Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 28819 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 26029 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacılar evli ve 1 çocukları olduğunu, bir çocuk daha istemeleri üzerine davacılardan Ö.., davalılardan doktor F.. C.E.. muayene olduğunu, 2008 yılında dış gebelik geçirdiğini davalı doktora belirtiğini, 22.05.2010 tarihinde hamile kaldığını, normal gebelik olduğunun belirtildiğini, 29.05.2010 tarihinde kanamalarının başlaması üzerine, düşük riski olduğundan kendisine 5.06.2010 tarihinde kürtaj yapıldığını, kürtajdan bir hafta sonra sağ kasığındaki ağrılarının artması üzerine 18.06.2010 tarihinde diğer davalı doktor N.. tarafından sağ tarafta 4 cm boyutunda bir kitle olduğunun tespit edildiğini, ilaç verilip 5 gün sonra kontrole çağrıldığını, davalı doktorlara güveni kalmadığından aynı gün başka bir doktora tedavi olduğunu, sağ yumurtalığında 6 cm boyutunda kitle olduğu, acil ameliyat gerektiği, sağ yumurtalığının alınmasının zorunlu olduğunun ifade edilmesi üzerine, akabinde ameliyat olarak saptanan kitle ile sağ yumurtalığının alındığını, patoloji sonuçlarında normal gebeliğe rastlanmadığını, davalı doktorlarca dış gebeliğin teşhis edilmesi gerektiği halde teşhis ve tedavide geç kalındığı, davalı doktorların gerekli dikkat ve ihtimamı göstermeyerek, kusurlu davrandığını, diğer davalı Hastanenin de, istihdam eden sıfatıyla sorumlu olduğunu, manevi yönden çöküntüye uğrayıp, ruhsal bütünlüklerinin ağır şekilde ihlale uğradığını ileri sürerek, davacı Ö.. için 50.000 TL, davacı M.. için 25.000 TL olmak üzere toplam 75.000 TL manevi tazminat ile Davacı M.. için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1,00 TL maddi tazminatın 5.06.2010 tarihinden, itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece, Savcılıkça alınan Adli Tıp 3.İhtisas Kurulunun 25.05.2011 tarihli rapor esas alınarak olay nedeniyle davalıların bir kusurları bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Dava, davacılardan Ö.."ın davalı doktorlara başvurması sonucunda kendisine uygulanan yanlış tedaviler sonucunda zarara uğradığı iddiası ile açılmış tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, tedavileri gerçekleştiren davalı doktorların davacının zarara uğramasında hukuka aykırı bir eyleminin, giderek kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.Davadaki ileri sürülüşe ve kabule göre dava temelini vekillik sözleşmesi oluşturmaktadır. Eş deyişle dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. ( BK.386, 390 md )Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. ( BK.390/11 ) vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. ( BK.321/1 ) o nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları ( hafifte olsa ) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor tıbbi calışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek hastanın durumuna deger vermek, tip biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bır tereddüt gosteren durumlarda bu tereddüdu ortadan kaldıracak arastırmalar yapmak ve orada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini gözönünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekte de mesleki bir iş gören; doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz, özen göstermeyen bir vekil, BK. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.Somut olayda, davacı Ö.., yeniden gebe kalmak için davalı doktor F.. başvurduğu, ancak kanamalarının artması üzerine düşük tehlikesi nedeniyle kürtaj olduğu, kürtajdan sonra ağrılarının geçmediğini, diğer davalı doktora muayene olduğunu, kitle tespit edilmesine rağmen ilaç tedavisi uygulandığını, başka bir doktora muayene olup akabinde acil ameliyata alındığını, hem kitlenin hem de sağ tüplerinin alındığını, davalı doktorların dış gebeliği tespit edemediğini yanlış tedavi uyguladıklarını bundan zarar gördüğünü ileri sürmüştür.Mahkemece, Adli Tıp 3.İhtisas kurulundan alınan 25.05.2011 günlü raporda ...Kişinin 22.05.2010 tarihinde yapılan tetkiklerde gebe olduğunun anlaşıldığı, 2.06.2010 tarihinde düşük tehdidi nedeniyle yatırılıp takibe alınarak 5.06.2010 tarihinde aktif vaginal kanama nedeniyle gelen hastaya inkomplet abort tanısı konularak küretaj yapılmasının uygun olduğu ancak patolojiye gönderilen materyalin raporuna göre kişide ektopik gebelik olabileceğini hekimin düşünmesi gerektiğinden hekimin eyleminin eksik olduğu, ancak bu eksikliğin kişinin tedavi şeklini değiştirmeyeceği kişiye daha önce tanı konulsa bile tedavi şeklinin aynı olacağı ek kalıcı zarar oluşturmadığı mütalaa edilmiştir.Hükme esas alınan Adli Tıp 3.İhtisa kurulu raporu bu haliyle inandırıcı ve tatminkar olmaktan uzaktır. Öyle olunca hükme esas alınan Adli Tıp 3.ihtisas kurulu raporuna itibar edilip, hüküm kurulmaz. O halde mahkemece yapılacak iş; üniversitelerin ilgili anabilim dallarından ve özellikle Kadın Doğum Uzmanlarından seçilecek konusunda uzman bilirkişilerden oluşmuş bir kurul aracılığı ile dosyadaki hastahane de tutulmuş dosya ve kayıtlar taraf savunmaları tüm deliller birlikte değerlendirilerek, yapılması gerekenle yapılan müdahale ve tedavinin ne olduğu, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda doktor hatası olup olmadığını gösteren nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak ve böylece hasıl olacak sonuca uygun karar vermektir. Eksik inceleme ve mevcut delileri değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. bozma nedenidir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 7.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.