Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 321 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 7685 - Esas Yıl 2015





Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin adi şirket sözleşmesi olduğu ve adi şirketin tasfiyesinin istendiği gerekçesiyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, dava dilekçesinde, taraflar arasında 08.10.1998 tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi bulunduğunu, davalıya ihtar çektiklerini belirterek TBK'nun 347. maddesi gereği davalı kiracının tahliyesini istemiştir. Davalı taraflar arasındaki sözleşmenin sadece kira sözleşmesi olmayıp karma bir sözleşme olduğunu belirterek öncelikle davanın görev yönünden reddini savunmuştur. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin adi şirket sözleşmesi olduğu ve adi şirketin tasfiyesinin istendiği gerekçesiyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir. Taraflar arasında 08.10.1998 tarihli ve beş yıl süreli sözleşme konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmeye göre tapuda tarla olarak kayıtlı iki adet taşınmazda davalı kiracı (işletmeci) ekolojik tarım yapacak, vejetaryan ürünler kullanılacak yine davalı kiracının buraya 150.000 USD yatırım yapacağı, net karın % 50 ve % 50 olarak her yıl payalaşılacağı yazılıdır. Mahkemece sözleşme adi ortaklık sözleşmesi olarak nitelendirilmiş ise de adi ortaklıkta işletici tüm ortaklar olup yine ortaklar zararlardan sorumludur. Davaya konu sözleşmede ise davacı kiraya verenin (malik) zarardan sorumlu olacağına veya tarafların davaya konu yeri birlikte işleteceklerine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Hâsılat kirasında kiraya konu olan mal, bağ, bahçe, tarla gibi hâsılat veren bir taşınmaz mal yahut kara, deniz avı, su kaynağı işletmesi, kaplıca işletmesi, gibi bir haktır. Yine hasılat kirasında ücret, bir miktar para olabileceği gibi devşirilecek hasılatın, semerelerinin bir hissesi de olabilir. Kiranın bu şekline, iştirakli kira denir. Yukarıda belirtildiği üzere davaya konu sözleşmede davalı kiracının müstakil bir teşebbüsü söz konusu olup, davacı kiraya verenin birlikte işleteceğine yada zarardan sorumlu olacağına dair bir düzenleme yoktur. Nitekim davalı da davacıya hitaben çektiği 03.08.2009 tarihli ihtarda taşınmazı 08.10.1998 tarihli kira sözleşmesine istinaden kiracı olarak kullandığını ve işletmecilik yaptığını açıklamış, 2014 yılı içinde çektiği ihtarlarda da taşınmazda kiracı olduğunu yinelemiştir. Bu durumda taraflar arasındaki sözleşme Türk Borçlar Kanunu'nun 357.maddesinde düzenlenen ürün kirasına ilişkin olup işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK'nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 25.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.