Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2879 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14520 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, 322 ada 3 parsel sayılı taşınmazın önceki maliki ...'ndan harici olarak pay satın alması nedeniyle açtığı dava sonucu hükmen adına tescil kararı verildiğini, ancak tescil ilamı tapuya yansıtılmadığından ... tarafından davalıya satış suretiyle temlik edildiğini, davalının iyiniyetli olmadığını ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının kötüniyetli olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; ifraz öncesi 141 ada 102 parsel sayılı taşınmazda dava dışı ... üçüncü kişilerle birlikte paydaş iken ...'ın 13 nolu özel parseli davacıya haricen sattığı, davacı tarafından davalının bayii ... aleyhine harici satın almaya dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davası sonucu ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/584 esas 1998/754 karar sayılı 23.12.1998 tarihli kararı ile 141 ada 102 parselde 244/23440 payın davacı adına tesciline karar verilip kararın temyiz edilmeksizin 26.5.1999 tarihinde kesinleştiği, ancak tescil ilamının tapu siciline yansıtılmadığı, ...'nun 18.8.2006 tarihli resmi akit ile 102 parseldeki payını davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalının satın almasından sonra tüm paydaşlar arasında 15.9.2008 tarihinde taksim suretiyle 322 ada 3 parsel olarak davalı adına sicil kaydının oluştuğu öte yandan; davalı tarafından önceki malik ... aleyhine 23.1.2008 tarihinde icra takibi başlatıldığı, 141 ada 102 parselde ...'nun payına haciz konulduğu, ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/178 esas 2007/66 karar sayılı dosyasında ise dava dışı ...'ın ... ve davalı aleyhine şikayette bulunarak, 141 ada 102 parselde kayıt maliki ...'ndan haricen pay satın aldığını ve mahkeme kararı ile 183/23440 payın adına tescil edildiğini, ancak tapuda işlem yapılmadığını ileri sürerek yapılan hacze ve kıymet takdirine itiraz edip satışın durdurulmasını ve payı oranında haczin kaldırılmasını istediği, itirazın davalıya 3.8.2006 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir.Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Somut olaya gelince; davalının iyiniyetli olup olmadığı yönünde yeterli araştırma yapılmamış, davacı taraf delil listesinde tanık deliline dayandığı halde tanık listesi bildirilmesi için süre verilmemiş, davacı ile aynı durumda bulunan dava dışı ...'ın icra takibine şikayetine ilişkin ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/178 esas 2007/66 karar sayılı dosyası irdelenmemiştir.Hâl böyle olunca; mahkemece, davalının iyiniyetli olup olmadığı yönünden yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, aynı zamanda tanık deliline dayanan davacıya tanık listesini bildirmesi için süre tanınması, bildirilecek olan tanıkların usulüne uygun dinlenilmesi, ayrıca yukarıda değinilen ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/178 esas 2007/66 karar sayılı dosyasının değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.