Mahkemesi : ... ÇocukHırsızlık suçuna teşebbüsten sanık ...'ın 5237 sayılı TCK'nun 142/1-b, 35, 31/2, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, ... Çocuk Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;“Suça sürüklenen çocuğun müştekinin işlettiği mağazadan 43,60 TL değerinde şampuanlar çaldığının anlaşılması ve suça sürüklenen çocuğu neticeye götüren kastının da yalnızca bu miktardaki ürüne yönelik olması karşısında; hakkında 5237 sayılı TCK'nun 145. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise ... gün ve ... sayı ile;“...Suçun işlenmesindeki özellikler, 1 tane alabilecekken 4 tane alması ve ayrıca suça konu eşyanın değeri olan 43 TL'nin Yargıtay bozma ilamının aksine az olmadığı yönünden mahkememizde kanaat hasıl olduğundan koşullarının bulunmaması nedeniyle 5237 sayılı Kanunun 145/1. maddesinin koşulları oluşmadığından uygulanmasına takdiren yer olmadığı" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.Bu hükmün de sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ... gün, ... sayı ve “onama" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARISanığın hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilen ve suçun sübutu ile eylemin vasıflandırılmasında bir anlaşmazlık ve kabulde de dosya içeriği itibariyle herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayan somut olayda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 145. maddesinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;Onüç yaşında, ilkokul ikinci sınıf öğrencisi olduğu ve benzer şekilde işlediği suçlar nedeniyle hakkında çok sayıda soruşturma yürütülen sanığın olay tarihinde gündüz saatlerinde bir alış veriş merkezinin kozmetik reyonundan dört adet toplam değeri 43,60 TL olan şampuanları çantasına koyarak kasadan ödeme yapmadan çıktığı sırada kendisini fark eden mağaza yetkilisi tarafından yakalandığı,... Adli Tıp Şube Müdürlüğü raporu ve sosyal inceleme raporu doğrultusunda hırsızlık suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mevcut olduğunun mahkemece kabul edildiği,Mağazanın görevlisi ...'ın aşamalarda özetle; şampuanları alıp kasadan ödeme yapmadan geçen sanığı yakaladığını, kamera kayıtlarından, dava konusu eylemden önce de sanığın mağazadan hırsızlık yaptığını tespit ettiğini belirttiği,Sanığın şampuanları alarak ödeme yapmadan mağazadan çıktığını kabul ettiği ancak eyleminin gerekçesine ilişkin bir açıklamada bulunmadığı,Anlaşılmaktadır.5237 sayılı TCK’nun 145. maddesinde; “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir” hükmü yer almakta iken, anılan hüküm, 29.06.2005 gün ve 5377 sayılı Kanunun 16. maddesi ile; “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir” şeklinde değiştirilmiştir.Madde ile hırsızlık suçlarında, suça konu değerin azlığı nedeniyle hâkime, cezada indirim yapma veya ceza vermeme yönünde geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır.Yargıtay Özel Dairelerinin, “değer azlığı” ile ilgili olan ve bu konudaki içtihada “daha çoğunu alabilme imkanı varken yalnızca ihtiyacı kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” şeklinde yansıtılan görüşünün, TCK'nun 145. maddesi uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün görülmemekte ve maddenin uygulanabileceği hallerden bir tür olarak kabul edilmekte ise de, maddenin sadece bu tanımlamayla sınırlandırılması mümkün değildir. TCK'nun 145. maddesinin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile kanun koyucu tarafından neyin kastedildiği, tereddütleri önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş, hâkime, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Ne var ki, kanun koyucu, hâkimin takdirini, soyut ve farklı bir disiplinle sınırlandırmıştır. O da; “az olarak kabul edilecek değerin” hâkimin takdirinde, ceza vermekten vazgeçmesini gerektirecek ehemmiyetsiz ölçüde olması, başka bir ifade ile değere dayalı ihlalin ceza verilmemeyi nasafeten haklı saydıracak alt düzeyde bulunmasıdır. Hâkim, çalınan veya çalınmaya kalkışılan bu değerin azlığını ya indirimli bir cezayla ya da suçun işlenmesindeki özellikler itibarıyla ceza vermemekle değerlendirebilecektir.Maddenin ilk metninden sonraki değişiklikte; “suçun işleniş şekli ve özellikleri göz önünde bulundurularak” ibaresinin, “cezada indirim” seçeneğinden sonra, “ceza vermekten vazgeçilebilir” seçeneğinden önce yazılmasının, suça konu malın değerini farklılaştırmayacağı açıktır. Bu nedenle “az ceza verme” seçeneğinde daha yüksek değerin aranacağı, “ceza vermekten vazgeçme” halinde ise daha az bir değerin aranmasının gerekli olduğu sonucuna ulaşılmamalıdır.Bu itibarla, 5237 sayılı TCK'nun 145. maddesinin uygulanmasında, 765 sayılı TCK'nun 522. maddesinde öngörülen “hafif” ya da “pek hafif” kavramlarıyla irtibatlı bir yoruma girilmemeli, Yargıtay’dan, anılan maddenin uygulanması sürecindeki içtihatlarına paralel şekilde, yıllık değer ölçülerini belirlemesi beklenmemelidir. 5237 sayılı TCK'nun 145. maddesinin düzenleniş amacı gözetilmeli, belirtilen hükmün 765 sayılı TCK'nun 522. maddesinden farklı olduğu kabul edilmelidir.Hâkim, bu değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, suçun işleniş şekli, mağdur veya sanığın konumu, olayın gerçekleştiği yer ve zamanı dikkate almalı, 5237 sayılı TCK’nun 3. maddesinde öngörüldüğü üzere, “işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde ceza adaletini sağlamalıdır. Görüldüğü gibi madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin objektif ölçütlere göre belirlenerek cezadan indirim veya ceza verilmemesinden ibaret değildir. Olayın özelliği, mağdurun konumu, failin kişiliği ve suçun işleniş şekli, her olayda değerlendirmeye konu edilmeli, meydana gelen haksızlığa faili iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek, maddenin uygulanıp uygulanmaması ve özellikle ceza verilmeme haliyle ilgili seçeneğin, eylemin failine uygun düşüp düşmeyeceği belirlenmeli ve şekillenen takdirin gerekçesi kararda gösterilmelidir.Öte yandan 5237 sayılı TCK’nun 147. maddesinde düzenlenen “ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için hırsızlık suçunun işlenmesi” hali ile 145. maddede öngörülen “değer azlığı” kavramı karıştırılmamalıdır. 145. maddede öngörülen değer azlığı ile zorunluluk halini düzenleyen 147. maddenin uygulanma şartları birbirinden farklı olup, 147. maddenin ayırıcı ölçütü hırsızlığın ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak amacıyla yapılmasıdır. Burada hırsızlığın konusu olan malın değerinin az veya çok olmasının herhangi bir önemi yoktur. Örneğin ölümcül bir hasta için eczaneden çok pahalı bir ilacın çalınması söz konusu olabilir. Buradaki ölçü değer değil, malın ağır ve acil bir ihtiyaç için çalınmasıdır.Buna karşılık 145. maddenin uygulanmasındaki en önemli kriter kuşkusuz değer ölçüsüdür ve bu değerin “ceza vermeme” halini haklı kılacak düzeyde az olmasıdır.Nitekim Ceza Genel Kurulunun 13.11.2007 gün ve 210-234, 15.12.2009 gün ve 242-291, 30.03.2010 gün ve 17-65, 09.10.2012 gün ve 375-1809, 11.12.2012 gün ve 1247-1842 ile 16.09.2014 gün ve 73-384 sayılı kararlarında da benzer hususlara işaret edilmiştir.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Suç tarihinde onüç yaşındaki ve sabıkasız olan sanığın, bir alış veriş merkezinin kozmetik reyonundan toplam değeri 43,60 Lira olan 4 adet şampuanı alıp ödeme yapmadan kasadan geçmesinden sonra yakalanması şeklinde gerçekleşen olayda, ekonomik değeri daha yüksek ve eylemini daha kolay tamamlayabileceği başkaca eşyalar yerine suç tarihindeki paranın satın alma gücü ve ekonomik şartlar gözetildiğinde değer bakımından az olduğu hususunda şüphe bulunmayan dört adet şampuanı tercih etmesi, suçun işleniş biçimi ile hak ve nasafet kuralları göz önüne alındığında sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 145. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleştiğinin kabulü gerektiğinden yerel mahkemenin direnme kararında isabet bulunmamaktadır.Bu itibarla, Özel Dairenin TCK'nun 145. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleştiğine ilişkin bozma kararı isabetli olup yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; "usul ve kanuna uygun olan yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- ... Çocuk Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme hükmünün, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 145. maddesinin uygulanma şartlarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.09.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.