Mahkemesi : ... Ağır CezaÇocukların cinsel istismarı suçundan sanık ...'ın 5237 sayılı TCK’nun 103/1-6, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile onanmasına karar verilmiş,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise ... gün ve ... sayı ile;“... Daire ve Başsavcılığımız arasında eylemin oluş ve sübutuna ilişkin bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak mağdurenin bir çok kez beyanına başvurulmasına karşın olayı net olarak anlatamamakla birlikte, tüm dosya içeriğine göre şüphelinin işlettiği bakkal dükkanına ekmek almaya gelen mağdurenin kalçasını ve göğsünü ellediği, bunun üzerine mağdurenin 'ne yapıyorsun ya' diyerek sanığın omuzuna vurarak bakkal dükkanından koşarak ayrıldığı anlaşılmaktadır.Diğer yandan dosya içeriğindeki bilgilere göre ruh sağlığının bozulması, mağdurenin ailevi yapısı, sosyal durumu, eylemin gerçekleştiği ilçenin küçüklüğü ve eylemden sonra gerçekleşen kavga olayları ve bu konuların duyulması ve mahallede çok konuşulması gibi, suç tarihi sonrası gelişen olaylar nedeniyle mi, yoksa sanığın eylemi sonucu mu olduğu hususunun da hükme esas alınan raporlarda tam olarak açıklanmadığı gözetildiğinde, 23 Temmuz 2010 günlü Adli Tıp 6. İhtisas Kurulu raporuna dayanılarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 103/6. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi doğru görülmemiştir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay .... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile; itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARISuçun sübutuna ve nitelendirilmesine ilişkin bir uyuşmazlık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nun 103/6. maddesinin uygulanmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;Sanığın, 17.09.2007 tarihinde işlettiği bakkala ekmek almak için gelen onbir yaşındaki mağdurenin kalçasını ve göğsünü elleyerek cinsel istismarda bulunduğu, mağdurenin olayı anlatması üzerine annesinin ve ablasının sanığın işlettiği bakkala giderek sanıkla tartıştıkları, daha sonra farklı tarihlerde bu olay nedeniyle sanık ile mağdurenin ailesi arasında iki tartışmanın daha yaşandığı, son tartışmanın kolluk görevlilerine intikal etmesi üzerine sanık hakkında cinsel saldırı suçundan soruşturmaya başlanıldığı,Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Kastamonu Şube Müdürlüğünce düzenlenen 25.03.2008 tarihli raporda; mağdurenin maruz kaldığı iddia edilen olay nedeni ile post travmatik stres bozukluğu tespit edildiği bu nedenle beden ve ruh sağlığının bozulduğunun belirtildiği,Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 23.07.2010 tarihli raporunun 03.12.2008 tarihli muayene kaydı bölümünde; olaydan sonraki günlerde başlayan ve halen şiddeti azalmış olsa da devam eden uyku bozukluğu, travmayı çağrıştıran durumlardan kaçınma, olayı sık sık anımsama, gece kabusları olduğu, korku nedeniyle okul değiştirdiğinin öğrenildiği, travma sonrası stres bozukluğu belirtileri taşıdığı, beden ve ruh sağlığının olumsuz etkilendiği,14.04.2010 tarihli muayene kaydı bölümünde; sanıkla bir daha karşılaşmamak için taşındığı, gece rüyalarında girmeye başladığı, başka erkekleri o olarak gördüğü, olayı anımsatan ve sembolize eden konularda rahatsızlık hissi olduğu, travmaya ilişkin etkinlik ve ortamdan kaçındığı, uykuya dalmada güçlük çektiği, görüşmede oldukça sıkıntılı davrandığı, post travmatik stres durumu ve ruh sağlığı bozukluğunun olduğu,Sonuç bölümünde ise; 17.09.2007 tarihinde mağduru olduğu, çocuğun basit cinsel istismarı olayı sonucunda düzenlenen tıbbi belgelerin tetkikinde ve 14.04.2010 tarihinde kurulumuzca yapılan muayenesi sonucunda olaya bağlı beden ve ruh sağlığının bozacak mahiyette post travmatik stres sendromu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği bilgilerinin yer aldığı,Anlaşılmaktadır.5237 sayılı TCK'nun suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 103. maddesinde çocukların cinsel istismarı suçu;"1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir.6545 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce maddenin 6. fıkrasında cinsel saldırı suçunun fiile bağlı neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri düzenlenmiş, fıkranın gerekçesinde; "söz konusu suçun işlenmesi suretiyle mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmasına neden olunması, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir" denilmiştir.Ceza Genel Kurulunun 12.02.2013 gün ve 14-50 sayılı kararında da açıklandığı üzere; ilgili fıkranın uygulanabilmesi için cinsel istismar ya da saldırı sonucuna bağlı olarak mağdurenin beden veya ruh sağlığında bozulma meydana gelmeli ve sanığın eylemi ile ortaya çıkan sonuç arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Mağdurenin ruh veya beden sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda mutlaka adli rapor alınması gerekmekle birlikte, ruh sağlığındaki bozulmanın cinsel saldırı nedeniyle mi, yoksa olay sonrasındaki dedikodu, oluşan çevre baskısı ya da sair etkenler sonucu mu meydana geldiğinin tespiti noktasında rapor alınması gerektiğine yönelik olarak madde metni ve gerekçesinde bir düzenleme veya açıklama bulunmamaktadır. Ayrıca mağdurenin yaşadığı sosyal çevrede oluşan dedikodu ve maruz kaldığı eylem sonrasında gelişen olayların etkisi ile ortaya çıkmış olması halinde de, sanığın cinsel saldırı fiili ile mağdurenin ruh sağlığının bozulması arasındaki illiyet bağının kesilmeyeceğinin kabulü gerekir.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;Olay tarihinde 11 yaşında olan mağdurenin, mahallelerinde bulunan bakkaldan ekmek alırken göğüslerini ve kalçasını elleyen sanığın cinsel istismarına maruz kaldığı ve adli raporlar ile olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak biçimde tespit edilmesi karşısında, cinsel saldırı eylemi ile mağdurenin ruh sağlığının bozulması arasındaki illiyet bağını ortadan kaldıran herhangi bir neden de bulunmadığından mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın olay nedeniyle mi, yoksa olaydan sonra gelişen olaylardan mı kaynaklandığı yönünde ayrıca bir rapor alınmasına gerek bulunmamaktadır.Aksinin kabulü, dört kez muayenesi yapılan mağdurenin sonuca etkili olmayacak şekilde yeniden adli raporunun alınmasını gerektirecektir ki, bu durum mağdurenin yeni bir travmaya maruz kalmasına ve unutmaya çalıştığı olayları iç dünyasında yeniden yaşamasına neden olacak ve ceza muhakemesinin maddi gerçeğe uluşma amacına hiçbir faydası bulunmayacağı gibi mağdure açısından bir haksızlık da oluşturacaktır.Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.10.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.