MAHKEMESİ : İNEGÖL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/12/2008NUMARASI : 2001/124-2008/605Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları O.E.in çekişme konusu taşınmazlarını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı torunlarına temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, satış bedelini miras bırakana ödediklerini, onun da davacıların ihtiyaçlarını karşıladığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . . . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delilerden; miras bırakan 1911 doğumlu O. E. 14.1.2001 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları olarak davacılar kızı F. ve kendisinden önce ölen oğlu O.dan olma torunları H., S., B., S. ile dava dışı kızı davalıların annesi S.'yi bıraktığı, çekişme konusu 1276 sayılı parselini 12.4.1993; 808 sayılı parselini 26.7.1994; 767 nolu parseldeki 3595/4595 payını 9.2.1998 tarihlerinde davalı torunu A.e; 688 sayılı parselini ise 27.7.1994 tarihinde davalı torunu F.'ya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, anılan temliklerin aslında bağış olduğu olduğu halde satış gösterilmek suretiyle muvazaalı biçimde gerçekleştirildiği iddiasıyla eldeki davayı açmışlardır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; miras bırakanın mal satma ihtiyacının olmadığı, davalıların ise alım gücünün bulunmadığı, murisin davalılarla birlikte yaşaması nedeniyle taşınmazı davalılara bedelsiz olarak temlik ettiği görülmektedir.Bu somut, olgulara yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca bakıldığında, temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı dolayısıyla muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Ayrıca, akitte gösterilen bedel ile akit tarihinde taşınmazın gerçek bedeli arasındaki aşırı oransızlıkta iddiayı doğrulayan diğer bir olgudur.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.