Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3158 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1407 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : KADIŞEHRİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/04/2009NUMARASI : 2006/86-2009/25Taraflar arasında görülen davada; Davacı, ortak mirasbırakanlarından intikal eden 15 parça taşınmazda kendisine isabet eden bölümlere davalıların tarım yapmak suretiyle müdahale ettiklerini, semerelerinden faydalanmasına engel olduklarını ileri sürerek paya vaki elatmanın önlenmesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geriye dönük beş yıllık toplam 1.500,00.-TL. ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, 26/03/2009 tarihli dilekçe ile de ecrimisil istemini 6.686,66.-TL. olarak ıslah etmiştir.Davalılar; çekişmeli taşınmazlarda paylarına düşen kısmı, davacının izni ile kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece; davalı B.A.’un dava konusu 748 ve 694 sayılı parselin tamamına, 87 ve 457 parselin 1/5 payına vaki elatmanın önlenmesine, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 5.955,29.-TL. ecrimisilin davalı B. A.’dan, 123.39.-TL ecrimisilin ise davalı Y. A.dan tahsiline karar verilmiştir.Karar, davalılar Y.A.ve B. A. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; paya vaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve HUMK.’nun 376. maddesi uyarınca son sözleri dinlenip, duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin, aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.’nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. Maddesi ile HUMK.’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Aynı zamanda tefhim edilen hüküm sonucunun açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde duruşma tutanağına geçirilmesi ve okunması gerekir.(HUMK.381/2, 388 maddesi son fıkra) Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında birer birer duraksamaya yer bırakmayacak biçimde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK.’nun 389.maddesinde de benimsenmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olup, aksi halin yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratacağında kuşku yoktur. Somut olayda; değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda“ Davalı B. A.ve Y.A. bakımından davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalı V. A. bakımından davanın işlemden kalktığının tespitine karar verildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, kısmen kabulüne karar verilen ecrimisil bedeline dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,” karar verildiği halde gerekçeli kararda V.A.hakkında hüküm kurulmadığı gibi kısa kararda soyut biçimde davanın kısmen kabul, kısmen reddine ilişkin, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde karar oluşturulmadığı anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, davalılar B.A.ve Y. A.’un temyiz itirazlarının bu nedene hasren kabulüyle, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.