Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın beraatına ilişkin Edremit 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 04.03.2009 gün ve 355-157 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 17.01.2012 gün ve 6142 -248 sayı ile;“sanığın sevk ve idaresindeki araçla seyir halindeyken, kavşakta ışıklı trafik cihazı kendisine kırmızı yandığı halde ışık ihlali yaparak seyrine devam ettiği, bu esnada kurallara uygun olarak geçiş yapmakta olan müştekinin aracına çarpmasıyla meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasında, eyleminin kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeye neden olduğu bu itibarla trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun oluştuğu nazara alınmadan, mahkumiyeti yerine, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatına karar verilmesi” isabetsizliğinden oy çokluğuyla BOZULMASINA karar verilmiş,Daire üyesi M.Albayrak;” trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçu kasten işlenen bir suçtur. Olayımızda sanığın kasten kırmızı ışıkta geçtiğine dair hiçbir delil yoktur. Eylemi dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılıkla yaralamalı trafik kazasına sebebiyet vermektir. Bu suç da taksirle işlenmiştir. Ayrıca yaralana kişiler şikayetçi olmamıştır. Mahkemenin kasten trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan beraat kararı vermesi doğru olduğundan bozma düşüncesinen iştirak etmiyorum” görüşüyle karşı OY kullanmıştır.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.03.2012 gün ve 255456 sayı ile;“TCK'nın 179/2.maddesinde düzenlenen‘ trafik güvenliğini tehlikeye sokma' suçu kasten işlenebilen bir suç olup, sanığın farkına varmadan kırmızı ışıkta geçtiğini savunması, aksine bir kanıt sunulmaması karşısında, kasten hareket ettiğini kabule olanak olmadığından, beraat karar-sında isabetsizlik bulunmamaktadır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA karar verilmesi isteminde bulunmuştur.CMK'nın 308/1.maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 22.11.2012 gün ve 27104-24979 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.Özel Daire çoğunluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanığın fiilinin trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamında;Trafik kazası tespit tutanağında; sevk ve idaresindeki aracıyla seyir halinde bulunan sanığın, kavşakta kırmızı ışık yandığı sırada geçmek isterken, mağdurun yönetiminde bulunan otomobil çarpışması neticesi yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği sanığın sürücü asli kusurlarından “kırmızı ışıklı trafik işaretinde geçme” kuralını ihlal ettiği, mağdurun ise herhangi bir kural ihlali yamadığının belirtildiği,Adli raporlara göre kazada mağdurla birlikte sanık ve aynı araçta bulunan eşi ile oğlunun da basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte yaralandıkları, mağdurun kollukta; olay tarihinde sevk ve idaresindeki aracıyla kavşağa geldiğinde yeşil ışığın yanmakta olduğunu, hızını azaltarak kavşaktan kontrollü bir şekilde geçtiği sırada sol tarafından gelen aracın, kırmızı ışık yanmasına rağmen durmayarak geçmek istediğini, aracı görünce durmaya çalıştığını, ancak mesafe kısa olduğu için duramadığını ve gelen araca sağ taraftan çarptığını, kovuşturma aşamasında ise; kavşakta kendisine yeşil ışığın yanmakta olduğun, buna rağmen hızını azaltarak kontrollü biçimde kavşağa girdiğini, kavşakta sanığa ait aracın aniden dönüş yaptığını, firene basmasına rağmen mesafenin kısa olması nedeniyle duramadığını ve sanığa ait araca çarptığını, sanığın büyük bir bir ihtimalle kırmızıda geçtiğini i zararını karşıladığını, bu nedenle şikayetçi olmadığını beyan ettiği,Tanık G.A.ın; olay tarihinde eşinin sevk ve idaresinde bulunan araçla kavşağa gelip, yeşil yanan ışığı geçtikten sonra sola döndüklerini, döndükten sonra da bir ışık olduğu fark ettiğini, ancak hangi rengin yandığını görmediğini, yola devam ettikleri esnada mağdura ait aracın duramayarak sağ ön ve orta kısmından kendi araçlarına çarptığını, kazada yaralandıklarını, ancak kimseden şikayetçi olmadığını belirttiği,Sanığın kollukta; olay günü sevk ve idaresindeki araçla kavşağa geldiğinde ilk ışığın yeşil yanmakta olduğunu, yeşil ışıkta geçtiğini, kavşakta sola dönüşe geçtiğinde kırmızı mı yoksa yeşil mi yandığını hatırlayamadı-ğını, dikkat de etmediğini, dönüşe geçtiği sırada gelen aracın kendi aracına çarptığını kendisiyle birlikte eşinin ve oğlunun yaralandığını, şikayetçi olmadığını, kovuşturma aşamasında ise; kavşağa geldiğinde ışığın yeşil yanmakta olduğunu sola dönüşe geçerken ışık levhasını fark etmediğini ve birden geçiverdiğini, kasten ve bilerek kırmızı ışıkta geçmediğini savunduğu,Anlaşılmaktadır.Türk Ceza Kanunu'nun “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. maddesinin 2. fıkrası; “kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, anılan fıkranın gerekçesi; “kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarının kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın tehlikeli bir şekilde sevk ve idare edilmesi gerekir. Aracın sevk ve idaresinin salt trafik düzenine aykırılığı bu suçun oluşumuna nende olmayacaktır.bu suçun oluşabilmesi için, aracın trafik düzene aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir. Bu bakımdan söz konusu suç somut tehlike suçu niteliği taşımaktadır” biçiminde açıklanmıştır.Trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçunu oluşabilmesi için; kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlike meydana getirebilecek biçimde iradi bir şekilde sevk ve idare edilmesi gerekmektedir. Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma suçu ise, aynı kanunun 180. maddesinde; “Deniz, hava veya demiryolu ulaşımında, kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından bir tehlikeye taksirle neden olan kimseye 3 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilir” şeklinde hüküm altına alınmış olup, madde metninden de anlaşılacağı üzere, karayolu ulaşım araçları bu suçun kapsamı dışında tutulmuştur.Başta Karayolları Trafik Kanunun olmak üzere birçok kanunda;kara, deniz, hava ve demiryolu araçlarının trafikte kullanılmalarına ilişkin birtakım kurallar öngörülmüştür. Bu kurallar trafik güvenliğini sağlamanın yanında, kişilerin hayat, sağlık ya da mal varlıklarını korumaya yönelik olup, uyulmaması halinde trafik güvenliği tehlikeye düşürülebilmektedir. Ancak her kurak ihlalinin mutlaka kişiler bakımından tehlikeye neden olacağını söylemek de mümkün değildir. Bu durumda tehlikeye neden olma halinin somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma, somut tehlike suçudur. Bu suçun oluşması için suç tanımında ter alan eylemin gerçekleştirilmesi yeterli olmayıp tehlikelilik halinin gerçekleşmesi ya da gerçekleşmesinin mümkün bulunması zorunludur . bu nedenle bir somut olay bakımından tehlikeye neden olma öğesinin varlığı aranmalıdır.Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun kanunda kasıtlı bir suç olarak düzenlenmesi ve ancak kasten işlenebilmesi karşısında, söz konusu suçun oluşabilmesi için, failin tehlikeli, sevk ve idaresinin kasti ve iradi davranıştan ileri gelmesi gerekmektedir. Faili genel kasıtla hareket etmesi yeterli olup saik (özel kast) aranmamıştır. Ancak sanığın kastının fiilinin başkaların hayat, sağlık ya da mal varlığı bakımından tehlikeye neden olabileceğini kapsaması gerekir. Aracın tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi, çoğu zaman bir trafik kuralına da aykırılık oluşturmaktadır. Failin bir trafik kuralını bilinçli olarak ihlal etmesi durumunda kasıt unsuru gerçekleşecektir. Kural ihlalinin kasta ya d en azından olası kasta değil taksire dayanması başka bir anlatımla dikkatsiz ve tedbirsiz davranışlarının herhangi bir tehlikeye yol açması halinde kasıt unsurunun gerçekleşmemesi nedeniyle bu suç oluşmayacak, kuralın kasta değil taksire dayalı olarak ihlali neticesinde ölüm veya herhangi bir yaralanma meydana gelmişse fiil yalnızca taksirle öldürme ya da yaralama suçunu teşkil edecektir.Nitekim 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun ceza dairelerinin görevlerini düzenleyen 6110 s.kanunla değişik 14. maddesi uyarınca hazırlanan 12.05.2011 tarih ve 2011 /1 sayılı işbölümü kararı yürürlüğe girene kadar bu suçu temyizen incelemekle görevli bulunan Yargıtay 2. Ceza Dairesi'nin istikrar kazanmış kararları da bu yönde olup, 23.12.2009 gün ve 53795 -48456 sayılı kararında; “sevk ve idaresindeki araçla tali yoldan ana yola çıkarken ikaz levhası ve kavşakta geçiş önceliğine uymayıp dikkatsiz ve tedbirsiz şekilde anayola girerek kazaya neden olması şeklindeki eylemin taksirle gerçekleşmesi karşısında, kasten işlenebilen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun unsurlarının oluşmadığı,” 25.11.2009 gün ve 37049-44411 sayılı kararında da; “idarelerindeki araçlarla olay mahalli kavşakta karşılaşan sanıklardan birinin sola dönüş kuralına uymaması, diğerinin de kavşağa yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle çarpışmaları sonucunda, araçlardan birinde yolcu olarak bulunan mağdurların basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmalarına neden olan sanıkların eyleminde trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun unsurlarının bulunmadığı, bu suçun ancak kasten işlenebilen suçlarda olduğu ve oluşabilmesi için aracın kasıt ya da olası kasıtla kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlike yaratacak bir şekilde sevk ve idare edilmesi gerektiği “vurgulanmıştır.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Sevk ve idaresindeki araçla ışık kontrollü dörtlü dönel kavşağa gelen ve yeşil ışıkla birlikte kavşağa giren, ancak sola dönüşte bulunan ve kendi istikametine kırmızı yanmakta olan ışıklı işaret çihazini fark etmeyerek, mağdurun aracının yoluna girip, maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasına neden olan, tüm aşamalarda kavşak içerisindeki trafik ışığını fark etmediğini savunan ve bu savunmasının aksini ispatlayacak, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir delil edilemeyen sanığın eylemi, somut olayda basit tıbbi müdahale ile giderilecek nitelikte yaralanan mağdurların şikayetçi olmamaları nedeniyle taksirle yaralama suçunu oluşturmadığı gibi kasten hareket etmemiş olması nedeniyle trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu da oluşturmayacağından, yerel mahkemenin beraat hükmünde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına, usül ve kanuna uygun buluna yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA karar verilmelidir.Sonuç:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,2- Yargıtay 12.Ceza Dairesinin17.01.2012 gün ve 6142-248 sayılı bozma kararınınKALDIRILMASINA,3- Usül ve kanuna uygun bulunan Edremit 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 04.03.2009 gün ve 355-157 sayılı beraat hükmününONANMASINA4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet BaşsavcılığınaTEVDİİNE04.02.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.