MAHKEMESİ : İstanbul 15. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 22/05/2012NUMARASI : 2010/1339-2012/655Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :1) İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HUMK’nun 438. ve İİK’nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Alacaklı vekili tarafından birden fazla bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçluya örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine, adı geçen vekilinin İİK.nun 168/4. maddesinde öngörülen yasal 5 günlük sürede icra mahkemesine başvurarak, imzaya itiraz ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece yaptırılan inceleme sonucunda grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişinin düzenlediği 08/04/2011 tarihli ve 22/08/2011 tarihli raporlarda bonolardaki kefil imzalarının borçlu C... G....nun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin bildirildiği görülmektedir. Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nce düzenlenen 23.03.2012 tarihli raporda da yine imzaların teşhise götürecek karakteristik materyal, önemli yazı ve tanı unsuru içermeyen, basit tersimli imzalar olması nedeniyle borçlunun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin bildirildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece her iki rapor esas alınarak imzanın borçluya ait olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle itiraz kabul edilip, takibin borçlu açısından iptaline karar verildiği görülmüştür.İİK.nun 170/3. maddesinde "inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu" anlaşıldığı takdirde itirazın reddedileceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, bonolar üzerine "kefil" ibaresi konulsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur(TTK.614). Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında bonolardaki kefil imzalarının borçlu Cengiz Güloğlu 'nun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı, bu durumda bilirkişi raporlarında yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanması zorunlu olmakla birlikte, avalist konumunda olan borçlu 17.02.2011 tarihli celsede imzası ile tasdik ettiği beyanında; açıkça A... D....'e (senetlerde keşideci konumunda olan borçluya) kefil olduğunu kabul ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece borçlunun bu beyanı doğrultusunda imza itirazının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile itirazın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Öte yandan kabule göre de, İİK.nun 170/3. maddesi uyarınca, borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durması" yerine "iptaline" karar verilmesi ve HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “Türk Milleti Adına” ibaresi ile “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.