Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 315 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 237 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : ZONGULDAK 2. Asliye CezaGünü : 05.07.2011Sayısı : 81-3206136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık Ş.. G..'ün aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK'nun 52, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 600 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, suç konusu tabancanın müsaderesine ve emanete kayıtlı ruhsat belgesinin C.. G..'e iadesine ilişkin, Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.07.2011 gün ve 81-320 sayılı hükmün sanık ve silah sahibi olduğunu iddia eden C.. G.. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 26.04.2012 gün ve 5616-14382 sayı ile;“Silah sahibi C.. G.. 29.03.2011 tarihli duruşmada silahın kendisine iadesini talep ettiği, bu talebinin davaya katılma isteği niteliğinde olduğu gözetildiğinde, bu hususta bir karar verilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.06.2012 gün ve 305629 sayı ile;"...CMK 237/1. maddesi hükmüne göre 'mağdur, suçtan zarar gören ve malen sorumlu olanlar', kamu davasına katılabilirler. C.. G.., yürütülen ceza yargılamasında sanığın işlediği iddia olunan ve hükme bağlanan hiçbir suçun tarafı, mağduru ve doğrudan suçtan zarar göreni durumunda değildir. Sahibi olduğu tabancanın müsaderesine karar verilmesi nedeniyle bir an için suçtan zarar gördüğü düşünülebilir ise de, öğreti ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre bu zarar görmenin doğrudan olması aranmaktadır. CMK'nun 2/1-i maddesindeki tanıma göre malen sorumlu kişi 'yargılama konusu işin hükme bağlanıp kesinleşmesinden sonra maddi ve mali sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişiyi..' ifade eder. Örneğin, araç sahibi aracıyla işlenen suçların, çalıştıran çalıştırdığı kişilerin işinden dolayı işlenen suçların davasına katılabilir. Burada, verilen hüküm ile bir maddi kayba uğrayan, malvarlığı değerlerinde azalma yaşayacak olan kimselerin de malen sorumlu tanımına uyduğunu kabul etmekte zorunluluk bulunduğu ve Canan’ın verilen hüküm ile sahibi olduğu tabancanın müsadere edilmesi üzerine mali bir kayba uğrayacak olması nedeniyle malen sorumlu sıfatını haiz olduğu, fakat mağdur ve doğrudan suçtan zarar gören durumunda bulunmadığı kanaatine varılmaktadır. Öyle ise kamu davasına katılma hakkı vardır.C.. G..’ün, 'silahın tarafıma iadesini istiyorum..' ifadeleri de kuşkusuz katılma isteği niteliğindedir. Aksinin kabulü ile hukuk eğitimi almamış vatandaşlardan hukuk terminolojisine uymalarını beklemek hakkaniyetle bağdaşmaz. Keza Yüksek Yargıtay 8. Ceza Dairesi’de mezkûr kararında bu ifadelerin 'katılma istemi niteliğinde olduğunu' kabul etmektedir.CMK'nun 260. maddesi uyarınca, malen sorumlu sıfatıyla katılma hakkı bulunan ve söylediği ve ifade ettiği talebi katılma isteği niteliğindeki, katılma isteği mahkemece karara bağlanmamış olan durumundaki C.. G..’ün hükmü temyiz etme hakkının bulunduğu, temyiz isteminin reddine karar verilemeyeceği açıkça belli olmuştur.Bu arada C.. G.., mağdur ve şikâyetçi sıfatını haiz olmadığından CMK'nun 234. maddesindeki haklardan yararlanmasının söz konusu olmadığı, bu yüzden bu haklarının hatırlatılmasının da gerekmediği, CMK'nun 238. madde gereğince şikâyeti belirten bir ifade de bulunmadığından Hâkim’in kendisine davaya katılmak isteyip istemediğini sormasına gerek bulunmadığı, keza malen sorumlu durumundaki kişiler sanığın yanında kamu davasına katılacaklarından ötürü, şikâyetçi olduklarını belirterek katılmalarının da mümkün olmadığı açıkça ortadadır.Dosyada tabanca ve C.. G..’ün kimliği ile ilgili tüm araştırmalar yapılmıştır. Müsaderesine karar verilen tabancanın ruhsatı, adli emanet makbuzu, ilgilinin kimliği ve talepleri bellidir. Yukarıdaki paragrafta izah edildiği gibi ilgilinin şikâyetçiyim demesi söz konusu değildir ve zaten böyle demediği için de Hâkim tarafından katılma isteyip istemediğinin sorulmasına da gerek yoktur. Öyleyse dosyada yerel mahkemece yapılacak hiçbir araştırma bulunmamaktadır.CMK'nun 237/2. maddesinde, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmüş ve karara bağlanmamış katılma istekleri, başvurusunda açıkça belirtilmiş ise ilgili Yargıtay Dairesi tarafından karara bağlanabilecektir. Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ortada bir katılma isteği vardır, istemde bulunanın katılma ve temyiz etme hakkı mevcuttur ve Hâkim’in ayrıca katılmak istiyor musun diye sormasına ve ilgilinin şikâyetçiyim demesine lüzum bulunmamaktadır, maddi olarak da tüm deliller toplanmış, yerel bazda yapılması gereken bir araştırma kalmamıştır. İlgili vatandaş da sahibi olduğu tabancanın müsaderesine karar verilen hükmü temyiz etmiştir. İlgilinin temyiz dilekçesinde hukuk terminolojisine uygun şekilde 'katılmak istiyorum' demesine de gerek bulunmamakta olup, meramını açıkça anlatmış olması yasanın aradığı 'açıklık' şartının oluştuğunu kabule yetmelidir.CMK'nun 237/2. maddesinin tatbiki, hızlı yargılama ilkesinin hayata geçirilmesi bakımından da önemlidir. Sair yönleri incelenmeksizin belirtilen usul eksikliği nedeniyle yapılan bozma üzerine dosya tekrar yerel mahkemeye gidecek, yeniden hüküm verilecek ve yeniden temyiz edilerek sıra bekleyecektir.Öyleyse Özel Daire’nin, 'katılma isteği konusunda bir karar verilmemesi' nedeniyle ve sair yönleri incelenmeksizin bozma kararı vermesi yerine, kendisinin katılma talebi konusunda CMK'nun 237/2. maddesi uyarınca bir karar vererek işin esasına girmesinin usul ve Yasaya uygun olacağı kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından 07.01.2013 gün ve 27278-260 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.Sanık hakkında hakaret ve tehdit suçundan kurulan hükümler temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, inceleme 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün, suç konusu tabancanın sahibi olduğunu söyleyen C.. G..'ün katılma istemi niteliğindeki talebi konusunda bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindirİncelenen dosya kapsamından;6136 sayılı Kanuna aykırılık suçuna konu 970958 seri numaralı Kobra marka 9 mm çapında tabancaya ait C.. G.. adına düzenlenmiş 115532 seri ve 2010/177 defter numaralı silah bulundurma ruhsatı fotokopisinin onaylı olmayıp fotoğrafının da seçilemediği, aslının emanete alındığı belirtilen bu belgenin fotokopisinin aslına uygun olduğuna ilişkin tutanaklara yansıyan bir araştırma ya da incelemeye rastlanmadığı,Silah sahibi olduğunu iddia eden C.. G..'ün 29.03.2011 tarihli oturumda; “tabanca daha önce muhtar olan sanık eşime aitti. Ancak bir olaya karıştığı için silah taşıma ruhsatı iptal edilmişti. Silahı bana devretmişti. Olay günü benim haberim olmaksızın silahı almış. Tabancanın bana iade edilmesini talep ederim” şeklinde beyanda bulunduğu, yerel mahkemece sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulurken silahın müsaderesine ve ruhsat belgesinin C.. G..'e iadesine karar verildiği,Suç tarihinden önce başka bir olay nedeniyle sanığın Zonguldak 1. Asliye Ceza Mahkemesince 6136 sayılı kanuna muhalefet suçundan mahkûmiyetine hükmedilirken, 9 mm çapında 970968 seri nolu MKE yapımı kobra marka yarı otomatik tabancanın ve 281182 seri numaralı silah bulundurma ruhsatının C.. G..'e iadesine karar verildiği, ancak ruhsat seri numarasının incelemeye konu dosyadaki silah ruhsatının seri numarası ile uyuşmadığı, Anlaşılmaktadır.5271 sayılı CMK'nun 237 ila 243. maddelerinde katılmaya ilişkin hükümlere yer verilmiştir.“Kamu Davasına Katılma” başlıklı 237. maddesinde;“1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır”,“Katılma Usulü” başlıklı 238. maddesinde ise;“1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz” şeklinde düzenlenlemeler yer almaktadır.Yukarıda belirtilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemelerinde, kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, suçtan zarar gören, mağdur veya malen sorumlu olanların, mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü başvurularının tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır.Kanun yolu yargılamasında katılma isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı kural olarak benimsenmiş olmakla birlikte, 5271 sayılı CMK’nun 260. maddesinde, katılma isteği reddedilmiş veya karara bağlanmamış olanların kanun yollarına başvuru hakkı bulunduğu belirtilerek, böyle bir başvuru halinde, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi halinde merciince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.TBMM’ne sunulan tasarıda, ilk derece mahkemesince reddolunan veya karara bağlanmayan katılma taleplerinin istinaf yolu başvurusunda açıkça belirtilmek şartıyla karara bağlanacağı belirtilmiş ise de, Tasarının 249. maddesinin 2. fıkrasındaki, “Bölge Adliye Mahkemesi” ve “İstinaf” ibareleri “Kanun yolu” şeklinde değiştirilerek 237. madde bütünlüğü altında kabul edilmiş bulunduğundan, kanun yolu ibaresinin temyiz incelemesini de kapsadığını kabul etmekte zorunluluk bulunmaktadır.Her ne kadar CMK’nun 238. maddesindeki katılmaya ilişkin merasimin Yargıtayca yerine getirilmesinin imkansızlığı nedeniyle, katılma isteminin Yargıtay tarafından karara bağlanamayacağı ileri sürülebilir ise de, 238. maddesi usulüne uygun bir katılma istemi üzerine ilk derece mahkemesince yapılması gereken işlemleri belirtmekte olup, 237. maddesinin 2. fıkrasındaki istisnai durumu kapsamamaktadır. 237/2. maddesi hükmünün katılma istemleri hakkında özel bir düzenleme getirdiği, usul tasarrufu amacı güttüğü ve 238. maddede öngörülen genel statüye üst derece mahkemelerinde özel bir istisna oluşturduğu nazara alındığında, Yargıtayca katılma istemi konusunda, temyiz incelemesi aşamasında herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmesinin mümkün bulunduğu ahvalde, öncelikle dairesince karar verilmeli, makul sürede yargılanma ilkesi hayata geçirilmeli, araştırma zorunluluğunun doğduğu ahvalde ise bu husus bozma nedeni yapılarak sorun çözümlenmelidir.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Suç konusu tabancanın sahibi olduğunu iddia ederek hükmün müsadereye yönelik kısmını temyiz eden ve silahın kendisine iadesini isteyen C.. G..'e ait olduğu söylenen ruhsat belgesinin onaysız fotokopi olduğu görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sırasında fotoğrafı seçilemeyen ve duruşmada aslı getirtilerek karşılaştırılması yapılmayan söz konusu ruhsat örneğine dayanılarak Özel Dairece katılma kararı verilmesi imkanı bulunmamaktadır. Bu nedenle yerel mahkemece gerekli inceleme ve araştırma yapılarak silah sahibinin kim olduğu her türlü şüpheden uzak şekilde belirlendikten sonra sonucuna göre katılma konusunda karar verilmesi gerekmektedir. Bu itibarla Özel Daire bozma kararı yerinde olduğundan, itirazın reddine karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; "Suç konusu tabancanın sahibi olduğunu söyleyen C.. G..'ün katılma istemi niteliğindeki talebi konusunda Özel Dairece karar verilmesi imkanı bulunduğundan, itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği " düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.06.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.