Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3034 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1350 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/05/2002NUMARASI : 2001/498-2002/176Taraflar arasında görülen davada;Davacı, Hazine’nin mülkiyetinde bulunan 44 parsel sayılı taşınmaza, davalıların inşaat yapmak ve meyve ağaçları dikmek suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalı Nevrel, ev yaptığını taşınmazın Hazine’ye ait olduğunu savunmuş, davalılar davaya yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ......raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve özellikle eksiğin tamamlanması yoluyla getirilen mahkemece düzenlenen 25.1.2010 tarihli tutanak içeriğinden, kararın yazılması sırasında bilgisayar ortamında yapılan bir yanlışlıktan dolayı başka bir kararın 2.sayfasının eldeki davada verilen gerekçeli karar içeriğine alındığı ve eldeki davada mahkeme hükmünün yer aldığı bölümün, mahkemenin 2001/494 Esas, 2002/214 karar sayılı başka bir dava dosyasına ait olduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda, mahkemece HUMK.'nun 388 ve 389.maddelerine uygun gerekçeli karar oluşturulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.'nun 376.maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389.maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 381.maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde HUMK.'nun 389.maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. O halde, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara aykırı şekilde başka bir davaya ait gerekçeli kararın eldeki davada gerekçeli karar olarak yazılması doğru değildir.Davacı, Hazine'nin bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.