Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2993 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 2091 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : EYÜP 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 27/10/2009NUMARASI : 2008/479-2009/417Taraflar arasında görülen davada;Davacı, mülkiyeti idareye ait 347 ada 31 parsel sayılı taşınmazın 84 m2 lik kısmını davalının hiçbir akdi ve hukuki sebebe dayanmaksızın işyeri olarak kullanmak suretiyle işgal ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmazın vakıfların olduğuna bir itirazı bulunmadığını, ancak işgal edilen alan ve istenen ecrimisilin fazla olduğunu bildirmiştir.Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı ve davalı vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu . ada .parsel sayılı taşınmaza kayden davacı Hakim Kutbittin Vakfının malik olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, davalının haklı ve geçerli bir nedeni bulunmaksızın taşınmazın bir kısmını işyeri olarak kullanmak suretiyle işgal ettiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Gerçekten de, mahallinde yapılan keşif neticesinde elde edilen bilirkişi raporunda çekişmeye konu edilen 31 parsel sayılı taşınmazın krokide “A” harfi ile gösterilen ve kırmızı ile boyalı 84 m2 lik yere davalının elattığı belirtilmiştir. Esasen, 11.6.2009 tarihli tutunağa geçen davalı vekilinin beyanıyla da davalının kayden davacıya ait taşınmaza elattığı sabittir.Hemen belirtilmelidir ki, HUMK.’nun 282.maddesi hükmünde aynen “Ehlivukuf raporunu mahkeme kalemine verir. Verildiği tarihi yazı işleri müdürü rapora işaret eder ve muhakemeden evvel suretlerini iki tarafa tebliğ eder” düzenlemesine yer verilmiştir. Bilirkişi raporunun taraflara tebliği önemli bir usul işlemi olup, aynı yasanın 283.maddesinde öngörülen rapora itiraz süresinin tebliğden başlayacağı tartışmasızdır.Oysa, bilirkişiler keşfen düzenledikleri raporu mahkemeye ibraz etmişler, rapor davacı vekilinin hazır bulunduğu ve davalı vekilinin hazır olmadığı 27.10.2009 tarihli oturumda okunmuş, rapor davalı tarafa tebliğ edilmeden ve o celse dosya karara bağlanmıştır.O halde, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler gözetilmeksizin anılan usuli işlem gerçekleştirilmeden davalı tarafa rapora yönelik savunma ve itiraz hakkı tanınmaksızın neticeye gidilmesinin doğru ve yasal olduğu söylenemez. Kaldı ki, 25.6.2009 tarihli keşif zabtının son bölümünde;”… mevcut masraf gereğince raporun taraflara tebliği de ayrıca karar altına alınmış, ancak gereği ifa edilmemiştir.Diğer taraftan, dava elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, dava dilekçesinde istenilen ecrimisil miktarı belirtildiği halde elatıldığı iddia edilen yerle ilgili olarak bir dava değeri belirtilmemiştir.Bu belirlemeye, özellikle iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK.’nun 413 ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İ.B.K.) ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır.Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınmasını ve tamamlanmasını, yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanunun 32. maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış 30.madde hükmünde de;”… muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz, HUMK’nun 409.maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” düzenlenmesine yer verilmiştir.Buna karşın, 5737 Sayılı Yasanın 77.maddesi hükmü gereğince davacı idarenin yapmış olduğu işlemlerden dolayı harçtan muaf olmasına rağmen 24.12.2008 tarih, 18-777 esas, 2008/788 sayılı H.G.K. kararında da belirtildiği üzere yargı harçlarından muaf olmadığı tartışmasızdır. Öyleyse, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde yargılama sırasında gerek başvurma ve gerekse keşfen belirlenecek elatılan yerin değeri ile belirlenen ecrimisil miktarı gözetilerek harç ikmal edilmeksizin yargılamaya devam edilerek karara bağlanması da isabetsizdir. Harcın hükümle birlikte alınması neticeye etkili değildir.Öte yandan, davada ecrimisil isteği yanında elatmanın önlenmesi isteği de bulunduğu halde mahkemece bu istek bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir.O halde, tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.