DAVA: Taraflar
arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın
kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre
içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu,
açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Dava, muris
muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil
isteğine ilişkindir.
Davacı,babası olan
mirasbırakan O. Y.'ın mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak
801 parsel sayılı taşınmazdaki payını gelini olan davalıya satış aktiyle temlik
ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapunun iptali ile adına tesciline
karar verilmesini istemiştir.
Davalı, zamanaşımı
süresinin dolduğunu,çekişmeli taşınmazı altınlarını bozdurmak suretiyle satın
aldığını, ayrıca mirasbırakanın maliki olduğu 3291 parsel sayılı taşınmazını da
davacının eşi olan Bekir'e ve bir başka taşınmazını da eşit hisse ile oğulları
Mustafa ile Mehmet'e devrettiğini, ayrıca murisin yaşlanınca ve köyde yanında
çocuğu kalmayınca diğer taşınmazlarını da 3 kişilere sattığını belirtip davanın
reddini savunmuştur.
Mahkemece,muvazaa
olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve
toplanan delillerden;1916 doğumlu mirasbırakan O. Y.'ın 17.03.1999 tarihinde
öldüğü, geriye çocukları davacı H. ile dava dışı O., M., M., K., F., E.ve
torunları ( kendisinden önce ölen oğlu Ö.çocukları ) Ö. ve M.'yı mirasçı olarak
bıraktığı, mirasbırakanın 3/8 oranında maliki olduğu 801 parsel sayılı
taşınmazdaki payını gelini ( oğlu O.'ın eşi ) olan davalı N.'ye 28.12.1989
tarihli satış aktiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere,
uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,
niteliği itibariyle nispi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu
Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını
devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için
esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını,
tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma
sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş
Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme
Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine
uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213
( 6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 237 ) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde
öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya
olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin
muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan
tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek
gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme
ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir
söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak
biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek
irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan
bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde
değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin
gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras
bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,
davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki
gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri
ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya
gelince;özellikle bu davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile çekişmeli
taşınmazda pay sahibi olabilecek dava dışı mirasçılardan mirasbırakanın oğlu Mustafa
ve Mehmet'in beyanından çekişmeli taşınmazın davalı tarafından bedeli ödenerek
satın alındığı dolayısıyla temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve
muvazaalı olmadığı bu durumda 6100 sayılı HMK' nın 190. ve 4721 sayılı TMK'nın
6. maddeleri uyarınca davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna
varılmaktadır.
Hâl böyle olunca;
davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı
olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Davalı
vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (
6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 sayılı HUMK'un
428.maddesi gereğince bozulmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri
verilmesine, 04.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.