Mahkemesi : .... Asliye CezaNitelikli hırsızlık suçundan sanıklar ..., ..., ..., ...’ın 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, sanıklar ... ve ...’ın cezalarının TCK’nun 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, .... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün sanıklar ve sanık ... müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay .... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;“Suç tarihinde müşteki, sanıklar tarafından hipnoz ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirildikten sonra müştekinin evinden hırsızlık yapıldığının anlaşılmasına göre, sanıkların eyleminin ‘yağma’ suçunu oluşturup oluşturmayacağına dair delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesince yapılması gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı biçimde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise ... gün ve ... sayı ile;"İddia, sanık savunmaları, müşteki beyanı, olay ve yakalama tutanakları, görgü tespit tutanağı ile dosya kapsamı itibariyle; olay günü sanıkların hakkında yaş küçüklüğü nedeniyle evrakı tefrik edilen ... ile sanık ..’ın kullandığı araç kiralama firmasından kiralamış oldukları ... plakalı Hyundai marka arabayla Kayseri iline hırsızlık yapmaya geldikleri, sanık ... ile ...’ın diğer sanıklarla birlikte müştekinin oturduğu ... Mahallesi, ... Caddesi, No: ... sayılı evin bulunduğu yere gelip ..., ... ve ...’nin arabadan inerek müştekinin dairesinin önüne çıktıkları, bunları bırakan sanık ... ve ...’ın da arabayla evin etrafında gezmek suretiyle bu sanıkları bekledikleri, sanık ...’nin ... ve ... ile birlikte müştekinin kapısını çalarak açan müştekiye 7 yıldır çocuklarının olmadığını, yeni çocuklarının olması nedeniyle eski çocuk elbisesi topladıklarını beyan etmeleri üzerine müştekinin kendisinde eski çocuk elbiseleri olduğundan dolayı içeriden çocuk elbisesi getirdiği, akabinde 2 bardak su isteyen sanıkların müştekinin suyu getirmesi üzerine 'sen iyi birine benziyorsun kalbin temiz, biz Hızır aleyhisselamın torunlarıyız, bize el verdi.' diyerek müştekiden istedikleri bir ipi parçalara bölüp müştekinin avucuna koydukları, müştekinin avucunu açtığında kopartılan iplerin sağlam ve bir bütün halinde olduğunu görünce bundan etkilenip kendinden geçtiği, bu esnada sanıkların eve girerek müştekinin yatak odasında bulunan 7.200 TL parayla üzerinde müştekinin ismi yazan altın kolyeyi çalıp oradan ayrıldıkları, kendilerini bekleyen diğer sanıkların arabasına binip ... Mahallesi, ... Sokak, ... Apartmanında bulunan ... nolu daireye giderek saklandıkları, müştekinin çocuğunun annesini bayanların gittiğini söyleyerek uyarması üzerine kendisine gelen müştekinin evinden hırsızlık yapıldığını görmesi üzerine komşularına söylediği, komşularının da şahısların aceleyle kaçıp arabayla gittiklerini belirtmeleri üzerine durumu polise bildirdikleri, emniyet görevlilerinin eşkâle uygun arabayı ... Mahallesi, ... Sokak, ... Apartmanı önünde görmesi üzerine yaptığı araştırmada ... nolu dairede bulunduğunu belirleyip sanıkları bu ev içerisinde yakaladıkları, ..., ... ve ...’nin emniyete getirildiğinde üst araması yapılmak istenmesine karşı çıkıp iç çamaşırlarının içerisinde sakladıkları çalıntı paranın ele geçirilmesini önlemek amacıyla sanık ...’ın karakolun içerisine küçük ve büyük abdestini yaptığı, bu şekilde üstünün aranmasını engellemeye çalışmasına rağmen polislerin bu şahsın üzerinde çalıntı paraları ele geçirdiği, sanık ...’ın da haya kısmında bir deste para olduğunun fark edilmesi üzerine üstünü aratmak istemediği, yapılan aramada müştekinin evinden çalınan paraların deste halinde üzerinde yakalandığı, daha sonra tekrar kaldıkları evde yapılan aramada sanık ...’ın mutfaktaki halı tezgahının altına saklamaya çalışırken yakalandığı ve bir kısım paralarında mutfaktaki yere serili halının altında ele geçirildiği, sanıklardan ...’ın gerçek ismini emniyette söylemeyip isminin ... olarak belirtmesi nedeniyle hakkında bu isimle evrak düzenlenip bu isimle tutuklanarak hakkında kamu davası açıldığı, yapılan parmak izi incelemesi karşılaştırması neticesinde ... ismiyle kamu davası açılan kişinin gerçekte ... olduğunun anlaşıldığı, sanıkların bulunduğu arabada yapılan aramada da müştekilerin istedikleri su kabıyla aldıkları kiraz kurularının ele geçirildiği, ilk etapta sanıklardan ...’nin suçlamayı kabul etmeyip isminin ... olmasını belirtmesine karşın yargılama aşamasında gerçek isminin parmak izi karşılaştırılması neticesinde ... olduğunun anlaşılması üzerine ... olduğunu kabul ettiği ve eylemi ... de dahil olmak üzere birlikte yaptıklarını ikrar ettiği, sanıklar ... ve ... ile ...’nin suçlamayı kabul etmemelerine rağmen gerek paraların üzerlerinde çıkmış olması, gerekse birlikte arabada bulunup müştekinin evinin oraya gitmiş olmaları, daha sonra birlikte yakalanmaları ile sanık ...’nin daha sonraki oluşa ve dosya kapsamına uygun samimi ikrarı da nazara alındığında müştekinin evine girerek hırsızlık yaptıklarının sabit olduğu, çalınan paraların büyük bir kısmının sanıkların üzerinde yapılan arama sonucu ele geçirilip kendiliklerinden bir iade söz konusu olmadığı, polislerin yaptığı üst aramasında çalınan paraları ele geçirmiş olması nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin olayda uygulama yerinin bulunmadığı, daha sonradan sanık yakınlarının müştekinin çalınan bir adet altın kolyesini tazmin etmiş olmalarının 5237 sayılı TCK’nun 168/1-2.maddesinin uygulanmasını gerektirmeyeceği, zira çalınan paranın büyük bir kısmının kendiliklerinden iade edilmemiş olması nedeniyle daha sonradan çok az değerde olan kolyenin bedelinin ödenmiş olmasının etkin pişmanlık olarak kabulünün mümkün olmadığı, sanıkların birlikte daha önceden plan yaparak ve bu tür suçları işlemeyi alışkanlık haline getirmiş olmaları da nazara alınarak alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle sabit olan bina içinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b.maddesi gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına, sanık ...’ın kimliği hakkında yalan beyanda bulunmak ve hırsızlık eylemini gerçekleştirirken birden fazla kişiyle birlikte konut dokunulmazlığını ihlal suçunu da işlemiş olmaları nedeniyle bu suçlardan suç duyurusunda bulunulmasına karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.Dosyanın incelenmesi sonucunda Yargıtay ... Ceza Dairesinin 2012/19309 karar sayılı bozma ilamına uyulmamış ve ilk hükümde direnilmiştir." gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.Bu hükmün de sanık ... ile sanıklar ... ve ... müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 10.05.2015 gün ve 111363 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARITemyizin kapsamına göre inceleme sanıklar ..., ... ve ... hakkında kurulan direnme hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairece hırsızlık suçundan kurulan hükmün, "eylemin yağma suçunu oluşturup oluşturmayacağına dair delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu” gerekçesiyle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Özel Dairelerin görev yönünden bozma kararlarına direnilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.Ceza Muhakemesi Kanununun 3. maddesi uyarınca mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir. Mahkemelerin görevi, suçun niteliği ya da sanığın sıfatıyla bağlantılı olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Aynı kanunun 4. maddesi uyarınca davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığını kovuşturma evresinin her aşamasında talep bulunmasa dahi dikkate alacak, taraflar da mahkemenin görevli olup olmadığını ileri sürebileceklerdir.Ayrıntısına Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.04.2002 gün ve 114-238, 22.06.1999 gün ve 168-169, 15.10.1990 gün ve 210-234, 21.09.1987 gün ve 317-383, 30.06.1986 gün ve 211-380, 21.05.1985 gün ve 445-36 sayılı kararlarında yer verildiği üzere, CMUK'nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 323. maddesinde, hükmün mahkemenin hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili görmesinden dolayı bozulması halinde Yargıtay'ın aynı zamanda işi görevli mahkemeye göndereceği açıklanmak suretiyle göreve ilişkin bozulan hükümlere karşı mahkemelere direnme hakkı vermeyecek şekilde düzenleme yapılmıştır.Özel Dairece hükmün, mahkemenin görevsiz ya da yetkisiz bulunması nedeniyle bozulması halinde, dosyanın doğrudan görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilecek, yargılamaya görevli ve yetkili mahkemede devam olunacaktır. Bu durumda kararı bozulan mahkeme, bozma sonrasında yargılama yapamayacağından ilk hükmünde direnme kararı da veremeyecektir. Dosyanın kararı bozulan mahkemeye gönderilmesi durumunda da yerel mahkemece önceki hükümde direnilmesi imkan dahilinde olmayacaktır. Aksi halde, dosya ilk hükmü veren mahkemeye gönderildiğinde direnilebilecek, görevli ve yetkili bulunduğu belirtilen mahkemeye gönderilmesi halinde ise direnilemeyecek ve eşitsizlik doğacak, bu durum kanun koyucunun amacına açıkça aykırı olacaktır. Bu nedenle, mahkemenin görevli bulunmaması nedeniyle yapılan bozma kararlarına karşı yerel mahkemelerin direnme hakkı olmayıp, bozmaya uymaları zorunludur.Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Özel Dairenin görev yönünden bozmaya ilişkin ilamına uyularak görevsizlik kararı ile dosyanın genel görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekirken, yerel mahkemece önceki hükmünde ısrar edilmesi kanuna aykırıdır.Bu itibarla, Yargıtay'ın görev yönünden yapmış olduğu bozma kararlarına direnilmesi mümkün olmadığından yerel mahkeme direnme hükmünün öncelikle bu nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- .... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme hükmünün Yargıtay'ın görev yönünden yapmış olduğu bozma kararlarına direnilmesinin mümkün olmaması nedeniyle BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.10.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.