Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2937 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 507 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar, davalı ile aralarında düzenlenen anlaşmaya göre, davalının cam seralarına ücret karşılığı bakacaklarını, 05.06.2009 tarihinde işe başladıklarını, işe başlarken de davalıdan ileride hak edecekleri ücretlerinden mahsup edilmek üzere 3000,00 TL avans mahiyetinde para aldıklarını ve karşılığında da davacıya senet verdiklerini, ancak 25.10.2009 tarihinde işten ayrılmak zorunda kaldıklarını, bunun üzerine davalının avans karşılığı verilen senedi takibe koyarak tahsil ettiğini, 05.06.2009 tarihinden 25.10.2009 tarihine kadar davalının seralarının her türlü bakımını yaptıklarını ve karşılığında hiç bir ücret almadıklarını, çalışmaları ile hak edecekleri ücretlerinden mahsup edilmek üzere verilen avans olarak verilen paranın da icra yoluyla geri alındığını, en az asgari ücret düzeyinde bir ücreti hak etmiş olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.500,00 TL'nin 25.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı vekili, davacılara taşınmazın bütün giderleri müvekkili tarafından karşılanmak ve kârın 1/5'i davacılara ait olmak şartıyla ortakçılık anlaşması düzenlediklerini, davacıların müvekkile ait evi 2-3 ay kullandıklarını, ancak edimlerini yerine getirmeyerek kaçtıklarını, seralardan zarar ettiğini, 3.000,00 TL'lik senedinde nakit olarak verilen paranın karşılığı olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iş mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, Dairemiz tarafından "...davalıya ait işletmede, 50'den az işçi çalışıp çalışmadığının araştırılıp, 50'den az işçi çalıştığının tespiti durumunda, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği..." gerekçesi ile hüküm bozulmuş, yerel mahkeme tarafından bozmaya uyulması neticesinde, davanın esası hakkında inceleme yapılarak yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2012/22023 Esas-2012/25444 sayılı kararı ile "davalının davacıların ücretini ödediğini beyan etmesi nedeniyle ispat yükü davalı tarafa düşmektedir. Mahkemece davalıdan davacıların ücretini ödediği konusunda delilleri sorularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken ispat yükünün davacılarda olduğu kabul edilerek, davacıların davalıya yemin teklif etmesi ve davalının da yemin etmesi sonucunda davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir" gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile, 1050 TL'nin davalı ...'dan alınarak davacı ...'e verilmesine, dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, 1050 TL'nin davalı ...'dan alınarak davacı ...'e verilmesine, dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Mahkemece, asgari ücret miktarı altında işçi çalıştırılamayacağı kuralı da gözönüne alınarak davacıların çalışma süreleri içerisinde hak ettikleri ücret miktarı hesaplanmış ve kişi başına 2.550 TL olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporu baz alınarak her ne kadar kişi başı ücret 2.550 TL ise de davacıların dava dilekçesinde davalıdan avans adı altında 3.000 TL aldıklarını ikrar ettikleri anlaşıldığı için kişi başına düşen peşin avans miktarı 1.500 TL ücretlerinden mahsup edilmek suretiyle hüküm kurulmuştur.Mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğar. Yani, bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar vermesi gerekir.Davacılar, davalıdan 3.000,00 TL avans aldığını; karşılığında senet verdiklerini, ancak bu bedelin davalı tarafından icra takip neticesinde geri alındığını, davalıdan en az asgari ücret düzeyinde alacakları bulunduğunu bildirerek alacaklarını bu dava ile istemişlerdir. Davalı da 3.000,00 TL'lik senedin nakit olarak verilen paranın karşılığı olduğunu, bu dava ile ilgisi bulunmadığını açıklamıştır. TTK 688.maddesi hükmü gereğince; Bono mücerret (soyut) borç ikrarı içeren bir kambiyo senedidir. Kaldı ki, davacılarda icra takibi neticesinde 3.000,00 TL'nı davalıya ödemiştir.Bu nedenle mahkemece, 3.000,00 TL'nin davacıların alacağından mahsup edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.