Kararı VerenYargıtay Dairesi : 22. Ceza DairesiMahkemesi : Asliye CezaHırsızlık, mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda sanığın aynı suçlardan mahkûmiyetine ilişkin, Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2009 gün ve 343-1101 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 22. Ceza Dairesince 22.05.2015 gün ve 1478-1058 sayı ile;"Olay günü devriye görevini yapan polis ekiplerinin, park halinde bulunan müştekiye ait aracın camını kırıp teyp başlığını alan sanığı gördükleri ve 'dur' ikazında bulundukları, kaçmaya başlayan sanığın kesintisiz takip neticesinde köşeye sıkıştırıldığı ve hırsızlık suçunun henüz tamamlanmadığı aşamada, çalınan teyp başlığı üzerinde iken polis memurlarına bıçak çekip; 'kendimi de vururum, sizi de vururum, beni bırakın, çoluk çocuğum var' şeklinde tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında, eyleminin yağma suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin kanıtları takdir ve tartışma görevinin üst derece görevli ağır ceza mahkemesine ait bulunduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Asliye Ceza Mahkemesi ise 15.07.2015 gün ve 318-513 sayı ile;"Eylemini gerçekleştirdikten sonra kaçmaya başlayan sanığın kesintisiz takip sonucu yakalandığı anlaşılmakla bozma ilamına uyulmamış ve mahkememizce önceki verilen kararda direnilmiştir. ...Sanığın şikâyetçiye ait park halindeki aracın camını kırıp içersinden teybini çaldığı sırada görevli polislerin olayı görmesi üzerine kaçtığı, kesintisiz takip neticesi sıkıştırıldığı ve yakalanmasını önlemek amacıyla üzerinde bulunan bıçağı kendisini yakalamak isteyen polis memurlarına sallayarak; 'gelmeyin, kendimi de vururum sizi de vururum' dediği, kuvvet sarfı ve tehdit etmek suretiyle görevli memurlara direndiği" şeklindeki gerekçelerle ilk hükmünde direnmiştir.Direnme hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.10.2015 tarih, 310222 sayı ve "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün, eylemlerinin hırsızlık, mala zarar verme ve görevli memura direnme suçlarını mı, yoksa yağma suçunu mu oluşturacağına yönelik delilleri takdir yetkisinin üst derece görevli ağır ceza mahkemesine ait bulunduğu gerekçesiyle bozulmasının isabetli olup olmadığının tespitine ilişkin ise de, öncelikle görev yönünden bozma kararlarına direnilmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.Ceza Muhakemesi Kanununun üçüncü maddesi gereğince mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir. Mahkemelerin görevi, suçun niteliği ya da sanığın sıfatıyla bağlantılı olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Aynı kanunun dördüncü maddesi uyarınca davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığını kovuşturma evresinin her aşamasında talep bulunmasa dahi dikkate alacak, taraflar da mahkemenin görevli olup olmadığını ileri sürebileceklerdir.Ayrıntısına Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.10.2015 gün ve 441–301, 11.03.2014 gün ve 827–118, 30.04.2002 gün ve 114–238, 22.06.1999 gün ve 168–169, 15.10.1990 gün ve 210–234, 21.09.1987 gün ve 317–383, 30.06.1986 gün ve 211–380 ile 21.05.1985 gün ve 445–36 sayılı kararlarında yer verildiği üzere, CMUK'nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 323. maddesinde, bir hükmün mahkemenin hukuka aykırı olarak kendisini görevli ya da yetkili görmesinden dolayı bozulması durumunda, Yargıtay'ın dosyayı görevli ve yetkili mahkemeye göndereceği açıklanmak suretiyle, göreve ilişkin olarak bozulan hükümlere karşı mahkemelere direnme hakkı vermeyecek şekilde düzenleme yapılmıştır.Özel Dairece ilk hükmün, mahkemenin görevsiz ya da yetkisiz bulunması nedeniyle bozulması durumunda dosyanın doğrudan görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilecek, yargılamaya görevli ve yetkili mahkemede devam olunacaktır. Bu durumda kararı bozulan mahkeme, bozma sonrasında yargılama yapamayacağından ilk hükmünde direnme kararı veremeyecektir. Dosyanın kararı bozulan mahkemeye gönderilmesi durumunda, önceki hükümde direnilmesi de imkân dâhilinde olmayacaktır. Aksi halde dosya ilk hükmü veren mahkemeye gönderildiğinde direnilebilecek, görevli ve yetkili olduğu belirtilen mahkemeye tevdi edilmesi halinde ise direnilemeyecek ve eşitsizlik doğacak, bu durum kanun koyucunun amacına da açıkça aykırı olacaktır. Bu nedenle, mahkemenin görevli bulunmaması nedeniyle verilen bozma kararlarına karşı mahkemelerin direnme hakkı olmayıp, bozmaya uymaları zorunludur.Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Özel Dairenin görev yönünden bozmaya ilişkin ilamına uyularak görevsizlik kararı ile dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekirken, yerel mahkemece önceki hükmünde ısrar edilmesi kanuna aykırıdır.Bu itibarla, göreve ilişkin bozma kararlarına direnilmesi mümkün bulunmadığından yerel mahkeme direnme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Asliye Ceza Mahkemesinin 15.07.2015 gün ve 318-513 sayılı direnme hükmünün, göreve ilişkin bozma kararlarına direnilmesi mümkün bulunmadığından, sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.