Taraflar arasındaki 4721 sayılı TMK.'nun 1007. maddesi uyarınca tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davalı idare vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:- K A R A R –Dava, 4721 sayılı TMK.'nun 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; davacının 1752 ada, 9 parsel sayılı taşınmazın 150/38736 hissesini tapu maliki Arif Geze'den 12.01.1988 tarihinde satın aldığı, buna ilişkin S.. M..nce resmi senet düzenlendiği ve karşılığında da davacıya tapu senedi verildiği, ancak tapuda tescil işlemleri yapılırken davacının satın aldığı hissenin 1752 ada, 9 parsel sayılı taşınmaz yerine yolsuz olarak 998 ada, 9 parsel sayılı taşınmaza tescil edildiği, taşınmazın bulunduğu bölgede imar uygulaması yapıldığı, ancak davacının 1752 ada, 9 parsel sayalı taşınmazda ismi bulunmadığından kendisine hisse verilmediği, bunu öğrenen davacının imar düzenlemesinde ismi bulunmadığından bu hususun düzeltilmesi davası açtığı, Adana Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/866-2010/2344 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, davacının da bu nedenle zarara uğradığından bahisle işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.4721 sayılı TMK.nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007.maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Yasanın 1007.maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;1-Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, TMK.nın 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir.Söz konusu madde gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, Tapu Sicil Müdürlüğünün davalı sıfatı yoktur. Bu nedenle, Hazine davaya dahil edilerek hakkında hüküm kurulması, adı geçen davalı yönünden de davanın pasif husumet ehliyeti bulunmadığından reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi,2-Dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur.Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihi olan dava tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmadan değer biçilmiştir.Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2011 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taşınmaza, genel deyimlerle ve piyasa rayicinden söz ederek değer biçen geçersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi,Doğru görülmemiştir.Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.