Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 309 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 754 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davanın reddine dair verilen 06.10.2009 gün ve 2008/23 E., 2009/256 K. sayılı kararının incelenmesi davacı Hazine vekili ve katılan Orman İdaresi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesi'nin 21.06.2011 gün ve 2011/7708-7793 sayılı ilamı ile;(...Davacı HAZİNE, davalı adına tapuda kayıtlı bulunan Sığacık mahallesi 83 ada 23 parsel sayılı taşınmazların, orman kadastro sınırı içindeki yerlerden olduğu, Seferihisar Kadastro Mahkemesinin 1996/64-1999/22 sayılı orman kadastrosuna itiraz davası sonucu tapu malikleri lehine verilen kararda Hazinenin taraf olmadığı ve taşınmazların 1. derece doğal ve arkeolojik SİT alanı olduğunu ileri sürerek, tapusunun iptali ile orman olarak Hazine adına tescili istemiyle dava açmış, Orman Yönetimi davacı yanında davaya katılmıştır. Mahkemece, davanın KESİN HÜKÜM NEDENİYLE REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı HAZİNE vekili ve feri katılan ORMAN YÖNETİMİ vekili tarafından temyiz edilmiştir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 9 numaralı orman kadastro komisyonunca yapılıp, 20/03/1980 tarihinde itirazlı yerlerde ise 15/12/1980 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu ve daha sonra 36 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca 6831 sayılı Yasanın 3302 sayılı Yasa ile değişik 7. maddesi gereğince 08.10.1986 tarihinde işe başlanarak yapılan ve 09.10.1986 tarihinde tamamlanıp bitirilen ve 28/10/1987 tarihinde ilan edilerek kesinleşen, ilk orman kadastrosunun aplikasyonu ile herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalan ormanların kadastrosu ve 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.Dava, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki, yerlerden olduğu iddia edilen taşınmazın,tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.14/03/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen "bu hüküm iddianın ve taşınmazın niteliği ile devlet yada diğer kamu tüzel kişilikleri olsa dahi tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" hükmü ve 5841 sayılı yasanın 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Yasasına eklenen geçici 10 maddesindeki (Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.) hükmü, Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararı ile İPTAL edilmiş, yine Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 gün ve 2009/31-27 (yürürlüğü durdurma) sayılı kararı ile (bu madde ve ibarenin uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç ve olanaksız durum ve zararın önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASINA) karar verilmiştir.Davacı Hazine tarafından çekişmeli taşınmazın, orman olduğu iddiasının yanında, 1. derece doğal ve arkeolojik SİT alanında bulunan ve zilyetlikle kazanmaya elverişli bulunmayan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasında da bulunulduğu ve bu tür iddiaları içeren davalarda, yargısal uygulamada istikrar kazandığı üzere, 10 yıllık hak düşürücü süre ile bağlı kalınmaksızın her zaman dava açılabileceği gibi, hak düşürücü sürenin geçtiği de ileri sürülemeyeceğinden, (Örnek karar:Yargıtay HGKnun 22.03.2000 tarih 1-209/180 E.K. sayılı kararı...) mahkemece,işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekmektedir.Her ne kadar mahkemece Seferihisar Kadastro Mahkemesinin 1996/64-1999/22 sayılı orman kadastrosuna itiraz davası sonucu tapu malikleri lehine verilen kararın bu davada tarafları bağlayacak kesin hüküm olduğu gerekçesi ile dava reddedilmiş ise de,yapılan incelemede ,dava konusu taşınmazın önceki maliki Mehmet 'in dava konusu taşınmaz hakkında Kadastro Mahkemesinde orman kadastrosuna itiraz davası açtığı, mahkemece yapılan yargılama sonucu 1999/22 sayılı karar ile taşınmazın orman kadastrosu ile orman sınırı içine alınan 28.750m2 yüzölçümündeki bölümünün orman olmadığı belirlenerek orman sınırı dışına çıkarılmasına karar verildiği ve kararın 14/12/1995 tarihinde kesinleştiği, davada Orman Yönetimi ve Hazinenin taraf olduğu anlaşılmış olup,anılan kararın, dava konusu parselin 28.750 m2 yüzölçümündeki bölümünün orman olmadığı konusunda davalı gerçek kişi yararına, H.Y.U.Y.’nın 237. maddesinde yazılı kesin hüküm koşullarını taşıdığı, ne var ki Hazinenin temyize konu davada sadece orman iddiasına dayanmayıp bunun yanında çekişmeli taşınmazın, 1. derece doğal ve arkeolojik SİT alanında bulunan ve zilyetlikle kazanmaya elverişli bulunmayan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğundan tapu kaydının kadastroca yolsuz olarak oluşturulduğunu da ileri sürerek dava açmıştır.Maddi anlamda kesin hükmü düzenleyen H.Y.U.Y.'nın 237. maddesi “kesin hüküm ancak konusunu oluşturan husus hakkında geçerlidir. Kesin hüküm vardır denilebilmesi için iki tarafın ve dava konusunun ve dayanılan sebebin aynı olması gerekir” şeklindedir. Madde metninden de anlaşılacağı gibi kesin hükmün varlığından söz edebilmek için davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir.Bu koşullardan birincisi davanın konusu, dava ile elde edilmek istenen sonuçtur. Taşınmaza ilişkin davalarda dava konusu, taşınmazın kendisidir. Ancak, aynı taşınmaza ilişkin değişik hakların dava konusu edilmesi halinde taşınmaz aynı olmasına rağmen dava konusunun aynı olduğundan söz edilemez. Örneğin: Davanın tarafları ve taşınmaz aynı olmasına rağmen, mülkiyete ilişkin dava reddedildikten sonra aynı taşınmaz hakkında irtifak hakkı dava edilebilir.Kesin hüküm koşullarından ikincisi dava sebebidir ki; bilimsel görüşler ile yerleşik yargısal kararlar da, dava sebebi davanın dayandırıldığı vakıalar olduğu kabul edilmektedir. Dava sebebi, hukuki sebepten ayrıdır. Mahkeme yargılama sırasında dava sebebi ile bağlı olup, başka sebepleri inceleme konusu yapamaz. Örneğin: Gerçek kişi adına tapulu taşınmazın mera olduğu iddiasıyla tapusunun iptali ile mera olarak sınırlandırılması istemiyle Hazinenin açtığı davada, taşınmaz hakkında orman araştırması yapılmayıp, sadece mera niteliği araştırılarak sonuçta taşınmazın mera olmaması nedeniyle dava reddedilirse, bundan sonra aynı taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları içinde kaldığı ya da orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla açılacak davada, dava sebebi aynı olmadığı için kesin hükmün varlığından söz edilemez.Kesin hükmün koşullarından üçüncüsü, davanın taraflarının aynı olmasıdır. Tarafların aynı olmasından kasıt, her iki davada da sıfatlarının aynı olması, başka deyişle her iki davada davacı ya da davalı sıfatıyla hareket etmeleri değildir. Kesin hükümle ilgili kararda, davalı sıfatında olan kişi, ikinci davada davacı sıfatıyla yer alması halinde taraflar aynıdır. Kesin hüküm, taraflarının külli haleflerini de aynı şekilde bağlar.Benzer nitelikteki 1. Hukuk Dairesinin 10.04.2002 gün ve 2002/3848-4512 ve 27.12.1990 gün 14371-15373 sayılı kararlarında, aynen şu görüşlere yer verilmiştir. "Kadastro Mahkemesinin kesinleşen ilamının içeriğinden itirazın orman olgusuna dayandırılmadığı, o davada Orman İdaresi taraf olmadığı ormana ilişkin olarak araştırma ve değerlendirme yapılmadığından anılan ilamın orman olgusu yönünden kesinleşmiş bir hüküm olduğu kabul edilemez". bu iki davada Hazinenin dayandığı hukuki vakıalar (sebep) değişik olduğundan H.Y.U.Y.’nın 237. maddesi anlamında kesin hükümden söz edilemez. H.G.K.'nın 04.03.1992 gün 1992/14-610-15, 23.02.2005 gün 2005/21-66-93 ve 17.11.2008 gün 2008/11-743-737 sayılı kararları da bu doğrultudadır.Diğer taraftan; H.G.K.'nun 11.12.1996 gün ve 1996/13-678-868 sayılı ve bu konudaki daha birçok kararında belirtildiği gibi H.Y.U.Y.'nın 76. maddesi gereğince, dava dilekçesinde sıralanan olayların hukuki açıdan nitelendirilmesi ve uygulanacak yasal kuralların aranıp bulunması görevi doğrudan mahkemeye aittir.Değinilen yönler gözetilerek, bir yerin orman sayılmayan taşınmaz olduğunun saptanması ile zilyetlikle kazanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmemiş olmasının saptanması farklı konular olup, somut olayda mahkemece, temyize konu dava ile Seferihisar Kadastro Mahkemesinin 1996/64-1999/22 sayılı orman kadastrosuna itiraz davasının konusunun farklı olduğu gözetilerek tarafların dayandığı diğer tüm deliller toplanıp ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Davacı Hazine, dava dilekçesinde dava konusu 83 ada 23 parsel sayılı taşınmazın orman niteliğinde olduğunu, her ne kadar tapu malikleri ile Orman İdaresi arasında görülen Seferihisar Kadastro Mahkemesi'nin 1994/70-1995/16 sayılı orman kadastrosuna itiraz davası sonucu tapu malikleri lehine orman tahdidi iptal edilerek kısmen orman sınırları dışına çıkarılmasına karar verilmiş ise de, o davada Hazinenin taraf olmadığını, aleyhe kesin hüküm teşkil etmeyeceğini ve dava konusu taşınmazın arkeolojik ve doğal sit ile ilgili kaydındaki beyanların da dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek, taşınmazın orman olarak Hazine adına tescilini istemiştir.Orman İdaresi de davaya katılarak, taşınmazın orman olarak Hazine adına tescili gerektiğini bildirmiştir.Mahkemece, Seferihisar Kadastro Mahkemesi'nin 1994/70-1995/16 sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazın orman sınırları dışında olduğunun belirlendiği, ortada kesin hüküm olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davalı Hazine vekili ve Orman İdaresi vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuştur.Mahkemece önceki kararda direnilmiş olup, direnme kararını temyize davacı Hazine vekili ve katılan Orman İdaresi vekili getirmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı Hazinenin orman iddiası yanında, çekişmeli taşınmazın, 1. derece doğal ve arkeolojik sit alanında bulunan ve zilyetlikle kazanmaya elverişli olmayan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, tapu kaydının kadastroca yolsuz olarak oluşturulduğu iddiasının da bulunup bulunmadığı,bu iddia doğrultusunda deliller toplanıp,bir araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği; buna göre dava konusu taşınmazla ilgili Seferihisar Kadastro Mahkemesi'nce verilen tescil ilamının eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı noktasında toplanmaktadır.İlk olarak Seferihisar Kadastro Mahkemesi'nin 31.05.1995 Tarih, 1994/70 Esas-1995/16 Karar sayılı ilamının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil edip etmediği Hukuk Genel Kurulu'nda tartışılmıştır.Bilindiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 237.maddesi uyarınca kesin hüküm; tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan hususlarda söz konusudur.Anılan ilamda davacı tapu maliki olan Mehmet, davalı ise Orman Genel Müdürlüğü olup, davada Hazine taraf değildir. Eldeki dava ise Hazine tarafından açılmıştır. Öyle ise, Hazinenin orman iddiası yönünden bu davada kesin hüküm teşkil etmez. Öte yandan, o davanın eldeki dava yönünden güçlü delil olup olmadığı Mahkemece tartışılmalıdır. Özel Daire bozma ilamında her ne kadar Seferihisar Kadastro Mahkemesi'ndeki davada Hazinenin taraf olduğu ve taşınmazın orman olmadığı yönünde Hazine aleyhine kesin hüküm teşkil edeceği belirtilmiş ise de, Hazine o davada taraf olmadığından bu belirlemenin maddi yanılgıya dayalı olduğu kabul edilmiştir.Öte yandan davacı Hazine'nin dava dilekçesi incelendiğinde, dava konusu taşınmazın orman vasfında kamu malı olduğu, arkeolojik ve doğal sit ile ilgili kaydındaki beyanların da dikkate alınması gerektiğinin bildirilerek, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunun iddia edildiği görülmektedir.Dava konusu taşınmazın bulunduğu 83 ve 87 adalara ait dosya içerisindeki pafta örneği incelendiğinde, dava konusu taşınmazın 1.derece arkeolojik ve 1.derece doğal sit alanı yakınında yer aldığı, o yerdeki ormanın, Teos Devlet Ormanı olarak anıldığı anlaşılmaktadır.O halde Mahkemece; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki zilyetlikle edinilmeye uygun yerlerden olup olmadığı, doğal ve arkeolojik sit alanında kalıp kalmadığı, sit alanını gösterir haritalar da getirtilip uygulanmak suretiyle belirlenmelidir. Açıklanan bu değişik gerekçe ile Yerel Mahkeme direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekir.SONUÇ: Davacı Hazine vekili ve katılan Orman İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin atfı dikkate alınarak HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliği tarihinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.