Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2928 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 5032 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki ziynet eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde, davalı kocanın müvekkili olan davacıya ait ziynet eşyalarını, dükkan alacağı gerekçesi ile elinden aldığını ve bir daha da iade etmediğini beyan ederek, ziynetlerin aynen, olmadığı takdirde bedelleri olan 37.326 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dava vekili cevap dilekçesinde, davacının iddialarının doğru olmadığını, altınların hiçbir zaman davacıdan alınmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Somut uyuşmazlıkta; davalı ziynetlerin miktarına ilişkin olarak herhangibir itirazda bulunmadığına göre, miktar ve nitelik itibariyle, dava konusu altınların tamamını kabul etmiş sayılır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık bu ziynetlerin davalı koca tarafından, davacı kadının elinden alınıp alınmadığı noktasında toplanmaktadır.Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (HMK.md.190)Somut olayda, davalı koca, altınların davacıdan alındığını kabul etmediğine göre, ispat yükü kendisine düşen davacı kadın, bu hususu ispat etmekle yükümlü olacaktır.Yargılama sırasında, taraf tanıklarının beyanlarına başvurulmuş, davalı tanıklarından ... duruşma sırasında alınan yeminli beyanında "...Davacının, duyduğu kadarı ile çeyrekleri bozdurup, kendisinin ve annesinin ihtiyaçları için harcadığını, tarafların ayrılmadan 1 yıl kadar önce, davacının, ablası olan...'nin evine gittiğini, kendisini de oraya çağırdığını, yanında davacının, bilezikleri ve seti ablasına borç olarak verdiğini ve bir dahada geri alamadığını..." ifade etmiş, diğer yandan davacı tanığı...ise, yeminli beyanında "...davacının teyzesi olduğunu, tarafların yanında kaldığı sırada, davacının takıları bez ya da poşete sarılı olarak getirip, güvenli olsun diye davalıya verdiğini, davalının da bunları işyerindeki kasada saklayacağını söylediğini, sonrasında bu takıların davacıya geri verilmediğini.." ifade etmiştir.Her iki tanığın da beyanı görgüye dayalıdır.Öyle ise mahkemece, davacı ve davalı tarafın görgüye dayalı bulunan bu tanıklarının beyanları esas alınarak, davacı tanığı ...'in davacının takılarının, beze sarılı şekilde kendi yanında davacı tarafından davalıya verildiğini beyan etmesi, davalı tanığı ...'nın da, davacı tarafından, kendi yanında, davacının kızkardeşine bilezik ve altın seti verdiğini ifade etmesi karşısında, bilezikler ve altın set dışında kalan ziynetlerin davalıya verildiği sabit olduğundan bunlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.