Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 32400 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 40672 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalıların vekili olarak görev yaparken, 2.1.2013 tarihinde haksız olarak vekaletten azledildiğini, vekalet ücretinin ise ödenmediğini, alacağının tahsili için başlatmış olduğu icra takibine de davalılar tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, %20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, ücret sözleşmesinin geçersiz olduğunu, edimler arasında aşırı nispetsizlik bulunduğunu, davacının kendilerinden izin almadan Sulh Hukuk Mahkemesindeki dosyaları takip ettiğini, azlin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece, “ortaklığın giderilmesi davasının maktu vekalet ücretine tabi olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki ücret sözleşmesinde açık bir oransızlık bulunduğu, davacının vekil sıfatıyla takip ettiği davalar nedeniyle maktu ücrete hak kazandığı, maktu ücret dışındaki taleplerin aşırı yararlanma nedeniyle geçersiz olduğu” belirtilerek, davanın kısmen kabulüne, takibe yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 1.800,00 TL’lik asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” Şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 8.1.2008 tarihli vekaletname ile başlayıp, 26.12.2012 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalılar ise, davacının görevini sadakatle yerine getirmediğini, fahiş miktar üzerinden ücret sözleşmesi düzenleyip imzalattığını, 26.12.2012 tarihli ücret sözleşmesinden sonra bu durumu fark edip davacıyı 2.1.2013 tarihinde haklı olarak azlettiklerini savunmuşlardır. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalıların vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir.Oysa mahkemece, azlin haklı olup olmadığı incelenip değerlendirilmediği gibi, alınan bilirkişi raporunda da azil nedenleri irdelenmemiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. O halde mahkemece, taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık konusu olan, “azlin haklı olup olmadığı” hususu ile ilgili, davalıların iş bu davada ileri sürmüş oldukları azil nedenleri incelenip değerlendirilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına. 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 25,20 TL. temyiz harcının istek halinde davacı ve davalıya ayrı ayrı iadesine, 10/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.