer almayan yeni bir düzenleme yapılarak, her türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak tutarın, avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu avansın yetmemesi durumunda ise tamamlanması için davacıya kesin süre verileceği hususu hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, 6100 Sayılı HMK'nun 448.maddesinde; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” düzenlemesi yer almakta olup, anılan düzenlemeye göre; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal yürürlüğe girecektir.Öte yandan, mülga 1086 Sayılı HUMK'nun 163. maddesi ile 6100 Sayılı HMK'nun 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır.Somut olayda, mahkemece, 14.10.2011 tarihli duruşmada, borçlu vekiline,gider avansını yatırması için iki hafta süre verilmiş, takip eden 07.02.2012 tarihli oturumda da, gider avansının verilen kesin süreye rağmen yatırılmadığı ve gider avansının yatırılmasının 6100 Sayılı HMK'na göre dava şartı olduğu gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiştir.Yukarıda açıklandığı üzere, uyuşmazlığa konu davanın 1086 Sayılı HUMK zamanında açılmış bulunması, bu aşamada, sadece HMK’nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, kapsamı da belirtilmeden yazılı şekilde gider avansı istenmesi yerinde olmadığı gibi; mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı, borçlu vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında “alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının" açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmaması doğru değildir. Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekir (Hukuk Genel Kurulu'nun 12.12.2012 tarih, 2012/9-1202-1218 E.- K. sayılı ilamı).O halde mahkemece borçlunun imza itirazının esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.