Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 31094 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20879 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasının reddine dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla duruşma için belirlenen 01.10.2013 günü temyiz eden davacı vekili Av. R.. K.. ile aleyhine temyiz olunan davalı idare vekili Av.H. S.'ın yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten ve Dairemizin geri çevirme kararı üzerine gelen dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.- K A R A R -Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; Antalya ili, Zeytinlik köyünde bulunan kayden 1.838.000 metrekare yüz ölçümlü taşınmazla ilgili olarak, 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesine açılan ortaklığın giderilmesi davasında mahkemece 11.01.1940 tarih ve 15/1 sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın 878.564 metrekarelik kısmının hissedarlara taksimine, 22.201.202 metrekarelik kısmının ise satışı suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildiği ancak, kararda tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil gayri sabit hudutların esas alınması sonucu 1.838.000 metrekare yüz ölçümlü taşınmazın alanının yolsuz olarak 23.079766 metrekareye çıkartıldığı ve ifrazen taksimine hükmedilen 878.564 metrekarenin 28 parçaya bölünerek 1944 de tapuya tescil edildiği, satılmasına hükmedilen kısmın ise ilama dayalı olarak yapılan açık artırmada Kemal Kasapoğlu ve H. Ü. isimli şahıslara satılarak 13.04.1944 tarih ve 118 sıra nosu ile adı geçen şahıslar adına tescil edilip, tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tabi tutularak muhtelif kişilere satıldığı, davacının da söz konusu taşınmazların ifrazından oluşan 436.800 metrekare yüz ölçümlü taşınmazdaki 55.000 metrekare hisseyi 15.04.1976 tarihinde tapuda yapılan resmi işlemle satın aldığı ve 1989 yılında yapılan kadastro çalışmalarında bu taşınmazın 115.525 metrekare yüz ölçümlü 2807 parsele revizyon görerek davacının hissesinin 55000/436800 miktarı ile tespit edildiği ancak, üçüncü şahıslar tarafından bu tespite yönelik olarak Antalya Kadastro Mahkemesinin 2000/178 Esas sayılı dosyasında itiraz davası açıldığı , davacı A.. Ö..ın da bu davada hem davalı hem de taşınmazın yüz ölçümüne itraz ederek müdahil sıfatı ile yer aldığı, mahkemece taşınmazın yüz ölçümünde her hangi bir düzeltme yapılmaksızın taşınmazın tespit gibi A.. Ö.. ve diğer hissedarlar adına tesciline ilişkin verilen1998 tarihli ilk kararı A.. Ö..’ın temyiz etmediği gibi 21.08.1998 tarihli dilekçe ile onanmasını istediği ancak söz konusu kararın Yargıtay 16. Hukuk Dairesi tarafından bozulması üzerine mahkemece, kesinleşen 200/178 Esas sayılı karar ile 2807 parseldeki davacı ve diğer müştereklerinin hissesinin dayanağı olan tapu kayıtlarının ortaklığın giderilmesi davasında yüz ölçümünün 1800 dönümden 22000 dönüme çıkarılması ile oluştuğu ve kök tapu kaydının yolsuz olarak sicile tescil edildiği kabul edilip, taşınmazın 4298 metrekaresini imar veihya nedeniyle şahıslar, geri kalanının ise Hazine adına tesciline karar verilmesi üzerine davacı tarafından TMK'nun 1007. Maddesine dayalı olarak tazminat istemli iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.4721 sayılı TMK’nun 1007. Maddesinin “sorumluluk” kenar başlığını taşıyan1007. Maddesinde “Tapu sicilinin hatalı tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder “ hükmü yer almakta olup, burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur.Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünki , sicillerin doğru tutulması görevini üstlenen ve taahhüt eden Devlet , gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımayıp, sadece Devletin memurune rücuu sırasındaki iç ilişkide önemlidir.Açıklanan nedenlerle, davacının 1976 yılında satın aldığı taşınmazın, 1989 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında revizyon gördüğü 2807 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak açılan kadastro tespitine itiraz davasında , davacının dayandığı tapu kaydının geldisi olan ortaklığın giderilmesi davasındaki miktar fazlalığı nedeniyle 1944 tarihli kök tapu kaydının yolsuz olarak olarak oluştuğu kabul edilip, kadastro tespitinin iptali ve davacının bu şekilde mülkiyet hakkını yitirmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini için açtığı davada, 4721 sayılı TMK’nun 1007. Maddesi uyarınca Devletin sorumluluğuna ilişkin koşulların oluştuğu gözetilip, davacının kadastro ile oluşan 2807 parsel sayılı taşınmazın miktarına kadastro mahkemesinde itiraz etmekle beraber, bu talebin reddine ilişkin 1998 tarihli ilk kararı temyiz etmeyip onanmasını isteyerek kararın bu yönden 1998 yılında kesinleştiği ve eksik miktar ile ilgili olarak zamanaşımı süresinin dolduğu ancak, tutanağa bağlanan 115.525 metrekare yüz ölçümlü 2807 parseldeki 55000/436800 oranındaki hisse yönünden, işin esasına girilip talebin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasıDoğru görülmemiştir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenle HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, davacıdan peşin alınan harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, temyiz eden davacı yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 1.100,00-TL. vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, 22.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.