Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 28 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 742 - Esas Yıl 2014





Kararı VerenYargıtay Dairesi : 8. Ceza DairesiMahkemesi : Asliye CezaHakkı olmayan yere tecavüz suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle sanığın beraatına ilişkin, Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.04.2009 gün ve 35-234 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 13.11.2012 gün ve 12520-33946 sayı ile;"Sanık hakkında hazineye ait taşınmaza, restaurant, oturma alanı, bahçe ve şezlong yerleri yapmak suretiyle tecavüz ettiğinden bahisle dava açılmış ise de, dosyada tapu kaydı, ayrıntılı kroki, ada ve parseli gösteren pafta örneği bulunmadığından, tecavüze konu olan taşınmazın varsa tapu kaydı, pafta örneği getirtilerek, gerektiğinde refakate inşaat mühendisi bilirkişi de alınarak yeniden keşif yapılıp, taşımazın niteliği, bina vasfında olup olmadığı, yapımı için ruhsat gerekip gerekmediği ve imar mevzuatı kapsamında kalıp kalmadığı tespit edilmek suretiyle, sanığın tecavüz ettiği iddia olunan taşınmazın kıyı kanununa göre kıyıda ya da uygulama imar planı varsa sahil şeridinde kalıp kalmadığı, tecavüze konu olan binanın belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tâbi yerde olup olmadığı ve yapım tarihi de araştırılarak sonucuna göre gerekirse belediye başkanlığı da duruşmadan haberdar edilerek imar kirliliğine neden olma ve kıyı kanununa muhalefet suçları bakımından sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi 02.04.2013 gün ve 113-175 sayı ile, suça konu taşınmazın köy, mahalle, ada, parsel ve kroki bilgilerini dosya içerisine aldıktan ve belediye sınırları içerisinde kalıp kalmadığına ilişkin araştırma da yaptıktan sonra;"İddianamede sanık hakkında hakkı olmayan yere tecavüz suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, hakkı olmayan yere tecavüz suçu ile imar kirliliğine neden olmak suçlarının birbirlerinden çok farklı, ilgisiz ve bağlantısız suçlar olduğu, şöyle ki, hakkı olmayan yere tecavüz suçu için taşınmazın belediye sınırları dışında olması gerektiği halde, imar kirliliğine neden olmak suçu için taşınmazın belediye sınırları içerisinde veya özel imar rejimine tâbi yerlerden olması gerektiği, imar kirliliğine neden olmada müşteki belediye tüzel kişiliği olduğu halde, hakkı olmayan yere tecavüz suçu için taşınmazın maliki veya zilyedinin müşteki sıfatı bulunduğu, imar kirliliğine neden olmak suçu için imar kanununda gösterilen şekilde soruşturma yapılması gerektiği, hakkı olmayan yere tecavüz suçunun konusunu bizzat taşınmazın kendisi oluşturduğu halde, imar kirliliğine neden olmak suçunun konusunun yapı ruhsatına tâbi bina olduğu, iki suç arasında yer alan belki de en önemli farkın hakkı olmayan yere tecavüz suçunun konusunu taşınmazın kendisi/mülkiyet hakkı oluşturduğu halde, imar kirliliğine neden olmak suçunda korunan hukuki yararın çevre olduğu, imar kirliliğine neden olmak suçunda yapı ruhsatı gerektiren bina olup olmadığının baştan ve ayrıca araştırılacağı, CMK'nun 225. maddesinde aynen 'hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir, mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalar ile bağlı değildir' şeklinde düzenleme yapıldığı, buna göre, iddianamede gösterilen fiil haricinde sanık hakkında yargılama yapılarak hüküm verilmesinin mümkün olmadığı, hakkı olmayan yere tecavüz ile imar kirliliğine neden olmak suçlarının açıklanan farklılıkları dikkate alındığında, sanık hakkında imar kirliliğine neden olmak suçundan iddianame metninde usulünce açılmış kamu davası bulunduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığı, zira açıklandığı üzere her iki suç tipinin unsurlarının, müştekisinin, hukuki yarar ve konusu ile soruşturma usullerinin birbirlerinden farklı bulunduğu, imar kirliliğine neden olmak suçundan ayrı ve bağımsız bir soruşturma yürütülüp kamu davası açılması gerektiği, somut olayda fiilin nitelendirmesinin değiştiğinden bahsedilemeyeceği, zira bizzat yargılama konusu eylemin kendisinin değiştiği, CMK'nun 225. maddesine göre sanığın mevcut iddianame karşısında imar kirliliğine neden olmak suçundan cezalandırılmasının mümkün olmadığı, kanunda ek iddianame müessesinin düzenlenmemesi nedeniyle bu eksikliğin derdest dosya üzerinden giderilemeyeceği, iddianame uyarınca sanık hakkında imar kirliliğine neden olmak suçundan bir hüküm kurulamayacağı, mahkememizin hakkı olmayan yere tecavüz suçu nedeniyle verilen beraat kararının da doğru olduğu" şeklindeki gerekçeyle direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın beraatına karar vermiştir.Bu hükmün de katılan hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.05.2014 tarih, 285671 sayı ve "onama" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın hakkı olmayan yere tecavüz eyleminin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkeme direnme kararının eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay'ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Özel Dairece ilk hüküm; "sanık hakkında hazineye ait taşınmaza, restaurant, oturma alanı, bahçe ve şezlong yerleri yapmak suretiyle tecavüz ettiğinden bahisle dava açılmış ise de, dosyada tapu kaydı, ayrıntılı kroki, ada ve parseli gösteren pafta örneği bulunmadığından tecavüze konu taşınmazın varsa tapu kaydı, pafta örneği getirtilerek, gerektiğinde refakate inşaat mühendisi bilirkişi de alınarak yeniden keşif yapılıp, taşımazın niteliği, bina vasfında olup olmadığı, yapımı için ruhsat gerekip gerekmediği ve imar mevzuatı kapsamında kalıp kalmadığı tespit edilip, sanığın tecavüz ettiği iddia olunan taşınmazın kıyı kanununa göre kıyı ya da uygulama imar planı varsa sahil şeridinde kalıp kalmadığı, tecavüze konu olan binanın belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tâbi yerde olup olmadığı ve yapım tarihi de araştırılarak sonucuna göre gerekirse belediye başkanlığı da duruşmadan haberdar edilerek imar kirliliğine neden olma ve kıyı kanununa muhalefet suçları bakımından sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuş, mahalli mahkemece ise; "sanık hakkında hakkı olmayan yere tecavüz suçundan kamu davası açıldığı, hakkı olmayan yere tecavüz etmek suçu ile imar kirliliğine neden olmak suçlarının birbirlerinden çok farklı, ilgisiz ve bağlantısız suçlar olduğu, şöyle ki, hakkı olmayan yere tecavüz suçu için taşınmazın belediye sınırları dışında olması gerektiği halde, imar kirliliğine neden olmak suçu için taşınmazın belediye sınırları içerisinde ya da özel imar rejimine tâbi yerlerden olması gerektiği, imar kirliliğine neden olma suçunda müşteki belediye tüzel kişiliği olduğu halde, hakkı olmayan yere tecavüz suçu için taşınmazın maliki veya zilyedinin müşteki sıfatı bulunduğu, imar kirliliğine neden olmak suçu için imar kanununda gösterilen şekilde soruşturma yapılması gerektiği, hakkı olmayan yere tecavüz etmek suçunun konusunu bizzat taşınmazın kendisi oluşturduğu halde, imar kirliliğine neden olmak suçunun konusunun yapı ruhsatına tâbi bina olduğu, iki suç arasında yer alan belki de en önemli farkın hakkı olmayan yere tecavüz suçunun konusunu taşınmazın kendisi/mülkiyet hakkı oluşturduğu halde, imar kirliliğine neden olmak suçunda korunan hukuki yararın çevre olduğu, imar kirliliğine neden olmak suçunda yapı ruhsatı gerektiren bina olup olmadığının baştan ve ayrıca araştırılacağı, CMK'nun 225. maddesinde aynen 'hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir, mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalar ile bağlı değildir' şeklinde düzenleme yapıldığı, buna göre, iddianamede gösterilen fiil haricinde sanık hakkında yargılama yapılarak hüküm verilmesinin mümkün olmadığı, hakkı olmayan yere tecavüz ile imar kirliliğine neden olmak suçlarının açıklanan farklılıkları dikkate alındığında, sanık hakkında imar kirliliğine neden olmak suçundan iddianame metninde usulünce açılmış kamu davası bulunduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığı, zira açıklandığı üzere her iki suç tipinin unsurlarının, müştekisinin, hukuki yarar ve konusu ile soruşturma usullerinin birbirlerinden farklı bulunduğu, imar kirliliğine neden olmak suçundan ayrı ve bağımsız bir soruşturma yürütülüp kamu davası açılması gerektiği, somut olayda fiilin nitelendirmesinin değiştiğinden bahsedilemeyeceği, zira bizzat yargılama konusu eylemin kendisinin değiştiği, CMK'nun 225. maddesine göre sanığın mevcut iddianame karşısında imar kirliliğine neden olmak suçundan cezalandırılmasının mümkün olmadığı, kanunda ek iddianame müessesinin düzenlenmemesi nedeniyle bu eksikliğin derdest dosya üzerinden giderilemeyeceği, iddianame uyarınca sanık hakkında imar kirliliğine neden olmak suçundan bir hüküm kurulamayacağı, mahkememizin hakkı olmayan yere tecavüz suçu nedeniyle verilen beraat kararının da doğru olduğu" biçiminde, bozma ilamında araştırılması istenilen, önceki hükümde yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçeyle beraat kararı verilmiştir.Bu itibarla, mahalli mahkemenin son kararı, direnme niteliğinde bulunmayıp, bozma ilamında araştırılması ve tartışılması gerektiği belirtilen hususlar tartışıldıktan sonra "eylemli uyma neticesi verilen yeni hüküm" olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;Asliye Ceza Mahkemesinin 02.04.2013 tarih ve 113-175 sayılı kararı, eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılabilmesi amacıyla Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.