MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı avukat ile 05.04.2012 tarihinde avukatlık sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme kapsamında davalının haksız olarak verilen boşanma kararının iptalini, vefat eden eşten kalan miras haklarının alımını ve ölen eşten kalan sigortalılık haklarından yararlandırılması işlerini takip edeceğini, yapılan işlerin karşılığı olarak kendisine 60.000,00 TL vekalet ücreti ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalı avukatın veraset ilamı almak dışında başka bir iş yapmadığını, yine kendisine davalının eşi ile vekalet sözleşmesi adı altında bir sözleşme daha imzalatıldığını, bu sözleşmenin ise tüm mal varlığına el koymak amacıyla yapıldığını, kandırıldığını düşündüğünden davalı avukat ile birlikte davalının eşini de azlettiğini iddia ederek davalı avukatın başlatmış olduğu İcra Müdürlüğünün 2012/1226 Esas sayılı icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, % 40'tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, sözleşme kapsamında yapılması gereken tüm işlemleri yaptığından haksız olarak azledildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, “davalı avukatın sözleşme içeriğinde belirlenen görevleri yerine getirdiği bu nedenle vekalet ücretine hak kazandığı” belirtilerek, davanın kısmen kabulüne, takipte işlemiş faiz olarak 88,77TL için davacının borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ve tazminata ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.1-Dava, vekalet ilişkisinden kaynaklanmakta olup, davacı tarafından davalı avukatın azlinin haklı sebebe dayandığı ileri sürülerek, ücret alacağına konu icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi talep olunmuştur. Mahkemece azlin haklı olup olmadığı tartışılmadan davalı avukatın sözleşme ile belirlenen işleri yerine getirdiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle iredelenmesi gereken husus azlin haklı olup olmadığıdır. Vekil ile vekil eden arasında bulunan vekalet sözleşmesinin temel dayanağı güven ve saygı ilişkisidir. Güven sarsıcı harekette bulunulması sonucu ilişkinin sarsılması, buna da davalı tarafın tutum ve davranışının yol açması halinde azil haklıdır. Davacı, davalının eşi ile imzalanan sözleşmenin malvarlığına el konulmak amacıyla yapıldığını ve bu sözleşme ile kandırıldığını düşünerek davalıyı azlettiğini iddia etmiştir. Bu sözleşme incelendiğinde, davacı tarafından dava dışı Hakkı Uzunal'a eşinden kalan gayrimenkullerin kendi adına ve hesabına satması, diğer mirasçılarla anlaşması, eşinden kalan birikmiş sigorta primlerinin alınması yetkisi verilmiş, yine alınan, satılan ve yahut anlaşılan gayrimenkul bedellerinin ve alınan sigorta ücretlerinin %50 sini vekile ödeyeceği, bu vekalet sözleşmesinden vazgeçildiği takdirde 500.000,00TL cezai şartın ödeneceği kararlaştırılmış olup, bu sözleşme ile davacının davalı avukata güvenin sarsılması sonucu davalıyı haklı olarak azlettiğinin kabulü gereklidir. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcuttur. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre de haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Somut olayda azil haklı olduğundan davalı azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen dava ve takiplerden dolayı vekalet ücreti talep edemez. Davacı ile davalı arasında imzalanan avukatlık sözleşmesinde belirlenen işlerden birisi davacı hakkında verilen boşanma kararının iptaline ilişkin olup, boşanma kararının iptali iş bu sözleşme imzalanmadan önce gerçekleşmiştir. Davalı avukatın sözleşme kapsamında davacının eşinin veraset belgesinin verilmesi için açtığı dava neticesinde veraset ilamını aldığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece açıklanan hususlar doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.SONUÇ : Yukarda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu şamada incelenmesine yer olmadığına peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde iadesine, 17/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.