Mahkemesi : ... Asliye CezaKişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında 5237 sayılı TCK'nun 37/1. maddesi delaletiyle 109/2, 109/3-b-e, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince.. gün, ... sayı ve oyçokluğuyla TCK'nun 53. maddesinin uygulanması yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiş,Daire Üyesi ...; "Hürriyeti tahdit eyleminin cinsel amaçla yapılması ...de TCK'nun 109/5. maddesindeki artırım maddesi uygulanacaktır. Cinsel amaç, kaba şehevi duyguların tatminine yönelik bir amaçtır. Sanık ile mağdure resmi olarak evlenmişler, ancak henüz düğünleri yapılmadığı için bir arada yaşamamaktadırlar. Bu safhada iken mağdurenin boşanmak istediği, bunu öğrenen sanığın, arkadaşları ile mağdureyi kaçırmak için zorla arabaya bindirip uzaklaştıkları sırada bilgi verilmesi üzerine yolda yakalandıkları anlaşılmaktadır. Olayda kaçırma sonrası bir cinsel tecavüz de vuku bulmuş değildir. Evlilik kurumu içinde cinsellik bulunmasına rağmen, evlilik cinsellikten ibaret değildir. Bu nedenle bilhassa evlenmek amacıyla bu suçun işlendiği ancak tecavüzün gerçekleşmediği olaylarda, cinsel amaçtan dolayı cezayı artırmak yasal ve adil olmayacaktır. Yasadaki amaç mutlak bir amaçtır. TCK'nun 109/5. maddesindeki artırım maddesinin uygulanabilmesi için, bu amacın mutlak ve tartışmasız olması gerekir. Bu nedenlerle sanıklar hakkında TCK'nun 109/5. maddesindeki artırım maddesi uygulanmamalıdır" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 01.08.2013 gün ve 150467 sayı ile;“...İtirazlarımız, sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nun 109/2. maddesi gereğince belirlenen temel cezadan, aynı Kanunun 109/5. maddesi uyarınca artırım yapılamayacağına ilişkindir...Yasal düzenlemelere göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cinsel amaçla işlenmesi durumunda, tayin edilecek ceza yarı oranında artırılarak hükmedilecektir.Yasa koyucu burada sanığın amacına bakmış, cinsel tatmin amacıyla hareket edilerek eylemin gerçekleştirilmesini cezanın artırım nedeni olarak görmüştür. Sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu mağdura karşı cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı veya cinsel taciz ile reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarını gerçekleştirmek gayesiyle gerçekleştirmesi durumunda suçun cinsel amaçla işlendiği kabul edilecektir.Anılan suçun cinsel amaçlı olup olmadığı hem hareketin kendisinden ki suç kastını gösteren eylem ve sözlerden anlaşılabileceği gibi, aynı zamanda failin manevi durumunun da değerlendirilmesini gerektirir. Zira tüm olaylarda sanığın saikinin net olarak tespiti kolay değildir. Bu husus mahkemenin değerlendireceği maddi bir sorundur.Evlenmek amacıyla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi ...de suçta cinsel amacın varlığı kabul edilmeli midir? Daha önce bu nitelikteki suçlara bakan Yüksek 5. Ceza Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre evlenmenin cinselliği de içermesi nedeniyle cinsel bir amacın da bulunduğu kabul edilegelmekteydi. Yüksek 14. Ceza Dairesinin de kararları halen bu doğrultudadır. Ancak TCK'nun 109/5. maddesinde geçen 'cinsel amaç' terimi ile 'evlenme amacı' terimi aynı anlamda değildir. Failin eylemi şehvet hissiyle veya şehvet hissini tatmin amacıyla gerçekleştirmesi durumunda cinsel amaçtan bahsedilebilirse de, mağdura cinsel bir söz veya eylemde bulunmaksızın evlenmek saikiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılması durumunda anılan arttırım fıkrasının uygulanması mümkün değildir. Zira evlilik kurumu cinselliği barındırsa da yalnızca cinsellikten ibaret olmadığı gözetildiğinde, mağdura karşı cinsel bir eylem gerçekleştirilmeyen hallerde cezanın TCK'nun 109/5. maddesiyle arttırılması yasal ve hakkaniyete uygun olmayacaktır.Bu açıklamalar ışığında somut olayımız değerlendirildiğinde; aralarında resmi evlilik bulunan, ancak düğünü yapılmayan mağdurenin sanıktan boşanmak istemesi üzerine, sanık ile arkadaşlarının mağdureyi zorla araca bindirip kaçırdıkları sırada henüz yolda iken yakalandıkları ve cinsel bir eylemde bulunmadıkları nazara alınarak, sanıklar hakkında artırım maddesinin uygulanmaması gerekir” görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay .. Ceza Dairesince ... gün ve... sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nun 109/5. maddesi uyarınca artırım yapılmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;Sanıklardan ... ile mağdure ...'in 2005 yılı Ağustos ayında nişanlandıkları, 16.01.2006 tarihinde ise resmi nikahla evlendikleri, düğünü yazın yapmayı planladıklarından sanık ile mağdurenin fiilen bir araya gelmedikleri, bu süre içinde sanığın İstanbul'da, mağdurenin ise ...'da babasının evinde yaşadığı, ancak aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle mağdurenin boşanmaya karar verdiği,09.06.2006 tarihinde saat 09.30 sıralarında mağdurenin babasının jandarma karakoluna gelerek, kızının sanık ... tarafından zorla kaçırıldığını bildirmesi üzerine jandarma görevlilerince sanıkların aracı tespit edilerek yapılan takip sonucu aynı gün saat 09.50 sıralarında yakalandıkları, araç içerisinde mağdure ile sanıklar ..., ..., ... ve ...'nin bulunduğu, mağdurenin görevlilere sanık ...'ın yolda araçtan indiğini beyan ettiği,Mağdurenin doktor raporunda; boyun yan tarafta yüzeysel 2 cm uzunluğunda sıyrık ve kızarıklık mevcut olduğunun belirtildiği,Sanık ile mağdurenin 31.07.2006 tarihinde boşandıkları, 01.08.2006 tarihinde ise boşanma kararının kesinleştiği,Anlaşılmaktadır.Mağdure ...; sanıklardan ... ile 2005 yılı Ağustos ayında nişanlandıklarını, düğünden önce 16.01.2006 tarihinde resmi nikahla evlendiklerini, ancak fiili birliktelikleri gerçekleşmeden aileler arasında anlaşmazlıklar çıktığını, boşanma davası açması için avukata vekalet verdiğini, olay günü evde yalnız olduğu sırada sanıklar ... ve ...'nin içeri girdiklerini görünce bağırmaya başladığını, iki sanığın kendisini kollarından ve bacaklarından tutarak zorla arabaya bindirdiklerini, diğer üç sanığın da arabanın içinde beklediklerini, arabanın içinde sanık ...'nin “artık arabadasın, sesini çıkarma, polis veya jandarma görürsen sus, değilse senin anneni babanı öldürürüm” diyerek tehdit ettiğini, sanıkların kendisine yönelik herhangi bir cinsel saldırıda bulunmadıklarını, sadece fiziksel güç kullandıklarını, sanık ...'ın yolda arabadan indiğini, arabaya bindikten yaklaşık on dakika sonra jandarmanın sanıkları yakaladığını, sanık ...'in diğer sanık ... ve ailesi ile birlikte 29.04.2006 tarihinde de kendisini zorla kaçırmaya kalkıştıklarını söylemiş, kovuşturma aşamasında şikayetinden vazgeçmiş,Mağdurenin annesi ...; kızı ile sanık ...'in nişanlı olduklarını, ancak düğünden önce resmi nikahlarını yaptıklarını, sanık ...'in İstanbul'a çalışmaya gittiğini, kızının kendileri ile kaldığını ve sanıkla henüz karı koca hayatı yaşamadıklarını, sanık ...'in telefonda kızına “ben seni istemiyorum” demesi üzerine nikahtan 15 gün sonra kızının da sanık ...'i istemediğini söylediğini, iki gün önce boşanma davası açmak üzere avukata vekalet verdiklerini, sanık ...'in bir ay önce de kızını kaçırmaya kalkıştığını, olay günü de sanıkların kızını zorla kaçırdıklarını ifade etmiş,Mağdurenin babası ...; kızı ile sanık ...'in resmi nikahla evlendiklerini, düğünü yazın yapmayı planladıklarını, ancak düğün tarihi belirlenmeden sanık ...'in kızını istemediğini ve babasının zoru ile evlenmek durumunda kaldığını söylemesi üzerine iplerin koptuğunu, kızının da bu evlilikten vazgeçtiğini, boşanma davası açmak için avukat tuttuklarını, ancak sanık ...'in babasının bu evliliğin olması konusunda ısrarcı davrandığını, 29.04.2006 gecesi de sanık ...'in diğer sanıklardan ... ve yakınları ile birlikte kızını zorla kaçırmaya kalkıştıklarını beyan etmiş,Sanık ... soruşturma aşamasında; mağdure ile 2005 yılı Ağustos ayında nişanlandıklarını, 2006 yılı Ocak ayında resmi nikahla evlendiklerini, ancak henüz düğün yapmadıklarından fiilen karı koca olmadıklarını, nikahtan sonra iki aile arasında karşılıklı güvensizlik oluştuğunu, mağdure ile ailesinin nişanı atmasına rağmen kendilerinin evliliğin olmasını istediklerini, mağdurenin ailesinin boşanma davası açacaklarını ve nafaka isteyeceklerini söylediklerini, Nisan ayında da aralarında ufak bir münakaşa geçtiğini, İstanbul'dan mağdureyi götürmek için geldiklerini, planının mağdureyi kaçırmak olduğunu, mağdure evde yalnız kalınca sanık ...'le birlikte eve girdiklerini, mağdurenin bağırması üzerine zorla araca bindirdiklerini ancak yakalandıklarını, mağdureden boşanmak istemediğini, mağdurenin de kendisini sevdiğini, evlenmelerine mağdurenin babasının engel olduğunu düşündüğü için böyle bir şey yaptığını, mağdurenin kendisini istemediğini bilse idi bu işe kalkışmayacağını,Mahkemede; olaydan iki gün önce mağdurenin kendisini telefonla arayarak “beni annem babam zorla boşatmak istiyorlar, gel beni götür” demesi üzerine diğer sanıklarla birlikte mağdureyi götürmek üzere evine gittiklerini, mağdurenin rızasıyla arabaya doğru ilerlerken annesi ve kardeşini görünce “imdat” diye bağırmaya başladığını,Sanık ... soruşturma aşamasında; arkadaşı olan sanık ...'in “...'da bulunan eşim ...'i alıp geleceğiz, gelmek istemezse kaçıracağız” demesi üzerine olay günü diğer sanıklarla birlikte ...'ya geldiklerini, sanık ... ile birlikte mağdurenin evine girdiklerinde mağdurenin bağırmaya başladığını, zorla arabaya bindirdiklerini, araç içerisinde mağdureyi tehdit etmediğini, sadece “eşin seni seviyor, bu olay bitti, sesini çıkartma, tatlılıkla bu olayı halledelim” dediğini, mağdurenin de karşı koymadığını, İstanbul'dan mağdureyi ikna etmek için geldiklerini ancak daha sonra kaçırmaya karar verdiklerini, sanık ...'in nikahlı eşi olduğu için zorla kaçırmanın suç olduğunu düşünmediğini, kovuşturma aşamasında ise; olayın sanık ...'in mahkemede anlattığı şekilde gerçekleştiğini,Sanık ... soruşturma aşamasında; gezmek amacıyla diğer sanıklarla birlikte ... Kasabasına geldiğini, sanık ...'i köyde bıraktıklarını, daha sonra sanık ...'in kendisini telefonla arayarak “evin önüne gelin, eşimi alalım, gidelim” dediğini, sanıklar ... ve ...'in eve girdiklerini, peşlerinden sanık ...'in gittiğini, mağdurenin bağırmaya başladığını, zorla arabaya bindirdiklerini, İstanbul'dan çıkarken mağdureyi kaçırma gibi bir niyetlerinin olmadığını, ancak ...'ya gelince kaçırmaya karar verdiklerini, sanık ... ile mağdure resmi nikahlı oldukları için suç işlemediklerini düşündüğünü, kovuşturma aşamasında ise; ... kasabasına geldiklerinde sanık ...'i evine bıraktıktan sonra kendisinin de evine gittiğini, daha sonra diğer sanıkların mağdureyi kaçırdıklarını duyduğunu,Sanık ...; sanık ...'in, kayınpederi ve kayınvalidesiyle yaşadığı sorunlardan dolayı eşinden ayrı olduğunu, ... İlçesinde bulunan eşini alıp geleceklerini söylediğini, birlikte mağdurenin evine gittiklerinde sanık ...'in mağdureyi zorla arabaya bindirdiğini, mağdurenin “ben istemiyorum” diyerek ağladığını, İstanbul'dan çıkarken mağdureyi kaçırma gibi bir niyetlerinin olmadığını, ancak ...'ya gelince kaçırmaya karar verdiklerini, mağdurenin sanık ...'in resmi nikahlı eşi olması nedeniyle kaçırmanın suç olduğunu düşünmediklerini,Sanık ...; sanıklardan ...'in, sanık ...'in resmi nikahlı eşini ...'dan getireceklerini, kızın ailesinin izin vermediğini söylediğini, sanık ...'in ise kayınpederi ve kayınvalidesiyle yaşadığı sorunlardan dolayı eşinden ayrı olduğunu anlatarak eşini alıp geleceklerini ifade ettiğini, birlikte mağdurenin evine gittiklerini, sanıklar ... ve ...'in mağdureyi zor kullanarak arabaya bindirdiklerini, İstanbul'dan çıkarken mağdureyi kaçırma gibi bir niyetlerinin olmadığını, ancak ...'ya gelince kaçırmanın daha iyi olacağına karar verdiklerini, sanık ... ile mağdurenin resmi nikahlı olmaları nedeniyle bir mahsur görmediklerini,Savunmuşlardır.5237 sayılı TCK’nun “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(3) Bu suçun;a) Silahla,b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,İşlenmesi ...de, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması ...de, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi ...de, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend ...de, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış ..., beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi ...de, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması ya da kısıtlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde de; “bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir” şeklinde belirtilmiştir. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir. Serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması sonucunu doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilir.Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metninden ve ruhundan da anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İst-1994, s.130, Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İst-1994, s.31; Durmuş Tezcan - Mustafa Ruhan Erdem - Murat Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Ankara-2008, s.363 vd.; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara-2009, cilt:3, s.2830 vd.; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, Ankara-2002, s.87) ve yargısal kararlarda da (CGK’nun 29.06.2010 gün ve 110-161, 23.01.2007 gün ve 275-9, 03.12.2002 gün ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.Maddenin uyuşmazlıkla ilgili üçüncü fıkrasının (e) bendinde, suçun üstsoy, altsoy veya eşe karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmıştır. Buradaki eş sıfatı, Türk Medeni Kanununa göre resmi memur huzurunda usulüne göre yapılan bir evlenme akdine dayanmaktadır. Bu artırım nedeninin uygulanması için eşlerin birlikte oturması zorunlu değildir. Eşler arasında boşanma davası bulunması ...de ise, boşanma kararı kesinleşinceye kadar eş vasfı devam ettiğinden, bu durumda da suçun nitelikli ... oluşacaktır.Maddenin uyuşmazlık konusu olan beşinci fıkrasında ise, suçun cinsel amaçla işlenmesi nitelikli unsur olarak düzenlenmiştir. 765 sayılı TCK'nun 429, 430 ve 431. maddelerinde şehvet hissi veya evlenme maksadıyla bir kimsenin kaçırılması ayrı bir suç olarak düzenlenmiş iken, 5237 sayılı TCK'da suçun cinsel amaçla işlenmesinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun nitelikli unsuru olduğu kabul edilmiştir.Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şeklinin oluşması için kast yeterli iken, maddenin beşinci fıkrasının uygulanabilmesi için failin "cinsel amaçla" hareket etmesi, başka bir anlatımla kastın yanında bu saikin de gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu husus madde gerekçesinde de; “suçun cinsel amaçla işlenmesi, söz konusu suç açısından failin güttüğü amaç itibarıyla ayrı bir nitelikli unsur oluşturmaktadır" şeklinde belirtilmiştir.Cinsel amaç kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemini bizzat gerçekleştiren kimsenin amacı olabileceği gibi, onu azmettiren kişinin amacı da olabilir.5237 sayılı Kanunun 109/5. maddesindeki düzenlemede belirtilen cinsel amaçtan maksat, failin eylemi işlerken cinsel arzularını tatmin gayesi ile hareket etmesidir. Amaçlanan cinsel davranışın gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Bunu dışında fail cinsel amacını gerçekleştirmiş ise ayrıca bu fiillerden de sorumlu tutulacaktır. Nitekim öğretideki görüşler de bu yöndedir. (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, Ankara-2014, cilt:3, s.3753 vd; Veli Özer Özbek - Mehmet Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 8. Bası, Ankara, 2015, s. 417; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Bası, Ankara, 2015, s. 403 vd)Failin iç dünyasını ilgilendiren cinsel amacın varlığı; olayın oluşum ve gelişimi, suçun işleniş şekli, olay sırasında failin söylediği sözler ve sergilediği davranışlar ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmelidir.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Sanıklardan ... ile mağdurenin 2005 yılı Ağustos ayında nişanlandıkları, 16.01.2006 tarihinde resmi nikahla evlendikleri, düğünü yazın yapmayı kararlaştırdıklarından fiili birlikteliklerinin gerçekleşmediği, nikahtan sonra aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle mağdurenin boşanmak istediği, bunun üzerine sanık ...'in diğer sanıklarla birlikte mağdureyi İstanbul'daki evine götürmek amacıyla zorla arabaya bindirdikten sonra yolda görevlilerce yakalandıkları somut olayda; sanık ... ile mağdurenin fiilen bir araya gelmemiş olsalar da suç tarihinde resmi nikahla evli olmaları, sanık ...'in mağdurenin boşanma davası açacağını öğrenmesi üzerine boşanmak istemediği için eşini kaçırdığını belirtmesi ve sanıkların mağdureyi cinsel amaçla kaçırdıklarına ilişkin dış dünyaya yansıyan bir davranışlarının bulunmaması karşısında; sanıkların atılı suçu sanık ...'in evlilik birliğinin devamını sağlama dışında bir amaçla işlediklerine dair delil mevcut olmadığından, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemini cinsel amaçla gerçekleştirdikleri kabul edilerek haklarında 5237 sayılı TCK'nun 109/5. maddesinin uygulanmasına ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetsizdir.Öte yandan, yerel mahkeme hükmünde 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrası uygulanırken, sanıkların bu hakları kullanmaktan yoksunluklarının, 3. fıkra gereğince kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmelerine kadar, 2. fıkra gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin gözetilmemesi de kanuna aykırıdır.Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar hakkında TCK'nun 109/5. maddesinin uygulanma şartlarının bulunmadığının gözetilmemesi ve 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrası uygulanırken, sanıkların bu hakları kullanmaktan yoksunluklarının, 3. fıkra gereğince kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmelerine kadar, 2. fıkra gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin dikkate alınmaması isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; "itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 06.03.2013 gün ve 9986-2302 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,3- ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı hükmünün,a) Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nun 109/5. maddesinin uygulanma şartlarının bulunmadığının gözetilmemesi,b) 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrası uygulanırken, sanıkların bu hakları kullanmaktan yoksunluklarının, 3. fıkra gereğince kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmelerine kadar, 2. fıkra gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin dikkate alınmaması,İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.10.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.