Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3246 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19462 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : İstihkakYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından duruşmalı olarak istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, duruşma istemi gider olmadığından reddedilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, . İcra Müdürlüğü'nün 2012/457 Esas sayılı dosyası üzerinden 03.05.2012 tarihinde borçluya ait olduğu iddiası ile dava konusu menkullerin haczedildiğini, haczedilen tüm menkullerin davacıya babasından 1977 yılında intikal eden yağ fabrikasının makina ve ekipmanları olduğunu, tapudaki vasfı gibi zeytinyağı işletmesi olan bu taşınmaz ile içindeki dava konusu haczedilen tüm makine ve ekipmanların davacıya ait olduğunu, davacının yağ fabrikasını tüm makinalarıyla birlikte 18.12.2003 tarihli yazılı kira sözleşmesi ile borçlu oğullarına kiraya verdiğini, fabrika ve menkullerin 2010'a kadar kiracı borçlularca kullanıldığını, fabrikanın bu tarihten sonra çalışmadığını, kira başlangıcında Selçuk Vergi Dairesi'ne verilen 18.12.2003 tarihli yazılı kira sözleşmesinde de fabrikanın tüm makinalar ile birlikte kiraya verildiğinin belirtildiğini, borçluların mahcuz menkuller ile hiçbir mülkiyet ilişkisinin olmadığını, borçlunun haciz esnasında fabrikada olmadığını, sonradan çağrılması nedeniyle fabrikaya geldiğini, bu suretle sanki mahcuzlar borçlunun elinde imiş gibi İİY.96/1 maddesine uyacak şekilde haciz işlemi yapıldığını, mahcuzların borçlu elinde olmadığını iddia ederek dava konusu menkul mallar üzerindeki haczin kaldırılmasını, malların davacıya teslimi ile kötü niyetli davalı alacaklı aleyhine hacizli malın %15'inden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının hiçbir fatura ibraz edemediğini, kira aktinin tek başına istihkak iddiasını destekleyebilme gücüne sahip olmadığını, yasal karinenin davalı lehine olduğunu aksini ispatın davacıya ait olduğunu savunarak davanın reddi ile davacının %40 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.Mahkemece, haczin borçlu ve 3. kişinin huzurunda yapıldığı, bu durumda İİK'nun 97/1-a maddesine göre borçlu ve 3. kişinin taşınır bir malı birlikte elde bulundurmaları halinde dahi mal borçlunun elinde sayılacağı, ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, davacı ile borçlu Nuri Hatipoğlu arasında yapılan ve 01.01.2004 den 31.12.2009 tarihine kadar olan süreyi kapsayan kira sözleşmesinde sadece boş fabrika binasının kiraya verildiği, kira sözleşmesinde makinaların nev'inin ve demirbaşların niteliklerinin açıkça belirtilmediği ve kira sözleşmesine dahil edilmediği, kira sözleşmesinin 31.12.2009 tarihinde sona erdiği, haczin ise bu tarihten daha sonra 03.05.2012 tarihinde borçlu ve 3. kişi huzurunda yapıldığı, taraflar arasında kira sözleşmesinin sona ermesine rağmen borçlunun haciz mahallinde hazır bulunduğu, İİK.nun 97/1-a maddesine göre üçüncü kişi malı ne suretle iktisap ettiğini ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili nedenleri belirtmek zorunda olduğu, davacının zeytinyağı fabrikası maliki olduğu, tapu kayıtlarında sadece zeytinyağ fabrikasının belirtildiği, ancak makine ve teçhizatların tapu kaydında yer almadığı, ayrıca dosyada teçhizatlara, makinelere ilişkin fatura ya da herhangi bir belge ibraz edilmediği, tanık beyanlarının bu hususu ispat için yeterli kabul edilemeyeceği, her ne kadar vergi dairesi yoklama fişinde dava konusu demirbaşların davacıya ait olduğu yazıyorsa da bu halin borçluların beyanı ile yapılan bir tespit olduğu, borçlu ... ... ile Kimyager ... ... arasında imzalanan 04.11.2004 tarihli Hizmet Akti Sözleşmesinde, dava konusu zeytinyağı fabrikasının... ...'na ait iş yeri olarak bahsedildiği dolayısıyla davacının İİK'nun 97. maddesi gereğince malı ne suretle iktisap ettiğini ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve hadiseleri ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddi ile haczedilen malların değerinin %20'si oranında icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık, 3. kişinin İİK'nun 96 vd maddelerine dayalı istihkak davasına ilişkindir.Haciz adresi olan zeytinyağı fabrikasının davacıya ait olduğu yönünde taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Üçüncü kişi, fabrika içindeki davaya konu menkulleri de borçluya zeytinyağı fabrikası ile birlikte kiraya verdiğini ve kira sözleşmesinin de zaten sona erdiğini iddia etmektedir. Borçlu da haciz sırasında üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunmuştur.Dosya içinde bulunan tapu kaydına göre, haciz mahalli olan zeytinyağı fabrikasının 1977 yılında davacıya intikal ettiği ve taşınmazın vasfının avlulu yağ fabrikası olarak kaydedildiği anlaşılmaktadır. Davacı üçüncü kişinin dayandığı 01.01.2004- 31.12.2009 tarihlerini kapsayan kira sözleşmesinin 02.01.2004’de Vergi Dairesi’ne bildirildiği belirlenmiştir. Anılan sözleşmenin incelemesinde; kiralanan şeyin şimdiki durumu bölümünde “boş fabrika binası zeytinyağı”, kiralanan şeyin ne için kullanacağı bölümünde “zeytinyağı imalinde kullanılacaktır.”, kiralanan şey ile beraber teslim olunan demirbaş eşyanın beyanı bölümünde “fabrikada mevcut makine ve zeytinyağı depoları” ibarelerinin yazılı olduğu tespit edilmiştir. Davaya konu menkullere bakıldığında ise haczedilen menkullerin zeytinyağı imalatında kullanılan makinalar olduğu görülmektedir. Bu durumda, 02.01.2004 tarihinde Vergi Dairesi'ne sunulan kira sözleşmesi uyarınca, taraflar arasındaki kira ilişkisinin gerçek olduğu açıktır. Bu doğrultuda, mahcuzların niteliği dikkate alındığında, sözleşmenin kapsamında davaya konu malların da bulunduğunun ve neticede kira sözleşmesi ve anılan içeriğinin istihkak iddiasını kanıtlamaya elverişli olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan; bozma sebep ve şekline göre davalı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru değildir.Bu koşullarda davanın kabulü yerine, oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı biçimde reddine yönelik yazılı biçimde hüküm kurulması isabetli olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.