Mahkemesi : ... Asliye Ceza2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık ...'nin beraatine ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;“Sanığın koruma altına alınmış olan binada verdiği talimatla izin almadan esaslı tadilat yaptırmak suretiyle atılı suçu işlediğinin sabit olmasına rağmen delillerin takdirinde hataya düşülerek beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise ... gün ve ... sayı ile;“... Bozma ilamında sanığın izin almadan esaslı tadilat yaptırmak konusunda talimat verdiği belirtilmiş ise de, sanığın bu şekilde bir talimat verdiğine ilişkin dosyada herhangi bir kanıta rastlanmamıştır. Sanık savunmasında işlerinin Finlandiya'da olduğunu, eski binayı satın aldıktan sonra restore edip sanat galerisi, kütüphane veya lokanta olarak işletmeyi düşündüklerini, anıtlar kurulundan tadilat izni alınması gerektiğini bildiklerini, bu işleri de kendileri takip edemeyeceği için gerek iznin alınması, gerek projenin yapılması gerekse bu projeye uygun onarımın yapılması konusunda mimar olan sanık ... ...'ın sahibi olduğu inşaat firması ile anlaştıklarını, sanık ... ...'ın basit onarım izni ile esaslı onarım yapıp yapmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığını beyan etmiştir ve sanık dosyada bulunan vekaletnameden de anlaşıldığı üzere kardeşi olan 'ye vekaleten bu işleri takip etmiştir. Sanığın mesleği gereği kültür varlığı niteliğindeki bir binadaki onarımın ne şekilde yapılacağı konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olması da normal bir durum olup sanıktan 2863 sayılı yasaya göre yapılması gereken tüm işlemleri bilmesi ve bu konuda mimar bir kişi ile anlaşmasına rağmen onu denetlemesini beklemek hayatın olağan akışına uygun düşmez. Nitekim sanık bu konularda bilgi sahibi olmadığı için bu işi takip edip yapması için bir mimar görevlendirmiş ve bu konuda bir sözleşme düzenlemiştir. Bu sözleşmenin 3/2. maddesinde yüklenici tarafından yani ... ...'ın firması tarafından hazırlanarak işverene yani 'ye verilen onarım uygulama projeleri doğrultusunda yapılacak işler sayılmıştır ve bu projeleri de hazırlayacak olan ve kuruldan izin alması gereken ... ...'ın firmasıdır. En azından veya sanık adına bu işleri fiilen takip etmesi gereken kişi ... ... olup nitekim fiziken ve fiilen de proje hazırlama ve izin alma işlemleri ... ... tarafından yürütülmüştür. Bu nedenle sanık ...'den, mimar ... ...'ın işlemlerini düzgün yapıp yapmadığını kontrol edebilmek için başka bir kişiyi görevlendirmesi ya da kendisinin uzman olmadığı bir konuda mimarı denetlemesi beklenemez. Sanık tarihi eseri onarıp kültür hayatına kazandırabilmek için kardeşi ile birlikte yatırım yapmışlar, binanın onarımını yaptırarak bu konuda ödül dahi almışlardır. Ancak tüm bu olaylardan ve yüklenici olan mimarın eylem ve prosedüre uymamasından sanığı hukuken sorumlu tutmak hak ve nesafet kurallarına ve vicdana uygun düşmemektedir. Kaldı ki 5237 sayılı Yasanın 30. maddesinde fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen kişinin cezalandırılamayacağı belirtilmiştir. Keza işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin de cezalandırılamayacağı aynı maddede hükme bağlanmıştır. Sanık 2863 sayılı Yasa konusunda uzman olmadığı için kendisine bu konularda uzman olarak yüklenici sıfatıyla bir mimar görevlendirmiş ve onun vasıtasıyla işlemlerini yürütmüştür ve bu şekildeki eyleminin suç olmayacağı kanaatiyle hareket etmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi sanığın, yüklenici firma temsilcisi olan ve mimarlık yapan sanık ... ...'a esaslı onarımları basit onarım izni alarak bir an önce yaptırması veya yapması konusunda talimat verdiğine dair ne bir kabulü ne de ... ...'ın bunun aksine bir beyanı ne de bir başka kanıt ve emare bulunmamaktadır. Bu durumda Yargıtay ... Ceza Dairesinin bozma ilamında ulaştığı sonuca mahkememizce katılmak mümkün olmamıştır ve sonuç olarak sanığın diğer sanık mimar ... ...'a kültür varlığı olan binanın onarımını yaptırdığı sırada diğer sanığın prosedüre aykırı olarak basit onarım izni ile esaslı onarım yaptırmasından sorumlu tutulmasını gerektirecek hiçbir neden ve gerekçe bulunamadığından ve bu nedenle yüklenen suç sabit olmadığından CMK'nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar vermek gerekmiştir" gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.09.2013 gün ve 225889 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun sübutuna ilişkin ise de, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık adına çıkarılan davetiyenin tebliğ edilmesine rağmen sanığın duruşmaya katılmadığı, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan yokluğunda önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkanı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve... sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.10.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.