MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescilHazine ile M.. K.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 24.01.2012 gün ve 378/10 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Hazine temsilcisi, dava konusu ...'nde kain 152 ada 1 parsel, 166 ada 729 parsel, 166 ada 616 parsel, 198 ada 7 parsel ve 104 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ... adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazların köy tüzel kişiliğince hiçbir amaç için kullanılmayıp, tamamının Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğunu açıklayarak, dava konusu taşınmazların ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı ... temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece; davacı Maliyeyi temsilen .. Mal Müdürlüğü tarafından... aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulü ile, ... Köyü köy içi mevkii 152 ada1 nolu parsel, 166 ada 729 nolu parselin ve 198 ada 7 nolu parselin tapularının iptali ile davacı Maliye adına tapuya kayıt ve tesciline, 104 ada 1 parsel bakımından davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.Davanın, kısmen kabulüne dair önceki hüküm davacı Hazine temsilcisi ve davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02.06.2011 tarih, 2011/5338 Esas, 2011/6654 Karar sayılı ilamıyla özet olarak “Somut olayda, dava konusu yerler 104 ada 1, 152 ada 1, 166 ada 616, 729 ve 198 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar olduğu halde, mahkemece kurulan hükmün gerekçe bölümünde eldeki davaya konu edilmeyen 103 ada 76 ve 203 ada 43 parseller hakkında açıklama yapıldıktan sonra hüküm kısmında dava konusu 104 ada 1 parsel dışındaki taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir. Bu durumda, hükmün gerekçe bölümü ile hüküm fıkrasının çeliştiği, dolayısıyla HUMK.nun 381-388 maddelerine aykırı olarak hüküm tesis edildiği açıktır. Hal böyle olunca, karar bu yönüyle bozulmalıdır. ... ” gereğine işaret edilmek suretiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra yukarıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; Mahkemece; 24.01.2012 tarihli yargılama oturumunda Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin bahsi geçen bozma ilamına uyulmasına karar verildiği, ancak bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki; T.C. Anayasası'nın 141/3 maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388/1-3. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, Hakimin (Mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (.../ ..., .../ ..., ... Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.Az yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.1991 gün ve E:323, K:391; 10.9.1991 gün ve E:281, K:415; 25.9.1991 gün E:355, K:440; 19.04.2006 gün ve E:2006/4-142, K:229; 05.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936; 23.01.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.03.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254; 18.06.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453; 24.02.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.04.2010 gün ve E:2010/11-195, K:238; 22.06.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 sayılı kararlarında da, benimsenmiştir. Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK'nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK'nun 27. maddesinin (HUMK'nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.Bu açıklamalar karşısında Mahkemenin; “Mahkememizce Yargıtay bozma ilamının usul ve yasaya uygun olduğu sabit olmakla uyulmasına karar verilmiş, bozma ilamı doğrultusunda gerekli yargılama yapılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur ” şeklindeki açıklamalarının gerekçe olarak kabulü mümkün değildir. Bu açıklamalar hükümde bulunması gereken hususları içermediği gibi hangi taleple ilgili hangi delilin neden dikkate alındığı ve sunulan delillerden hangilerinin hangi sebeple diğerlerine üstün tutulduğunu da göstermemekte olup bu bakımdan hukuki denetimin yapılamayacağı açıktır.O halde mahkemece yapılacak iş; taraflarca sunulan tüm deliller ile yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporundaki açıklamalar da değerlendirilerek az yukarıdaki ilkeler karşısında tüm delilleri birlikte değerlendirmek, sonucuna göre her bir taleple ilgili kabul ve ret sebeplerini içeren, tarafları doyurucu, hukuki denetimi mümkün ve özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nun 297. (Mülga HUMK'nun 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır.Davacı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.