Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2858 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8965 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.03.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... ile temyiz edilenler vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan ...'ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 3647, 3649 parsel sayılı taşınmazlar ile 3642 parsel sayılı taşınmazın 213/3804 payını ve 3650 sayılı parseldeki 206/406 payını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile oğlu davalıların murisi ...'a temlik ettiğini, murisin bakıma ihtiyacı olmadığını, murisin sağlığında kız ve erkek çocuk ayrımı yaparak oğlu ...'ı her zaman gözettiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptaline ve mirasçılar adına miras payları oranında tescile karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlar, yargılama sırasında miras payları oranında tescil talebinde bulunmuşlardır.Aynı davacılar birleştirilen davada, mirasbırakan ...'ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 3650 parsel sayılı taşınmazdaki 200/406 payını eşi ...'ya, onun da oğlu ...'a satış suretiyle temlik ettiklerini, satışların gerçek olmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptaline ve mirasçılar adına miras payları oranında tescile karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlar, yargılama sırasında miras payları oranında tescil istediklerini bildirmişlerdir.Davalılar, davacıların dava konusu taşınmazlardaki miras paylarından mirastan feragat sözleşmesi düzenlemek suretiyle vazgeçtiklerini, feragat karşılığında davacılara birer daire alındığını ve nakdi yardımda bulunulduğunu, murislerin bakımını oğlu ...'ın yaptığını, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalılar murisi ...'a ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve satış suretiyle temlik edildiği, davacıların mirastan feragat etmiş olmaları nedeniyle davanın dinlenemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan ...'ın çekişme konusu 3650 parsel sayılı taşınmazın 206/406 payını uhdesinde bırakıp 200/406 payını 17.11.1982 tarihinde satış akti ile eşi muris ... ..'a; 3647, 3649 parsel sayılı taşınmazlar ile 3642 sayılı parselin 213/3804 payını, 3650 parselin 206/406 payını aynı gün bir sonraki yevmiyeli akitle ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile oğlu davalılar murisi ...'a temlik ettiği, daha sonra muris ...'ın da 3650 parselin 200/406 payını 22.01.1998 tarihli akitle oğlu davalılar murisi ...'a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Öte yandan; davalılar murisi ... oğlu ...'ın 10.12.2006 tarihinde ölümü üzerine mirasçılarının 3647, 3649 ve 3650 parsellerin 01.07.2009 tarihli akitle intikalini yaptırdıkları, daha sonra bu üç parselin 15.10.2010 tarihinde tevhidi sonucunda 11977 parsel olarak davalılar ve dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere tescilinin yapıldığı görülmektedir.Diğer taraftan, davacıların 16.10.1975 tarihinde düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi ile, babaları ...'ın ölümü halinde intikal edecek 3647, 3649, 3650 ve 3642 parsellerdeki miras haklarından ve bu gayrimenkullerdeki mahfuz hak ve hisselerinden diğer mirasçı ... oğlu ... adına ve lehine olmak üzere ivazsız olarak feragat ettikleri anlaşılmaktadır.O hâlde, dosya kapsamı ve özellikle, asıl davada mirasçı davacıların çekişme konusu edilen taşınmazlardaki miras paylarından usulüne uygun düzenlenmiş mirastan feragat sözleşmesi ile feragat etmiş oldukları gözetilerek asıl davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün bu yönden ONANMASINA.Davacıların öteki temyiz itirazlarına gelince; yukarıda açıklandığı şekilde davacıların 16.10.1975 tarihli mirastan feragat sözleşmesi ile kardeşleri ... oğlu ... lehine mirastan feragat ettikleri açık olup, muris ...'ın bu kapsamda olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda, birleştirilen davaya konu çekişme konusu 3650 parselin 200/406 payının satış suretiyle temlikleri bakımından muris muvazaa iddiası doğrultusunda gerekli inceleme ve değerlendime yapılmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir.Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda birleşen davaya konu 3650 parsel sayılı taşınmazın 200/406 payının temliki yönünden davacıların muris muvazaası iddiası doğrultusunda değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile birleşen davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 08.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.