Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3365 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15419 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : Sanıklar ... ve ... hakkında mahkumiyetSanık ... hakkında mahkumiyet ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıI) Sanık ... hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların 5560 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231/12. maddesi uyarınca temyizinin mümkün olmayıp, itiraz yasa yoluna tabi olduğu cihetle, sanık müdafiinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,II) Sanıklar ... ve ... haklarında verilen mahkumiyet hükümlerine ilişkin müdafilerinin temyiz itirazlarınına gelince;Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1- Sahte araç muayenesi yapmak suçundan açılan kamu davasında, UYAP ortamında yapılan araştırmada sanıklar hakkında benzer nitelikteki fiilleri nedeniyle açılmış kamu davalarının olduğunun anlaşılması karşısında; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 22.04.2014 gün, 2013/11-397 Esas, 2014/202 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK'nun “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişinin de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamu olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği de gözetilerek açıklanan ilkeler doğrultusunda sanığın fiillerinin her biri yenilenen kastla işlenmiş ayrı suçları mı, yoksa bir suç işleme kararının yerine getirilmesi amacıyla kanunun aynı hükmünü, kısa zaman aralıkları içerisinde, birkaç kez ihlal etmek suretiyle zincirleme tek suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi açısından, UYAP ortamından ve sair surette tespit edilebilecek derdest dosyaları mümkünse birleştirilip, mümkün olmazsa ilgili belgelerin onaylı örnekleri alındıktan sonra, zincirleme suç ilişkisi içindeki eylemlerden bazılarının kesinleşmiş mahkumiyet hükmüne konu olmasının diğer eylemlerin dava konusu yapılmasına engel olmayacağı, bu kapsamda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 15.03.2016 gün ve 2014/847 E. 2016/128 K. sayılı ilamı da gözetilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması,2- Adli emanetin 2010/430,431, 432, 433 ve 2011/119 sırasında kayıtlı suça konu belgelerin dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi gerekirken müsaderesine karar verilmesi,3- 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan yoksunluğun sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,Yasaya aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.