MAHKEMESİ : TEKİRDAĞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 16/09/2009NUMARASI : 2008/151-2009/225Taraflar arasında görülen davada; Davacı, maliki olduğu 1462 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerine yapılacak inşaat için yasal prosedürlerin tamamlanması amacıyla davalı C.'i vekil tayın ettiğini, bu arada C.'in taşınmaza müşteri bulduğunu belirterek satış yetkisi içeren vekalet istemesi üzerine tekrar vekaletname verdiğini, ancak C.in taşınmazı iş ortaklığı bulunan davalı Ü.M.'ya temlik ettiğini, kendisine bedel ödenmediğini davalıların birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılardan C., dava konusu taşınmazın satın alınması amacıyla davacının kendisine ve dava dışı E.e vekalet verdiğini, E.tarafından taşınmazın F.'ten satın alındığını, satış bedeli, harç ve masrafların E. tarafından ödenmesine rağmen davacının alım nedeniyle doğan borçlarını ödemedeğini, ayrıca kendisine ve E.'e olan çek ve senetlerden kaynaklanan borçlarını da ödeyememesi üzerine taşınmazı satmasını ve borcuna mahsup edilmesini istediğini belirterek, davalı Ü.M.ise taşınmazı bedeli ile satın aldığını ve alınan bedelin davalı C.'e olan borçtan mahsup edileceği konusunda davacının C.ile anlaşmaya vardıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının ispat edilemediği, davalı Ü. M.'nun iyiniyetli olduğu, F.ten alınan taşınmazın bedelinin ödendiğinin ıspat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.3.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat .... ile temyiz edilen vekili Avukat ....geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının malik olduğu çekişmeli taşınmazın 14.08.2007 tarihinde vekil ettiği C..tarafından 16.08.2007 tarihinde diğer davalı Ü... M.’ya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; gerçektende çekişmeli taşınmazın vekil aracılığıyla satıldığı kayden sabittir. Davalı olan Ü. yargılama sırasındaki beyanında taşınmazı 10.000.-YTL’na satın aldığını bildirmiştir. Oysa Mahkemece yapılan keşif neticesinde taşınmazın gerçek değerinin satış değerinin çok üzerinde ve 30.861.40.-YTL olduğu saptanmıştır. Gerçek değer ile satış değeri arasındaki böylesine fahiş farkın varlığı, vekil eden davacıyı zararlandırma kastı ile hareket edilerek taşınmazın elden çıkarıldığının kabulünü gerektirir. Davalı ilk el konumunda olup, TMK’nun 1024. maddesi delaletiyle 1023. maddesinde öngörülen iyiniyetli müktesibin iktisabının korunacağına dair hükümden yararlanmasına da olanak yoktur. Diğer taraftan davacı ile dava dışı E..ve davalılar arasındaki alacak borç ilişkisinin varlığı vekalet görevinin kötüye kullanılmasını gerektiren bir sebep olarak ta değerlendirilemez. Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında, iddianın sübut bulduğu gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Öyle ise, davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 23.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.