(...A) Davacının isteminin özeti:Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, maaş farkı ücreti alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalının savunması:Davalı davacının taleplerinin yersiz olduğunu emeklilik nedeniyle işten kendisinin ayrıldığını, Alacakları için ibraname verdiğini belirterek davanın reddini istemiştir.Yerel Mahkeme Kararının Özeti;Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Temyiz;Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.Gerekçe1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Davalı vekili temyiz dilekçesi ekinde ibraname örneği ibraz etmiştir.İbraname, ödeme defi niteliğinde olup, her zaman ileri sürülebilir. Bu nedenle, temyiz aşamasında ibraz edilen ibraname aslı getirtilip altındaki imza ve muhtevası davacıya açıklatılıp, ödemenin varlığının belirlenmesi halinde bu miktarın davacının belirlenen alacaklarından mahsubu gerekmektedir.3-Kabule göre de kısmi dava dilekçesinde talep edilen alacakların faiz isteği olmamasına ragmen bu alacaklara faiz yürütülmesi ayrı bir bozma nedenidir,...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Temyiz Eden:Taraf vekilleriHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, maaş farkı ücreti alacağı istemine ilişkindir.Davacı vekili, davacının, davalı şirket bünyesinde 2005 yılının temmuz ayında çalışmaya başladığını, 18.06.2007 tarihinde hiçbir gerekçe gösterilmeksizin iş akdinin feshedildiğini, iş yerinde şoför olarak çalışan davacının en son aldığı ücretin 700.00 TL olduğunu, çalışmasının sabah 08.00 akşam 21.00-22.00 saatleri arasında olduğunu, cumartesi-pazar çalışmanın devam ettiğini, yıllık ücretli izin verilmediği gibi ücretlerinin de ödenmediğini, işveren tarafından 2007 yılı ocak ayından itibaren %30 ücret artırımı yapma sözü verdiği ama zam yapılmadığını maaş farklarının da ödenmesi gerektiğini ileri sürerek 700.00 YTL.kıdem tazminatı, 700.00 YTL.ihbar tazminatı, 500.00 YTL fazla mesai ücreti alacağı, 200.00 YTL, yıllık ücretli izin alacağı ve 250.00 TL maaş farkı alacağının tespiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı E.Elektronik İnş.Tic. ve San. Ltd. Şti. vekili, davacının temmuz 2005 tarihinde çalışmaya başladığı iddiasının doğru olmadığını, ilk defa 15.12.2005 tarihinde çalışmaya başladığını, öncesinde farklı iş yerlerinde çalıştığını gösterir SSK kayıtları bulunduğunu, davalıya ait iş yerinden 18.06.2007 tarihinde ayrıldığını, son aldığı ücretin 700.00 YTL. Olduğu iddiasının doğru olmadığını, asgari ücret ile çalıştığını ve son ücretinin 562.50 YTL. Olduğunu, iş yerinden ayrılırken kıdem ve ihbar tazminatını aldığını ödemelerin makbuz karşılığı yapıldığını, yıllık izin ücretlerini de aldığından bu konuda alacağı bulunmadığını, fazla çalışma iddiasının da gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davacının yıllık izinlerini kullandığına ilişkin imzalı izin defteri ve yazılı belge davalı tarafından dosyaya ibraz edilemediği, davacının aldığı ücrete belli dönemlerde belirli oranlarda zam yapılacağına ilişkin davalı ile aralarında düzenlenmiş yazılı hizmet sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi veya işyeri yönetmeliğinin bulunmadığı, davacının bilirkişi raporu ile tespit edilen miktarlarda, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti alacağı, yıllık ücretli izin alacağı bulunduğu, hesaplanan fazla mesai ücretinden işçinin raporlu ve izinli olduğu günler göz önünde bulundurularak Borçlar Kanunu'nun 43. ve 44. maddesi gereğince takdiren %20 hakkaniyet indirimi yapıldığı, maaş farkı alacağının bulunmadığı gerekçesiyle maaş farkı alacağının reddi ile ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ve fazla mesai ücreti alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenle bozulmuştur.Yerel Mahkemece; önceki gerekçelerle ve ayrıca davalı vekilinin yargılamanın hiçbir aşamasında ibraname diye bir belgeden bahsetmediği, temyiz dilekçesinde belirterek ibraname belgesini ibraz ettiği, yargılama aşamasında mahkemenin haberdar olmadığı bir belge olan ibranameye dayanılarak, ibranamenin ödeme defi olup, her zaman ileri sürülebileceği belirtilerek, bozma sebepleri dışında mahkememizin kararının bozulduğu, söz konusu ibranamenin mahkememizin kararını verdiği 17.03.2009 tarihinden çok önce 25.06.2007 tarihini taşıdığı, mahkeme kararı verildikten sonra ortaya çıkan bir ödeme def'I olmadığı, bir belgenin ödeme def'I bile olsa ileri sürülmesinin belirli bir zaman dilimi içerisinde olması gerektiği, aksi takdirde uzun yargılamalardan şikayet eden vatandaşların serzenişlerinin önüne geçilemeyeceği, yargılamanın 1,5 yıl içerisinde ileri sürülmeyen bir delilin Yüksek Mahkeme tarafından temyiz dilekçesinde ekli olarak sunulması üzerine bozma sebebi yapılamayacağı, gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.Mahkemenin direnmeye ilişkin kararı, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı tarafından temyiz aşamasında, “ibraname” başlıklı yeni bir belge ibraz edilmesi karşısında, bu belgenin davacı tarafından imzalanıp imzalanmadığının araştırılmasına, gerek olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.Kural olarak, yargılama aşamasında dayanılıp sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar; sunulmuş olsalar bile, bu aşamalardaki incelemeler sırasında dikkate alınamazlar. Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delilin, o davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşıması; örneğin, davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren makbuz, ibraname gibi bir belge olmasıdır. (Hukuk Genel Kurulu'nun 05.04.2000 gün ve 2000/11-745 E.-734 K., 28.05.2003 gün ve 2003/13-354 E.-368 K., 27.01.2010 gün ve 2009/9-586 E., 2010/31 K. sayılı kararları)İbra sözleşmesi, İş Kanunu ve Borçlar Kanunu'nda düzenlenmediği halde özellikle iş hukuku uygulamasında önemli bir yere sahiptir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay uygulamasında borcu sona erdiren hallerden birisi olarak kabul edilmektedir. İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırmaktadır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona ermektedir. Bunun sonucu olarak da, borçlu borcundan kısmen ya da tamamen kurtulmaktadır.Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (Mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 188.) 114. maddesinde , “Hakimin re'sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir.(Prof. Dr. Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 Bası, Cilt 2, s.1343, Prof. Dr. Saim Üstündağ; Medeni Yargılama Hukuku Cilt 1-II-Ist.1997 s.28 ve 871)Bu noktada, dava hakkının bir anlamda dava şartı olduğu da dikkate alınmalıdır. Dava hakkının varlığı ya da yokluğunun incelenmesi, doğrudan hakime verilmiş ödevlerden olması karşısında, Yüksek Özel Dairece, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının var olup olmadığını kendiliğinden gözetmesinde bir usuli engel bulunmamaktadır.Davanın hukuksal niteliği ve somut olayın özelliği gereği davalı, temyiz aşamasında dava konusu borcu söndüren nitelikte bir belge vermişse, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Diğer bir anlatımla yargılama aşamasında, borcu itfa eden belge değerlendirilmeye alınmalıdır. Gerçekten de, yargılamada davayı inkar eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle, temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceğinin (HMK 140, mülga HUMK.Md. 202) kabulü zorunludur.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 09.02.2011 gün, E.2011/13-29 K:2011/56 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.Somut olayda; davalının temyiz dilekçesi ekinde ibraz ettiği, 25.06.2007 tarihli ibraname, görülmekte olan davaya konu borcu söndürebilecek bir nitelik taşımaktadır.Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, davalının temyiz sırasında ibraz ettiği ibranamenin incelenmesi ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇTaraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğinceBOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 Sayılı Kanun'un 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.02.2012 oybirliğiyle karar verildi.