Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 32 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1195 - Esas Yıl 2015





Kararı VerenYargıtay Dairesi : 4. Ceza DairesiMahkemesi : Asliye CezaGörevi kötüye kullanma suçundan sanıkların beraatına ilişkin Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.11.2010 gün ve 822-895 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 21.02.2013 gün ve 12818-4886 sayı ile;"Sanıkların görevleri itibarıyla sorumlu bulundukları veterinerlik fakültesi uygulama çiftliğinden büyük meblağlı yumurta satışları yapılıp, bedellerinin döner sermaye saymanlığı kayıtlarına girmemesi şeklinde açıklanan eylemlerinin kanıtlanması halinde, zimmet suçunu oluşturabileceği ve bu eylemleri nitelendirme ve kanıtları değerlendirme görevinin ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Asliye Ceza Mahkemesi ise 28.11.2013 gün ve 305-739 sayı ile;"Sanık ...'un ... Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı, ...'ün Dekan Yardımcısı, ...'ın Fakülte Sekreteri olarak görev yaptıkları dönem içerisinde, araştırma uygulama çiftliğinde üretilen yumurtaların satımı ve tavukların sarfiyatı konusunda yetkili oldukları, görev yaptıkları dönem içerisinde hayvan bakıcıları tarafından tutulan günlük kayıtlardan çiftlikte üretilen tavuk yumurtalarından değişik kişilere toplu satış yapıldığı halde satışlar karşılığında üniversite döner sermayesi ve mutemetliğine herhangi bir ödeme yapılmadığının iddia edildiği, fezleke ve raporda belirtilen miktarda yumurta üretilen kümesin kapasite ve üretim yapısı itibarıyla bu miktar yumurta üretilebilecek kapasitede olup olmadığının tespiti yönünde yapılan keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporuna göre iddia edilen tarihlerde, kümeste bu miktar yumurta üretilmesinin söz konusu olamayacağı, zira söz konusu kümesin izbe ve şartlara uygun bulunmayıp, eğitim amacıyla yetiştirilen tavuklardan üretilen sağlam ve kullanılır halde yumurtaların üniversite öğrenci kantini ve yemekhanesine verilerek, gerek sanıklardan önceki dönemde ve gerekse sanıkların görev yaptıkları dönemde usulünce kayıt tutulmadığı, tamamıyla kayıtsız üretilen yumurtaların ilgili yerlere verildiği ve kümesin bulunduğu yerde soğuk hava deposu mevcut olmayıp üretilen ihtiyaçtan fazla olan ve özellikle öğrencilerin tatile girdiği yaz döneminde yumurtaların saklama imkânının olmaması nedeniyle, adı geçen şirkete senet karşılığı yumurta verilip daha sonra ihtiyaç duyulduğunda tekrar aldıkları, söz konusu firmaya haksız menfaat sağlamak amacıyla yapmayıp soğuk hava deposu olmadığından ödünç olarak ilerde ihtiyaç duyulduğunda geri alınmak üzere verildiği, sanıkların dosya kapsamı itibarıyla görevlerini kötüye kullandıklarına dair delil bulunmadığı, görevlerini gereği gibi yapıp görevlerini kötüye kullanmadıkları, herhangi bir kişi ve şirkete bedelsiz yumurta verilmesi, çıkma tavukların dağıtılması gibi bir eylemlerinin bulunmadığı, yumurtalardan kirli ve kırık olanların personele dağıtılması, kuş gribi olduğu dönemde bazı tavukların bedelsiz olarak verilmesi yönünde talimat mevcut ise de, herhangi bir kişiye haksız menfaat sağlamak kastının bulunmadığı, haksız menfaat temin ettiğine dair bir delil olmadığı gibi, dağıtılan yumurtaların üniversitede çalışan elemanlara özellikle bayram öncesi, fazla yumurtaların dağıtılması konusundaki talimatları bulunduğu, tavuk çiftliğinin döner sermaye işletmesi kapsamında bulunmasına karşın, asıl amacının kâr elde etmek olmayıp, öğrencilerin uygulamalı eğitim görmesine yönelik bulunması nedeniyle de kâr gayesi güdülmeden üretilen yumurtanın fazlasının, ihtiyaç sahibi personele verilmesinde suç kastından söz edilemeyeceği, muhakkik raporlarında yeni seçilen yönetime yumurta teslim edildiği belirtilmesine karşın böyle bir teslim kaydı bulunmadığı, muhakkik olarak görevlendirilen görevli ile muhakkikin ifade aldığı kâtibin sanıklarla husumetli olup, sanıkların görev yaptıkları dönem içerisinde bunlara ceza uygulamış olması da nazara alındığında, muhakkikteki tanık beyanlarının soyut olup herhangi bir maddi delile de dayanmadığı, bu nedenle sanıkların atılı suçu işlediklerine dair delil bulunmadığı" şeklindeki gerekçelerle ilk hükmünde direnerek sanıkların beraatına karar vermiştir.Bu hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.12.2015 tarih, 17652 sayı ve "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucu sanıklar hakkında verilen beraat hükmünün, eylemlerinin zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir yetkisinin, üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle bozulmasının isabetli olup olmadığı noktasında toplanmakta ise de, öncelikle görev yönünden bozma kararına direnilmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.Ceza Muhakemesi Kanununun üçüncü maddesi gereğince mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir. Mahkemelerin görevi, suçun niteliği ya da sanığın sıfatıyla bağlantılı olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Aynı kanunun dördüncü maddesi uyarınca davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığını kovuşturma evresinin her aşamasında talep bulunmasa dahi dikkate alacak, taraflar da mahkemenin görevli olup olmadığını ileri sürebileceklerdir.Ayrıntısına Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.10.2015 gün ve 441–301, 11.03.2014 gün ve 827–118, 30.04.2002 gün ve 114–238, 22.06.1999 gün ve 168–169, 15.10.1990 gün ve 210–234, 21.09.1987 gün ve 317–383, 30.06.1986 gün ve 211–380 ile 21.05.1985 gün ve 445–36 sayılı kararlarında yer verildiği üzere, CMUK'nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 323. maddesinde, bir hükmün mahkemenin hukuka aykırı olarak kendisini görevli ya da yetkili görmesinden dolayı bozulması durumunda, Yargıtay'ın dosyayı görevli ve yetkili mahkemeye göndereceği açıklanmak suretiyle, göreve ilişkin olarak bozulan hükümlere karşı mahkemelere direnme hakkı vermeyecek şekilde düzenleme yapılmıştır.Özel Dairece ilk hükmün, mahkemenin görevsiz ya da yetkisiz bulunması nedeniyle bozulması durumunda dosyanın doğrudan görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilecek, yargılamaya görevli ve yetkili mahkemede devam olunacaktır. Bu durumda kararı bozulan mahkeme, bozma sonrasında yargılama yapamayacağından ilk hükmünde direnme kararı veremeyecektir. Dosyanın kararı bozulan mahkemeye gönderilmesi durumunda, önceki hükümde direnilmesi de imkân dâhilinde olmayacaktır. Aksi halde dosya ilk hükmü veren mahkemeye gönderildiğinde direnilebilecek, görevli ve yetkili olduğu belirtilen mahkemeye tevdi edilmesi halinde ise direnilemeyecek ve eşitsizlik doğacak, bu durum kanun koyucunun amacına da açıkça aykırı olacaktır. Bu nedenle, mahkemenin görevli bulunmaması nedeniyle verilen bozma kararlarına karşı mahkemelerin direnme hakkı olmayıp, bozmaya uymaları zorunludur.Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Özel Dairenin görev yönünden bozmaya ilişkin ilamına uyularak görevsizlik kararı ile dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekirken, yerel mahkemece önceki hükmünde ısrar edilmesi kanuna aykırıdır.Bu itibarla, göreve ilişkin bozma kararlarına direnilmesi mümkün bulunmadığından yerel mahkeme direnme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Asliye Ceza Mahkemesinin 28.11.2013 gün ve 305-739 sayılı direnme hükmünün, göreve ilişkin bozma kararlarına direnilmesi mümkün olmadığından, sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.