Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 282 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 305 - Esas Yıl 2013





Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanık Mehmet’in 5237 sayılı TCK’nun 81, 35/2, 29, 62, 53 ve 63 maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Kadıköy 3.Ağır (İstanbul Anadolu 8. Ağır) Ceza Mahkemesince verilen 03.05.2012 gün ve 233-118 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.01.2013 gün ve 5812-271 sayı ile;“1-) Kabule göre; teşebbüs nedeniyle 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören TCK.nun 35. maddesi uygulanırken, meydana gelen zararın ve tehlikenin ağırlığı birlikte dikkate alınarak, alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza yerine 9 yıl hapis cezasına hükmedilerek eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.2-) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Mehmet'in suçunun sübutu kabul, tahrike ve takdire ilişen cezayı azaltıcı indirim nedenlerinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin meşru savunma koşullarının varlığına, haksız tahrik nedeniyle yapılan indirimin yetersiz olduğuna yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Oluşa ve dosya içeriğine göre; mağdurun kapıcı olarak görev yaptığı apartmanın otopark girişine aracını parkeden sanıkla mağdur arasında park meselesi ve aracın sileceklerinin bir tanesinin mağdur tarafından kırılması yüzünden çıkan tartışmanın mağdurun küfür ederek sanığın üzerine yürümesi nedeniyle kavgaya dönüştüğü ve kavga sırasında sanığın, mağduru iki bıçak darbesi ile yaraladığı olayda;Taraflar arasında öldürmeyi gerektirir husumetin bulunmadığı, yaralardan bir tanesinin basit tıbbi müdahale ile iyileşecek nitelikte olduğu, ciddi bir engel hal bulunmamasına rağmen sanığın eylemine kendiliğinden son verdiği, mağdurun özellikle hayati bölgelerinin hedef alındığını gösterir, her türlü şüpheden uzak, yeterli ve kesin delil bulunmadığı anlaşıldığı halde, kasten yaralama suçundan asgari hadden uzaklaşılarak cezalandırılması gerektiği gözetilmeden suç niteliğinde hataya düşülerek öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 13.02.2013 gün ve 173506 sayı ile; “Sanıkla mağdur arasında park meselesi ve aracın sileceklerinin bir tanesinin mağdur tarafından kırılması yüzünden çıkan tartışmada, mağdurun küfür ederek sanığın üzerine yürümesi nedeniyle sanığın, mağduru iki bıçak darbesi ile yaraladığı olayda;TCK.nun 35. maddesi uygulanırken, meydana gelen zararın ve tehlikenin ağırlığı birlikte dikkate alınarak, alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza yerine, hiç isabet olmaması durumunda uygulanması mümkün olan alt sınırdan uygulama yapılarak eksik ceza tayini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmayarak sadece eleştirilip hükmün bir başka nedenden dolayı bozulmasına karar verilmesi, doğru bulunmadığından, teşebbüs nedeni ile eksik ceza tayinine yönelik, sanık aleyhine temyiz edilmemiş olması nedeniyle, ceza miktarı ve bozma nedeni dikkate alınarak eleştiri konusu yapılan hükmün de bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 07.03.2013 gün ve 801-1886 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan mahkumiyet hükmünün Özel Dairece eylemin kasten yaralama suçu niteliğinde olduğundan bahisle bozulması halinde, kasten öldürme suçuna teşebbüs nedeniyle yapılan indirime ilişkin isabetsizliğinin kabule göre eleştiri mi, yoksa bozma sebebi mi yapılacağının belirlenmesine ilişkin ise de; Özel Dairece kabule göre yapılan eleştiriye karşı Yargıtay C.Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurulmasının mümkün olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın itirazı kurumuna, 1412 sayılı CMUK’nun temyize ilişkin hükümler içerisindeki 322/4. maddesinde; “Ceza Daireleri'nden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başsavcısı, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu’na itiraz edebilir” biçiminde yer verilmiş, 5271 sayılı CMK’nun olağanüstü kanun yolları arasındaki 308. maddesinde ise; “Yargıtay Ceza Daireleri’nden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu’na itiraz edebilir, sanığın lehine itirazda süre aranmaz” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Görüldüğü gibi, 5271 sayılı CMK’nun 308. maddesinde yer alan “lehe itirazda süre aranmayacağına” ilişkin cümle dışında madde metinleri tamamen benzerlik arz etmektedir.Bölge Adliye Mahkemeleri ile kanunda açık hüküm bulunması durumunda ilk derece mahkemeleri kararlarının, temyizi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesi’nce incelenmesi ile olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak 5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazı gündeme gelebilecektir. 5271 sayılı CMK’nun olağanüstü kanun yolları bölümünde yer alan 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazının, Özel Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevini görmesi ve ayrıca kamuoyunun tatminine yönelik bir yönü de bulunmaktadır. Buna karşın Yargıtay C.Başsavcılığı itirazına hangi hallerde başvurulacağına ilişkin gerek 1412 sayılı CMUK’nun 322/4. maddesinde, gerekse 5271 sayılı CMK’nun 308. maddesinde açıklık bulunmamaktadır.Bununla birlikte, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kapsamı günümüze kadar çeşitli Ceza Genel Kurulu kararlarına konu olmuş, bu bağlamda; "eleştiriye ilişkin düşüncelerin reddine dair daire kararlarının itiraz olunabilecek nitelikte kararlardan olmadıkları" (CGK’nun 16.11.1964 gün ve 470-464), "kabule göre yapılan bozmalara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yoluna başvuramayacağı” (CGK’nun 17.03.1998 gün 18-91 ve 07.02.2012 gün 297-22), “Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle sonuca etkili olmayacak türden hukuka aykırılıkların bu yasa yoluna konu olamayacağı” (CGK’nun 30.11.2010 gün ve 233-241) “Yargıtay Ceza Daireleri tarafından verilen sanığının tutukluluk halinin devamına ilişkin kararlara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının olağanüstü itiraz yasa yoluna başvurma yetkisinin bulunmadığı” (CGK’nun 29.03.2011 gün ve 49-28), “görev konusunun Yargıtayca inceleme konusu dahi yapılamayacağı bir durumda, Yargıtay C.Başsavcılığının kesin nitelikteki merci tayini kararını hükümsüz kılacak bir sonuç doğmasına neden olacak şekilde itiraz yasa yoluna başvurma olanağının bulunmadığı” (CGK’nun 27.12.2011 gün ve 158-296) kabul edilmek suretiyle Yargıtay C.Başsavcısının itiraz yetkisinin belirli yönlerden sınırlandırılması gerektiğine karar verilmiştir.Yine Ceza Genel Kurulunun 30.06.2009 gün ve 169-186 ile 30.09.2003 gün ve 230-236 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da; Özel Daireler tarafından “kabule göre” yapılan bozmaların yerel mahkeme uygulamasının hatalı görülen yönüne, uyarma ve yol gösterme amacıyla değinmekten ibaret olup, direnmeye konu olamayacağı da istikrarlı olarak kabul edilmektedir.Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;Yargıtay C.Başsavcısının Ceza Dairelerinin kararlarına karşı itirazı, olağanüstü bir kanun yolu olup, hangi hallerde bu yola başvurulacağı kanunda açıklanmamakla beraber, gerek yerleşmiş yargı kararlarında, gerekse öğretide ancak sınırlı hallerde bu yola başvurulabileceği, bu bağlamda Özel Dairelerce öğretici ve yol gösterici nitelikte yapılan “kabule göre” bozmalara karşı Yargıtay C.Başsavcısının itiraz yetkisinin bulunmadığının kabul edilmesi karşısında, Özel Daire tarafından kabule göre yapıldığı belirtilen eleştirinin bozma nedenlerine eklenmesi konusunda da Yargıtay C.Başsavcısının itiraz yetkisinin bulunmadığının kabulü gerekmektedir.Yerel mahkemece sanık hakkında adam öldürme suçuna teşebbüs nedeniyle verilen mahkûmiyet hükmü Özel Daire tarafından eylemin kasten yaralama niteliğinde olduğu gerekçesiyle bozulmuş, "kabule göre de" denilerek eylemi kasten öldürme suçuna teşebbüs olarak nitelendiren yerel mahkemenin teşebbüs nedeniyle yaptığı indirim miktarındaki isabetsizlik öğretici ve yol gösterici mahiyette eleştiri konusu yapılmıştır. Buna göre yerel mahkemece eylemin nitelendirilmesine ilişkin bozma nedenine uyulması halinde Özel Dairece kabule göre yapılan eleştirinin yol gösterici ve öğretici olması dışında geçerliliği kalmayacaktır.Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının esasına girilmeden belirlenen ön sorun nedeniyle reddine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının esasının incelenmeksizin REDDİNE,2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.06.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.