Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3311 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 20871 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Resmi belgede sahtecilikHÜKÜM : MahkumiyetYargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında açıklandığı ve Dairemizin benzer birçok kararında vurgulandığı üzere; belgelerde sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmelidir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan veya onun yerine imza atan failde mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından kastın varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak, rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura herhangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının kastı ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur. Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının varlığı kabul olunamaz.Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 14.10.2008 gün ve 49/219 sayılı kararında da açıklandığı üzere; ceza yargılamasının amacı, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olup bunun için başvurulan kanıtlama araçlarından biri de belgelerdir. Yargılama makamları suç isnadı nedeniyle oluşan uyuşmazlığı çözümlerken ele geçirilen ya da iddia ve savunma doğrultusunda sunulan belgelerin güvenilirliğini de denetlemek durumundadırlar. Güvenilirliğin denetlenebilmesi için, belgenin aslının veya bunun olanaklı olmaması halinde de aslına uygunluğu yetkili makam veya kişilerce onanmış örnek ya da kopyalarının dosyaya konulması gerekir. Ayrıca Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232/250 sayılı kararında açıklandığı üzere, suça konu belgenin fotokopi olması durumunda hukuki sonuç doğurmaya elverişli nitelikte olmadığı, aslı bulunamayan evrakın aldatma kabiliyetlerinin bulunup bulunmadığı da tespit edilemediği, fiili iğfalin aldatma niteliğini göstermeyeceği açıklanmıştır.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; aslı ele geçmeyen ve onayda bulunmayan fotokopi şeklindeki suça konu çekin sanık ... tarafından sanık ...'in rızası ve bilgisi dahilinde düzenlendiğinin iddia ve kabul olunması, sanık ...'in soruşturma aşamasında bu hususu doğrulayıp kovuşturma aşamasında kabul etmemesine rağmen mahkeme tarafından nedeni açıklanmadan soruşturma aşamasındaki beyanın üstün tutulması, tanık ....'in sanığın suça konu çekin ön yüz tarih, isim ve bedel kısımlarının sanık .... tarafından huzurunda doldurulduğunu beyan ve sanıkların ortaklıklarından haberdar olması, mağdur ....'ın zararının karşılandığını ve şikayetçi olmadığını belirtmesi karşısında; sanıkların zarar verme bilinciyle hareket etmediği ve aslı ele geçirilemeyen fotokopi çekin aldatıcılık yönünden inceleme yapılması imkanı bulunmadığı cihetle; sanıkların unsurları oluşmayan suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetlerine hükmolunması,Yasaya aykırı, sanıklar ile Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.